Eğitim Sitesi

Derbent Nedir? Derbent Hakkında Kısaca Bilgi

Derbent Terimi Hakkında Bilgiler

Osmanlı Türkçesi Terimi Olarak Derbent:

İki dağ arasında bulunan geçit yeri, boğaz, önemli geçitlerin korunması için yapılan karakol.

 

Tarih Terimi Olarak Derbent:

1. İki dağ arasında boğaz özelliğine sahip geçit yeridir. Osmanlı Devleti, bu özelliğe sahip yerlerde özellikle ticaret kervanlarının güvenliğini sağlamak amacıyla karakollar ve kaleler kurardı.

2. Osmanlı Devleti'nde, önemli geçitlerin korunması için yapılan karakol ve üsler.

3. “Derbent” kelimesi Farsça kökenli bir kelimedir. “Der”; geçit, “bent”; tutmak gibi iki kısımdan oluşur. Osmanlı Döneminde, “derbent” kelimesi teşkilat anlamında kullanılmıştır. Bu anlamda, dağlar üzerindeki geçitlerde ve boğazlarda bulunan karakollara “derbent” denilmiştir.

 

    Benzer Osmanlı Türkçesi Terimleri

    Resm: Bazı iş ve eşyadan alınan vergi ve ya harç.

    Ağa Çırağı: Kanun hükümlerine aykırı olarak, yeniçeri ağaları tarafından, Türklerden ocağa yazdırılanlar hakkında kullanılan bir tabirdi. Ocak nizamları bozulmadan önce, ocağa devşirme suretiyle Hıristiyanların asil ve temiz ailelerinin çocukları alınır, Türkçeyi ve İslam dinini öğrenmek üzere Türklere satılarak yedi sekiz sene sonra aralarından layık olanlar ulufe ile yeniçeri ocağına kaydedilirdi. Ocak nizamları bozulduktan sonra yeniçeri ağaları, temiz ailelere mensup olup olmadıklarını araştırmadan, anlaşma yoluyla ya da rüşvetle Hıristiyan çocuklarını acemi oğlan olarak kaydetmeye başladıkları gibi, Türk ve Müslüman gençlerini de, ana ve babalarının adlarını birer Hıristiyan adı gibi göstermek suretiyle acemi ocağına yazdırmaya başladılar. Daha sonraları iyice bozulan yeniçeri ocağında, ocağın ihtiyar yeniçerileri de kendi evlatlarını ocağa kaydettirmeye başladıkları zaman, bu şekilde kayıt olanlara da ağa çırağı denilmeye başlandı.

    Akın: Keşif, tahrip veya yağma maksadıyla ecnebi memleketlerine yapılan askeri harekât hakkında kullanılırdı. Düşman memleketine yapılan bir akının "akın" ismini alabilmesi için, onun mutlaka akıncı beyinin idaresi altında olması lazımdı. Eğer akıncı beyi bizzat akına gitmez ve gönderdiği kuvvet yüz kişiden fazla olursa, bu yapılan akına "haramilik" denirdi. Giden kuvvet yüz kişiden az ise "çete" ismi verilirdi. Akın, haramilik, çete ve buna benzer şekillerde elde edilen ganimet malı ile esirlerden "pençik resmi" adıyla bir vergi alınırdı. Bu vergi, ya beş esirde bir esir ya da onun bedelinin 1/5 i olan 25 akça idi. Vergi veya esiri hükümet adına almak için akıncı beylerinin yanında ilk zamanlarda "akıncı kadısı", sonraları ise "pençikbaşı" denilen tahsil memurları bulunurdu. Esir edilen çocukların 10 ile 17 yaş arasındakiler tercih edilerek alınırdı. Bu esirler arasından saraya girenlere ilk başta "pençikli" denirdi. Pençikbaşı, hükümet hesabına alınan esirlerin bir defterini yaparak akıncı beyi ile birlikte mühürleyip bunları hükümet merkezine gönderirdi. Esirlerin, Hıristiyan isimleri, babaları, eşkalleri ve Müslüman adları deftere yazılırdı. Osmanlıların, H. 11. asır, M. 17. asır sonuna kadar, hiçbir hükümetle hududu tam manasıyla tayin edilmemiş ve sınırlandırılmamış olduğundan, serhadlerde bulunan "eyalet askeri" ve "serhad kulu" denilen süvariler, sulh zamanlarında bile fırsat buldukça civar memleketlerin arazisine tecavüz ederek, rastladıkları köyleri, şehirleri yağma ederlerdi. Keşif eyleminde de bulunurlardı. Yalnız, Osmanlı akınlarının açık özelliklerinden birisi de, akından sonra akına uğrayan yerlerin mutlaka istilası ve fethedilmesi sonuçlanmasıydı. Osmanlılar, düşman arazisine yaptıkları bu bilinçli akın hareketleriyle, o bölgenin durumunu iyice öğrenip tespit ettikten sonra, son akınlarla buraya yerleşme siyasetini iyi bir şekilde yürütmüşlerdi. O zamanlar, Avrupa hükümetlerinin serhad reisleri de Osmanlı arazisine akınlar yaparlardı. Sulh zamanı meydana gelen bu gibi tecavüzler antlaşmalara aykırı sayılmazdı.

    İstikraz: Ödünç alma.

    Diğer terim sözlüklerini de inceleyebilirsiniz.

    Online Osmanlı Türkçesi Terimleri Sözlüğü