emir gerçekten güzel bir şiir harika olmuş. tebrikler 2005-03-16
Yanık Çoban
Geçen yıl bu zaman, yani baharda
Çoban olmuştu, köyün davarına.
İlk kuzuyu bu köyde verdi kurda
Sevda ateşi düşünce bağrına.
Sevdalandığı, ağanın kızıydı
Taze, fidan boylu, saçlar topukta
Kız da, kızdı ha! Zühre yıldızıydı
Yaktı garip çobanı bir bakışta.
Ağa kızı sevmek senin neyine
Boşver çoban gel avutma kendini
O kızını verir beyin birine
Yakar ateş inan yandırır seni.
Vazgeçmedi çoban içinden yandı
Karşılık gelmedi ağa kızından
Kızı karşı köyden bir bey aldı
Türküler yakıldı çoban ağzından.
O günden sonra çok ses yankılandı
Dağların yücelen doruklarında
Kayalıklarda göz yaşı yıkandı
Pınarın kaynayan oluklarında.
Sesi duyup ağladı tüm koyunlar
Nağmeyi dinleyen döndü şaşkına
Dağlar, taşlar, sessiz duran yosunlar
Şahit oldular çobanın aşkına.
Yolunuz geçerse bir gün o köyden
Çoban aşkına türküler söyleyin
Bir an sıyrılın dünyadan, her şeyden
Yanık sese kulak verin, dinleyin.
Kamış kavaldan dökülen nağmeler,
Yanan bir yüreğin habercisidir.
Aşkın masumiyetini besteler,
Duyulan yanık çobanın sesidir.
Ahmet ALPTEKİN Şiirleri
Yazılan son 3 yorum gösteriliyor.
İçerikle ilgili 3 yorum yazılmış.
Benzer Ahmet ALPTEKİN Şiirleri:
Bugün böyle mahzun,
Garip durduğuma bakmayın,
Sitemim var size,
Küsüm de ondan gülmüyorum.
Hayattan vazgeçtim sanmayın,
Hergün yeniden.
Yeniden diriliyorum.
Ama içimde bir hüzün var.
Geçmişe ait özlemim.
Eski günlerimi hatırladım.
Onun için ağlıyorum.
Kardeşlerim Belh ve Buhara,
Selam göndermez oldular.
“Kubbet-ül İslâm”dık bir zamanlar.
Nur saçardık o çağda.
Üç kardeş gibiydik alemi İslâmda.
Bizi kimler, niçin ayırdılar?
İlk Türk mührü bana vurulmuştu.
Bizans’a giden yol benden sorulmuştu.
Açılan kapısıydım Anadolu’nun,
Erenler bağının, Yesevi Yurdunun,
Gelen göçleri ben karşıladım.
Ev sahipliği yaptım onlara,
Yavrum diye bastım bağrıma
Onları ben ağırladım.
Ahlatlı olsunlar,
Burda kalsınlar istedim.
Çoğu konup göçtüler,
Yuvadan uçan kuş misali,
Bir bir terk ettiler beni.
Kimi Halep te kimi Şam’da,
Musul’da, Kerkük’te yerleştiler,
Kayı Boyu, Söğüt’tedir dediler.
Ya beşiğini salladığım,
Ertuğrulum. Osmanım nerdeler?
Gözüm yollarda yıllardır bekledim,
Bekledim ama dönmediler.
Van Gölü kabardı, taştı,
Sel gibi akan gözyaşlarından
Ne zamandır haber beklerim
Haber beklerim kardaşlarımdan
Alparslan’ı görürüm bazen,
Beyaz bir at üstünde
Şu karşı tepeden,
Abdurrahman Gazi’den,
Beni selâmlar.
Beni selâmlar, Malazgirt’te yatanlar.
Mezar taşlarıma bir bakın,
Orhundaki kitabeler gibidir.
Kümbetlerim Anadolu’ya serpilmiş,
Ecdat kokan toprağım,
Türkiye’nin tapu senedidir.
Depremler yıktı, yangın kavurdu.
Hazan esti külüm savurdu
Hiçbiri zoruma gitmedi.
Asıl beni vefasızlık vurdu.
Bundandır size sitemim,
Bunun için küsüm.
Eski günlerimi hatırlıyorum,
Kendime değil, size ağlıyorum.
Tapusuna sahip çıkmayan bir ülkenin,
Geleceğinden korkuyorum.
Kendime değil,
Size, size ağlıyorum.
Ahmet ALPTEKİN
Zalimlerin zulmünden,
Korkunç mahşer gününden,
Kör şeytanın şerrinden,
Sığınırım Allah’a
Fitneci yalancıdan,
İki yüzlü yağcıdan,
Dayanılmaz acıdan,
Sığınırım Allah’ a.
İmansızın kirinden,
Kötülerin fikrinden,
İftiracı dilinden,
Sığınırım Allah’ a.
Yanlış giden izinden,
Zehirli meyvesinden,
Kızıl baykuş sesinden,
Sığınırım Allah’ a.
Sahtekâr gülüşlerden,
Kötü kötü işlerden,
Kâbus gibi düşlerden,
Sığınırım Allah’ a.
Devlet malı çalandan,
Mazlum ahı alandan,
Haktan beri kalandan,
Sığınırım Allah’ a
Haram lokma yemekten,
Haksız kazanç dermekten,
Hakk’ tan ödün vermekten,
Sığınırım Allah’ a.
Dinsizleri sevmekten,
Müminleri yermekten,
Cehenneme girmekten,
Sığınırım Allah’ a.
Yetim malı yiyenden,
Derya deniz diyenden,
Kötü libas giyenden,
Sığınırım Allah’ a.
Sahtekârın işinden,
Gitmem asla peşinden,
Vampirlerin dişinden,
Sığınırım Allah’ a.
Uzak olsun bizlerden,
Yalan yanlış sözlerden,
Kötü bakan gözlerden,
Sığınırım Allah’ a.
Dedikodu yapmaktan,
Millet malı çalmaktan,
İşe hile katmaktan,
Sığınırım Allah’ a.
Dolmadan boşalmaktan,
Erken vakit solmaktan,
Allahından bulmaktan,
Sığınırım Allah’ a.
Karanlık gecelerden,
Alçalmış yücelerden,
Devleşmiş cücelerden,
Sığınırım Allah’ a.
Ummadığım taşlardan,
Çatık duran kaşlardan,
Kuş beyinli başlardan,
Sığınırım Allah’ a.
Ahmet ALPTEKİN
Önce hamurumuzu yoğurdun
Sonra da doyurdun bizi toprak
Nice gariplere sadık yar oldun
Bağrına basarak korudun toprak.
Babamız, anamızsın, yarimizsin
Var mı biri hakkını inkâr etsin
Şahidim vallah kim ne derse desin
Dertli başımızın tacısın toprak.
Sen, bol bol, ye iç ürün vermeye bak
Yokluğu açlığı bir yana bırak
Son bir nefes, son umut, en son durak
Yutarsın insanı doyarsın toprak.
Gökten yağan her şeyin talibisin
Yerden biten mahsullerin sahibisin
Unutma, acıların tabibisin
Kor yürekleri soğutursun toprak.
Yağmur yağınca ağaçsız tepeye
Kalkıp gider karışırsın dereye
Yolculuk başlar kim bilir nereye
Göle mi, yoksa denize mi toprak?
Yüzünü yırtıp ne tohumlar verdim
Senin bitirdiğin mahsulü yedim
Son nefeste yine kapına geldim
Al beni bağrına, al beni toprak.
Ahmet ALPTEKİN