Yuvaya Hasret!..
Uykusuz gecelerde, alabora bir yürek
Ruhumdaki hafakan; ta beynimi bölerek
Çaresizlik girdabı... kadere rıza gerek!
Sıladan çok uzakta "Kader" örer örgüyü,
Söylesem anlatamam bu ap-acı duyguyu
Oğluma bir bisiklet, sözüm vardı ezelden;
Kadınıma nelerde... gözüm vardı güzelden
Bana bir bebek! diyen kızım vardı tezelden;
Kuruyan göz pınarı; inilti sesi; ahenk!
Baba çaresiz ise; ölüm anı buna denk
Sessizlik ölüm gibi; paradokslar iç içe
Buram buram hasretlik; sızısı ince ince
Kocamış aynalarda, çizgiler belirince...
Telefon yahut mektup; ahize hasret kokar
Bu ateş bir sıcak ki; taa ciğerimi yakar
Fakirlik, çaresizlik; gurbet ayrı bir acı
Elde avuçta yoksa... nedir bunun ilacı...
Anam, babam ne yapsın onlar ancak duacı
Nasırlı ellerini öpmeye hasret kaldım
Derin bir off! Çekerken taa maziye daldım
Mutlu bir aileyi, görsem gezerken parkta
Oğullarım ve kızım hayal olur ufukta...
Yediğim boğazımda düğümlenir, gırtlakta
Demli bir çay içerken; gözlerim buğu buğu
Taa iliklerimde duydum; hasretlik ve yokluğu
Mehmet Ali KULAT
(BİR SANCILI YÜREĞE TERCÜMAN OLARAK KALEME ALINMIŞTIR)
Mehmet Ali KULAT Şiirleri
Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.
Niyazım...
Su akmaz, çeşme kuru, toprak semaya inat;
Döndüm geriye baktım; zâyi olmuş bir hayat...
Nice suç, nice cürüm... İlâhi! bittim gayri
Öyle daldım ki şerre, göremez oldum hayrı
Günahlar zehirli ok; sinem hep delik deşik
Lakin, yok başka kapı; var mı başka bir eşik?
Câhilim; cehlim bilmez- bir şey sanırdım kendim;
İmtihan dünyasında kaybettim ve elendim.
İlâhî!.. rahmet eyle! susuz kalmış bu çöle...
Niyâzım! lutfedesin, Afv-ü ihsan, bu kula!
Huzuruna gelmişim, günahkâr; yüzsüz yüzüm;
Peşim dolu cürümle, hakikate kör gözüm.
Ah Sultanım, Efendim! İşte kulunun hâli...
Üstelik hâlin bilmez, sanır kendini velî!
İlâhî; Gaffâr, Settâr, Hayy, Rahman, Rahim, Kerim;
Sultan-ı Ebed-Ezel! Merhametin dilerim!..
Mehmet Ali KULAT
Manzarayı Umumi...
Köylüde sakal, şalvar! ne suç olur ne günah
Lakin üniversitede baş örtmek mi?
Kur'an kursu açmak mı? Anlamadıkça oku!
İmam hatip, kolej mi? İrtica feci korku...
İmam; namaz memuru, cemaat; has vatandaş
Gözler bakar kör gibi; ne duygu var ne de yaş!
Hutbe, vaaz... kuru laf; "bilmem ne haftası" var
Kalbler taştan da katı, görünmez yaftası var!
Kur'an dinliyor mel mel... ne diyor haberi yok!
Kafa boş, yüreği aç! Yalnızca işkembe tok!
Ne farkı var hayvandan; Kur'an der; ondan denî
Üstelik kalkmış bir de geçiniyor medenî...
Kürdü Türke kırdırıp, Kürdü Türke düşman et!
"İnneme'l mü'minûne ıhvetun!" derken âyet!
Arap; aceme düşman, çerkez laza yan baksın!
Parçala böl hepsini... kim isterse kulp taksın!
Oyun içinde oyun; parçala böl ve yurt!
Koskoca bir ümmeti; futbol, müzikle uyut!
Hacca gitsin karışma; namaz, oruç bana ne!
Lakin cihat sakın ha! İrtica var bahane...
Kalkmalı uyanmalı, bozmalı bu oyunu
Ah bir gayrete gelsek; gelir bu işin sonu
Yeter bitsin bu oyun; Tevhid'de birleşelim
Yoksa daha çok sürer; Lâ yenfâ kellim kellim!
Ruhda diriliş olsun; kalp kafa izdivacın...
İslam'ı hakim kılmak; olmalı tek amacın!
Hem senin dirilişin; hem ümmet tüm yek vücut
Hakkı âli tutarak, bâtılı kökten kurut!..
İşte ancak o zaman... namaz; miracın olur
Kur'an derdine derman... oruç; ilacın olur
Mehmet Ali KULAT
Yiğidim...
At oynatırdı ecdadım; üç kıtada nal sesleri...
Sayesinde kesilmişti küfrün çatlak nefesleri!
Ebû Bekir gibi sıddîk, ve Osman misâli; hilim,
Ömer'e hasret adalet, Ali'yi bekliyor ilim!
Hamza'yı özlemiş meydan, Abdullah bin Cahş olmalı
Zaman; tersine dönüpte... şanlı Mus'ab'ı bulmalı
Habbab bin Ered benzeri; muallim olunsa herhal
Ne kadar sergerdan varsa; gelirdi Hak yola derhal!
Hanzale bin Amr gibi ol! Kevserler yıkasın seni
Sen Şahadet yudumlarken, melekler biçsin kefeni!
Halid bin Velîd'in aşkı; sinende kıvılcım ola!..
Yüklen bu aziz misyonu; yüreğin imanla dola!
Ah yiğidim bir tanısan! deden Yavuz'u Fatih'i
Abdulhamid cennetmekân, Kanunî muhteşem dâhî
Ahenk verirdik cihana; nizâm-ı ilâhi ile!
Hayrandı adaletimize... o günün kâfiri bile...
Denizlerde at sürerdik, gemi yürüttük karada
Hak ileydik gecelerde, gündüz halkla bir arada
Sonra zevk-u sefâ devri, çürüdük biz içten içe
Vahdet gitti, fitne geldi! Bölündük ki nice nice...
Üç asırlık bir uykuda... Ashab-ı Kehf bize misal!
Derken Rabb'im lutfeyledi; yeni doğuş kutlu visal!
Başa kondu devlet kuşu; Nebî "tûbâ li'l gurebâ!" der.
Bu fırsatı kaçıranlar; "Yâ leytenî küntu turebâ!" der.
Mehmet Ali KULAT