Eğitim Sitesi

Diyarbekir Şiiri

Diyarbekir

Bereketli vadiyi yaran Dicle’ye bakıp,

Fiskaya’nın başına otur, biraz nefeslen

Selahaddin Eyyubi otağ kurmuş karşıda

Tarih karanlığından surlara doğru seslen.



Asurlu, Pers, Emevi, Abbasi, Selçuklular,

Artuk, Eyyubi, Akkoyun, Osmanlı derken.

Hüküm sürmüş asırlarca, bu muhterem şehirde

Tarihine saygı ile değer vermiş, giderken.



Çevresi kalkan gibi, karataşla örülü

Çin seddinden de eski, surların Diyarbekir

Seksen iki burcu var, onaltı da kalesi

Beşbuçuk kilometre, turların Diyarbekir



Kırklar dağı etekleri, kör olası Suzan’la.

Türkü olup iz bırakmış, yanık Celal sesinde.

Şeyh Muhammed düzlüğü, mezarlık arenası

El üstünde taşınanı, saklıyor sinesinde.



On gözlü köprü hala, duruyor asaletle

Azgın suyun karşısında, o eğilmez başıyla.

Ne canlar yitirilmiş, bu mahzun memlekette

Neler görmüş kim bilir, şu ihtiyar yaşıyla.



Yapılış esnasında, hikayeleri farklı

Burçlardan Yedikardeş, Keçi ve Evli beden

Ustanın sanatına, çırağın haykırışı

Geçmişte ölümüne savunulmuş kaleden.



Çevresini kuşatan yüksek ve geniş surda

Güneşin batımıyla, kapanırmış kapılar.

Mardin kapı, Urfa kapı, Yeni kapı bazısı

Saymakla bitmiyor ki, tarih yüklü yapılar.



Çay önü sahilinde kumlu, çakıllı yerde,

Yetişen karpuzları her bir deve heybesi

Şerbetçi Bave Alo, sallarken taslarını,

Meyan kökü, yaz sıcağının özlenen sesi.



Melekahmet, İskender, Behram, Fatih paşalar

Yönetim kademesi Lala, Defterdar, Kadı

Kimi mektep, kimi cami, kimi aşhanesiyle,

Dünya da dua ile, yad edilmek muradı.



Dört mezhebin aynı anda kullandığı bir mabed.

Ulu cami, islamın beş hareminden biri.

Avlusunda gün saati, şadırvanı muhteşem

Asırlardır ayakta, eskisi kadar diri.



Yıllarca kiliseyle dostça komşuluk yapan,

Dört ayaklı minare, Akkoyunlu eseri.

Diğer adı Şeyh Matar, gavur mahallesinde,

Dört sütun üzerinde, bir denge şaheseri



Alimler yetiştirmiş, müfessirler sayısız.

Zinciriye, Mesudiye eğitim medresesi

Hasanpaşa, Çiftehan, Deliller hanı ise,

İlim yolculuğunda sanki konak adresi.



Elyesa ve Zükifl adı Kuran da geçen,

Peygamber ikiside, Yaradan sevgilisi.

Zennun,Hallak,Danyal,Harun,Hürmüz nebiler

Eğil ilçemizdedir, hem mübarek hepisi.



Tanrısıyla barışık, hem veli kullarından,

Sarı Saltık, Hintli baba, Zincirkıran türbesi

Vatanından kopup gelmiş, Halit oğlu Süleyman,

Manevi fatihimiz, Peygamber sahabesi.



Camilerle iç içe, ezan ve çan sesleri.

Şemsiler tapınağı, Küçük ve Meryemana.

Başka dinleri temsil, anılan bu mekanlar

İbadethane olmuş, gayri Müslim insana.



İnsanlık tarihiyle önem bulmuş nezafet.

Vahab ağa, Çardaklı, Paşa, Deva hamamı.

Kim yakmış külhanını, acep kimler yıkanmış,

İzleri de tarih olmuş, hayal olmuş tamamı.



Arbedaş ve Hançepek, namı yürümüş muhit

Özü doğru, sözü söz, mert olanların yeri

Küpeli, Dıngılhava serinleme noktası

Bedenden atlayanlar, delikanlının seri.



Sanırım benzeri yok, Allah’ın bir rahmeti

Diyarbekir’le özdeş, adı Hamravat suyu.

Hatun kastalı yıkık, Anzele çok derinde,

Dibinden kaynar gibi, Yusuf’u alan kuyu.



Cahit Sıtkı, yanılmış yolun yarısı derken,

Kırk altıda kapanmış, bu Dünyaya gözleri.

Süleyman Nazif, Ali Emiri, Ziya Gökalp’ler

İlim, irfan yuvasının dışa vuran yüzleri.



Diyarbekir evinin, genişçedir eyvanı.

Bazalt taştan avluda, havuzla, tulumbası.

İpekten şal dokuyan değerli ustaları,

Altından hasır örer, bakırı ayran tası.



Saklarsın yüreğinde, her türlü güzelliği.

Şehr-i kadim Diyarbekir, en onulmaz kalemsin

Kalamam senden ayrı, özlerim her şeyini

Sen benim korunağım, evimsin, ailemsin.





Eylül/2008



Ecz.Abdulkadir Nur GÖRDÜK

(Şiirim 21 kıta ve Diyarbekir kokuludur)

Abdulkadir Nur GÖRDÜK Şiirleri

  

Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.

Benzer Abdulkadir Nur GÖRDÜK Şiirleri:

Son Hatıra

Bu gelen, sonbaharın ayak sesleri

Hüzün var yine bugün, rüzgâr sesinde.

Ayrılık şarkısını, çalarken sazlar

Son buluşmamız senle, kır kahvesinde.



Yüzündeki çizgiler, derin ve hisli

Saklıyor, yaşanmamış hayallerini.

Senden bana kalacak, en son hatıra

Bir tel saç yeter, al artık ellerini.





ARALIK- 2008

Ecz. Abdulkadir Nur GÖRDÜK


Abdulkadir Nur GÖRDÜK

Gülün Sevdası

Bülbül konmaz dalına, dikenden korkar

Diken kıskanır gülü, yanar gizliden.

Ebedi bir sevdadır, bitmeyi bilmez.

Aşk yarasıyla yürek, kanar gizliden



Gülde bülbülü sever, sessizce ağlar.

Yüreğini rüzgâra, bağlar içinden

Gelmeyince sevgili, boynu bükülür

Çağırır lisan-ı hal, ağlar içinden.



KASIM- 2008

Ecz.Abdulkadir Nur GÖRDÜK


Abdulkadir Nur GÖRDÜK

Başım Üstüne

Bir haber gönder, çok uzaklardan

Sıcaklığın güç versin, can dostuna.

Issız gece ve kör karanlıklardan

Gelsin selamların, başım üstüne.



Hasreti anlatan, satırlarında

Gözyaşın ıslatmış mektuplarını

Buğulu bakışın, anılarımda.

Kalsın görüntüsü, başım üstüne.



Bahçemde, goncası açılan gülün

Dikeni, dalıyla kucaklaşırken

Bir ömür beraber, gidilen yolun

Bilsin kıymetini, başım üstüne.



Dilek tut, falında papatyaların

Sevmiyor çıksa da, tersini düşün

Mevsimsiz menekşe, begonyaların

Koksun bahar gibi, başım üstüne.



Ne çok sevdiğimi bilmeyeceksen

Anılar anlamsız, hayalin bensiz.

Çerçeveden çıkar, gelmeyeceksen

Solsun resimlerim, başım üstüne.



Bırakıp, gidenin tutmam yasını

Sadece içimi bir hüzün kaplar.

Kasvet kokan, ayrılık şarkısını

Çalsın kemancılar, başım üstüne.



Gezindim bakarak, boş sokaklara

Sen yoksun, umut yok, yaşamak için

Ölüm çare ise, ayrılıklara

Dinsin acılarım, başım üstüne.



Yiten mutluluğa, hep yanıyorsan

Acıyla kahrolup, kıvranıyorsan

Sende benim gibi, düşünüyorsan

Bitsin bu ayrılık, başım üstüne.

Ver elini, başım gözüm üstüne.





KASIM-2008

Ecz.Abdulkadir Nur GÖRDÜK


Abdulkadir Nur GÖRDÜK

Diyarbekir Şiiri