Eğitim Sitesi

Minare Nedir? Minare Hakkında Kısaca Bilgi

Minare Terimi Hakkında Bilgiler

Osmanlı Türkçesi Terimi Olarak Minare:

Camilerin dışında bazen bitişik bazen de tamamen ayrı olarak inşa edilen ezan okumak için yapılan öğe. İslam mimarisinde ilk minareler Emeviler döneminde ortaya çıkmıştır. Kaynağı konusunda farklı görüşler vardır. Bütün İslam ülkelerinde aynı önemle ele alınmamıştır. Özellikle Osmanlı ve Hint-İslam mimarisinde vazgeçilmez bir simge olarak görülmüştür.

 

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Terimi Olarak Minare:

Namaz vaktinin geldiğini bildirmek için camide müezzinin ezan okuduğu, sala verdiği, şerefesi olan, çoğunlukla taştan, yüksek ve ince yapı.

 

Sanat Terimi Olarak Minare:

Camiilerin dışında bazen bitişik bazende tamamen ayrı olarak inşa edilen ezan okumak için yapılan öğe. İslam mimarisinde ilk minareler Abbasiler döneminde ortaya çıkmıştır. Kaynağı konusunda farklı görüşler vardır. Bütün islam ülkelerinde aynı önemle ele alınmamıştır. Özellikle Osmanlı ve Hint-İslam mimarisinde vazgeçilmez bir simge olarak görülmüştür.

 

    Benzer Osmanlı Türkçesi Terimleri

    Arâzi-i mahlûle: Tasarruf sahibinin intikal sahibi bırakmaksızın ölümü ile hazineye dönen miri arazidir.

    Fütüvvet: Yiğitlik, gençlik, cömertlik üzerine kurulmuş teşkilat. Dini özellikte esnaf birliği.

    Defter Emini: Osmanlılarda Defter-i Hakani idaresinde (Tapu ve kadastro genel müdürlüğü) çalışan ve tapu işlerine bakan yüksek görevli.

    Acemi Oğlanlar: Yeniçeri ocağında istihdam edilmek üzere esirlerden veya devşirme usulüyle Hıristiyanlardan toplanan çocuklara verilen addı. Acemi ve oğlan kelimelerinin birleşmesinden meydana gelen bu terimin sözlük anlamı "işe alışkın olmayan" demektir. Kamus-ı Türkî'de oğlan kelimesi şöyle açıklanmıştır: Erkek çocuk, uşak, gulam; henüz tüyü bitmemiş genç erkek, delikanlı. Acemi oğlanlarından güzellikleri ve zekâlarıyla dikkatleri üstlerine çekenlerin Yıldırım Bâyezid zamanında "iç oğlanı" sıfatıyla yeni teşekkül etmeye başlayan saray teşkilatı içine alınmaya başlanmasından bahseden Hammer, bunu neye dayanarak söylediğinden pek bahsetmez. Acemi oğlanları, Arnavut, Boşnak, Rum, Bulgar ve Ermeni milletlerinden devşirildiği gibi, alınan memleketler de bunların sakin(yerleşik, oturmuş) bulunduğu yerlerdi. İstanbul civarındaki köylerden acemi oğlanı alınmayan yerler Kartal ve Kadıköy'dü. Kartal halkı Istabl-ı Âmire'ye (Merkez Ahır, Sultan'ın ataların bulunduğu ahır) ait Üsküdar çayırlarına bakarlar, biçerler, atlara yedirirler, Bursa ve diğer yerlerden gelen hayvanları muhafaza ederler, gerektikçe kılavuz vazifesini de görürlerdi. Bu sebeple onlar acemi oğlanı vermekten muaf bulunurlardı. Acemi oğlanları, devşirildikten sonra Anadolu ve Rumeli'nin çeşitli yerlerine gönderirler. Buralarda Müslüman ailelerin yanlarına verilirlerdi. Acemi oğlanları bulundukları yerlerde yedi sekiz sene hizmette bulunduktan sonra İstanbul'a getirilirler, mensup oldukları yerlere göre, Anadolu veya Rumeli Ağası'nın tezkiresiyle (alındığına dair belge) birer akça ulûfe ile yazılırlardı. Ulûfeye yazılanlar artık yeniçeri ocağına mal edilmiş olurdu. Ulûfeye yazılamayanlar ise yine saray teşkilatının başka alanlarında göreve getirilirdi, yeniçeri ocağına bağlı olmazlardı. Acemi oğlanları tamamen Hıristiyan idi. Fakat, Bosna halkı Müslüman olduğu halde, onlardan devşirme usulüyle acemi oğlanı alınırdı. Bu da kendi istekleriyle meydana gelirdi. Bosna ve Hersek halkına bu imtiyazı veren Fatih Sultan Mehmet'ti. Acemi oğlanı, kırk evde bir hesabıyla devşirilirdi. Alınan oğlanların yaşları, bazı kayıtlara göre, 14-18, bazılarına göre ise 15-20 arasındaydı. Acemi oğlanlarını çiftçiler de satın alabilirlerdi. Çifti çubuğu olmayan acemi oğlanı alamazdı. Yeniçeri ocağının 1826 yılında kapatılmasının ardından, acemi oğlanları da tamamen ortadan kaldırılmıştır.

    Diğer terim sözlüklerini de inceleyebilirsiniz.

    Online Osmanlı Türkçesi Terimleri Sözlüğü