Eğitim Sitesi

Köylü Fıkraları

Köylü Fıkraları

Kabadayı Köylü

Eski zamanlarda köylünün biri, istenen vergileri hiçbir zaman vermezmiş. Tahsildarı kovalar, muhtarı azarlar. Ama sonunda karakola çekilip temiz bir dayak yedikten sonra vergiyi verirmiş.
Onun bu inatçılığına bir gün karısı dayanamamış:
- Ah be adam! Madem sonunda vereceksin, niye zamanında vermezsin de boş yere dayak yersin?
Adam kızmış:
- Be kadın, hemen kuzu kuzu ödersek, bizim kabadayılık nerede kalır.

fıkraoku.com

Samanlıktaki Yangın

Köylünün birinin samanlığında yangın çıkar. Köy ahalisi, samanlığın içinde bir adam olduğunu fark eder. Yangını el birliğiyle söndürdükten sonra, adamı ağır yaralı olarak apar topar hastaneye götürürler.

Hastanede bulunan doktor, adamı muayene etikten sonra bir de röntgen çekilmesini ister. Çekilen röntgeni incelediğinde adamın her tarafında kırıklar olduğunu görür. Doktor şaşkınlıkla adama sorar:
─ Siz hastanemize yanık tanısıyla gelmişsiniz ama vücudunuzda yanıktan çok kırık var. Bu nasıl oluyor ?

Adam cevap verir:
─ Samanlık yanarken alevler bana da sıçradı. Köy ahalisi samanlığa girdiğinde kıyafetlerim yanmaya başlamıştı. Beni kürekle söndürdüler.

Berk

Cigara

Sigara içmekte olan Musa amcaya sormuşlar:
- Musa amca, cigara içmek günah mı, sevap mı?
- Bilmiyom evlat.
- Peki, niye içiyon?
- Evlat, ben günahsa yakıyom, sevapsa içiyom.

Musa

Düşmanlar

Hamdi Efendi doksan yaşını geçmişti. Bir gün dostlarıyla sohbet ederken;
"Bu yaşa geldim, bir tek düşmanım bile yok." dedi.
Etrafındakiler merakla sorar:
- Nasıl olur Hamdi Efendi, bunun sebebi nedir?
O gayet doğal bir halde cevap verir:
- Nasıl olacak, düşmanlarımın hepsi öldü de ondan.

fıkraoku.com

Pomak Pazarda

Pomak pazara inmiş. Bakmış daha önce hiç görmediği bir sebze türü.
- Bu ne demiş? Pazarcı;
- Salatalık, demiş. Pomak:
- O zaman bana bir kilo ver, demiş.

Pazarcı karşısındakinin saf Pomak köylüsü olduğunu anlayınca önce içinden onu kazıklamak geçmiş. Başlamış salatalıklardan bayat ve sarı olanları torbaya doldurmaya. Sonra vicdanı elvermemiş. Bu sefer onları döküp taze ve yeşil olanlarından doldurmaya başlamış. Bu sefer Pomak atılmış.
- Hop hop! demiş. Sen bana yine o olmuş olanlardan ver. Bu hamlardan verme demiş. Sonra o meşhur sözü eklemiş "Biz Pomak isek değiliz ahmak."

ZEYNEP BETÜL

Üç Tekme Kuralı

Ülkenin tanınmış genç avukatlarından biri, yaban kazı avı zamanı, tüfeğini alıp avlanmaya çıkmış. Kazları uçarken görmüş. Hemen nişan alıp ateş etmiş. Kuş döne döne yere inmeye başlamış. Etrafı çitle çevirili bir araziye düşüvermiş sonunda.

Avukat hemen araziye girip kuşu almaya yeltenmiş. Tam çitlerden içeri girecekken karşısına yaşlı bir köylü çıkmış.

Köylü avukata sormuş:
─ Ne yapıyorsun benim arazimde ?

Avukat:
─ Şu yaban kazını vurdum da, almaya çalışıyorum.

Yaşlı köylü:
─ Arazi benim olduğuna göre, içindeki her şey gibi, kuş da benimdir.

Avukat hemen diklenmiş:
─ Ben bu ülkenin en önemli avukatlarından biriyim. Beni uğraştırma beyamca!

─ Mahkeme masrafı falan der, çiftliğine kadar elinden alırım bak !

Yaşlı köylü gülmüş:
─ Biz buralarda böyle küçük sorunları mahkemeyle değil, üç tekme kuralıyla çözeriz.

Demiş.
─ Nedir o üç tekme kuralı?

Diye sormuş, avukat merakla. Yaşlı köylü:
─ Önce biri ötekine üç tekme vurur, sonra öteki. Sonra yine ilki. Bir kişi pes edene kadar devam eder. Pes eden kaybeder.

Avukat genç, güçlü kuvvetli, sportmen. Köylü ihtiyar. İçinden "ben bunu haklarım" diye düşünerek:
─ Kabul.
Demiş.

─ Burası benim arazim olduğuna göre ilk vurma hakkı bende.
Demiş yaşlı köylü. İlk tekmeyi atmış avukatın kasıklarına. "Ufff" diye dizlerinin üzerine çökmüş avukat.

İkinci tekme tam midesine gelmiş ki, avukat öğlen yediği yemekleri çıkarmış, "böğğğ" diye bağırıp dört ayak haline gelmiş yerde.

Yaşlı köylü üçüncü tekmeyi tam kıçının ortasına yerleştirince de öne doğru kapaklanmış avukat.

Önde de köylünün ineğinin biraz evvel oraya bıraktığı ıslak tezek var, avukatın suratı aynen gömülmüş içine.

Avukat:
─ Şimdi sıra bende, ihtiyar tilki, diye doğrulmuş, ağzına kadar giren pislikleri ceketinin koluyla temizlemeye çalışırken.

Yaşlı köylü gülmüş:
─ Pes ediyorum.

─ Bir kaz için dövüşmeye değmez, al kuşunu git buradan!

fıkraoku.com

Küheylan

Mahmut Efendi, hanımını hiç yanından ayırmak istemezmiş. Ancak, kayınpederinin hastalığını bildiren telefon gelince hanımını göndermek zorunda kalmış. Günlerce yalnız kalan Mahmut Efendi evin bütün işlerini görmeye başlamış. Hastanın iyileşmesi üzerine gelen bir telefon onu sevindirmeye yetmiş. Çünkü hanımının geleceği gün de belli olmuş.
Beklenen vakit yaklaşınca eşeğine binen Mahmut Efendi yola çıkmış. Ancak, normalde tembel ve uyuşuk olan eşek o gün hızlı hızlı gitmeye başlamış. Bu duruma şaşıran Mahmut Efendi, ileride aynı yöne gitmekte olan bir eşeği görmüş ve meseleyi hemen anlamış. Eşeğinin kulağına eğilip şöyle demiş:
- Ulan eşek, bu gün sana ne oldu? Birdenbire küheylâna dönüverdin. Yoksa karıdan sana da mı haber geldi?

fıkraoku.com

Eşeğin Çıngırağı

Politikacının biri, seçim propagandası için köyleri dolaşmaya çıkar. Politikacı köy hayatını fazla bilmediğinden, her şeyi merakla incelemektedir. Bir köyde su dolabını çeviren eşeği izler. Köylüye:
- Hayvanın gözlerini bağladığını anladım da, boynuna niçin çıngırak taktın? Onu anlamadım, der. Köylü:
- Efendim, eşek dönerken durursa, çıngırağın sesi kesilir. Ben de durduğunu anlarım. Koşup, hayvanı tekrar yürütürüm, cevabını verir.
- İyi ama eşek yerinde durur da, yürüyormuş gibi yapıp, başını sallarsa, ne yaparsın o zaman?
Köylü soruya gülerek cevap verir: fıkraoku.com
- Aman efendim, böyle sizin kadar akıllı eşek nerede?

fıkraoku.com

Dağın Taşın Kıymetini Bilelim

Çok eski zamanlarda Yörük Uşak'a inmiş. İndiğinde Uşak'taki lokantaların çoğu kapalıymış. Nedenini sormuş:
- Ramazan geldi, demişler.
Yörüğün Ramazanla, Kurbanla ilgisi yokmuş. Aç acına yaylasına geri dönmüş.
- Amanın dostlar, yaylamızın kıymetini bilelim Uşak'a Ramazan deye biri gelmiş, ortalığı kırmış geçirmiş. Açık tek bir aşçı dükkanı bulamadım. Açlıktan öldüm. Siz siz olun Ramazan gelince Uşak'a gitmeyin. Şu yaylamızdaki kurdun, kuşun, dağın, taşın kıymetini bilelim, demiş.

Uşak Fıkraları

Misafirin Açlığı

Köyden şehire misafir olarak giden bir köylü gittiği evde saatlerce bekler yemek gelmez. Başlar ev sahibine durumu ima ile anlatmak için esnemeye. Esnemeleri sıklaşınca ev sahibi sorar:

- Misafirim esniyorsun ama hayır ola. Susuz musun yoksa uykusuz mu? diye sorunca aç olan misafir:

- Çeşmenin başında uyudum da sonradan buraya geldim der.

Zafer

Emanet Eşek

Köylünün biri kasabaya pazara gidecekmiş ama gidecek bir arabası, hatta atı ve eşeği de yokmuş. Bir ara komşusundan istemeyi düşünmüş, komşusuna gitmiş.
- Osman Emmi, kasabaya pazara gidecektim de sana bir şey diyecektim, demiş. Komşusu da:

- Buyur de komşum, deyince:

- Sana eşek diyecektim, demiş. Hiçbir kızgınlık belirtisi göstermeyen komşusu devam etmiş;

- De oğlum de eşek de, öküz de. Hazır ağzını açmışken başka diyeceklerin varsa onları da de, diye cevap vermiş.

fıkraoku.com

Sonradan Görme

Kasabanın sonradan görme zenginlerinden olan Hamdi Ağa, alışverişe gelen köylülere başlar zenginliğini anlatmaya:
- İki bin koyunum var, bin beş yüz dönüm arazim var, elli tane tosunum var, diye sıralarken, köylüsü Rıza'da yanlarından selam vermeden geçer.
Hamdi Ağa, Rıza'nın selam vermeden geçmesine bozularak:
- Rıza, neden selam vermeden geçiyorsun? Selam, Allah'ın selamıdır, der.
- Rıza'nın cevabı zaten hazırdır:
- Hamdi Ağa, yalanını bölmek istemedim de ondan selam vermedim.

fıkraoku.com

Fıkralar Ana Sayfa

Diğer Köylü Fıkraları

1 [2]3 4

Bir Fıkranızı Paylaşın...

Köylü Fıkraları Arşivinde Toplam 40 Fıkra Kayıtlıdır.