Eğitim Sitesi

18 Mart Çanakkale Savaşı’yla 16 Şiiri

18 Mart Çanakkale Savaşı’yla 16 Şiiri | Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

18 Mart Çanakkale Savaşı’yla 16

Vatan önceliğimiz,
Türkiye’miz canımız,
Bir karış yer verilmez,
Dökülsün tüm kanımız…

Çanakkale Savaşı’m,
Ders vermemiş gibiydi,
Kurtuluş Savaşı’msa,
Bir netice işiydi…

Yedi düvele karşı,
Binlerce şehit verdik,
Biz, Türk milletiyiz,
Bayrağı düşürmedik…

Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

add

tag 18 Mart Çanakkale Savaşı’yla 16 eğitici şiirler çocuk şiirleri okul öğrenci şiirleri Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

18 Mart Çanakkale Savaşı’yla 16 Şiiri Hakkında Yorum Yazın

  

18 Mart Çanakkale Savaşı’yla 16 Şiiri Hakkındaki Yorumlar

Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.

Benzer Çanakkale Zaferi Şiirleri

Çanakkale Savaşı 17

Durum anlatılamaz,
İçinde olmayınca,
Şehitler ve gaziler,
Savaşan yazmayınca…

Onlar gerçek hatıra,
Şiir açıklayamaz,
Ne de üç beş resimle,
Tablo açıklanamaz…

Her iki taraf için,
Bir savaş ki dehşetli,
Yarım milyondan fazla,
Candan vazgeçilmeli…

Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

18 Mart Çanakkale Savaşı’yla 7

Çanakkale Savaşı’m,
Yüzbinlerce şehitle,
İngiliz’i, Fransız’ı,
Henüz gitmediğinde…

Osmanlı devletine,
İstanbul ilimizden,
Yurdun her safhasına,
Geçip girdiklerinden…

Durum çok ağır idi,
Süren bu işgallerle,
Ata’m Samsun diyordu,
Yepyeni fikirlerle…

Samsun kurtuluş idi,
Çanakkale sonrası,
Baştan sona şekilde,
Bir savaş aşaması…

Yeterli olmuş olsa,
Tamam sayılacaktı,
Geçilmemiş de olsa,
Düşman ders almamıştı…

Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

Zindandan Mehmed'e Mektup

Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de, geri adam, boynunda yafta...
Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
Kavuşmak mı? .. Belki... Daha ölmedim!

Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
Bu yol da tutuktur hapse düşeli...
Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak.

Ne ayak dayanır buna, ne tırnak!
Bir âlem ki, gökler boru içinde!
Akıl, olmazların zoru içinde.
Üstüste sorular soru içinde:
Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?
Buradan insan mı çıkar, tabut mu?

Bir idamlık Ali vardı, asıldı;
Kaydını düştüler, mühür basıldı.
Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı.
Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;
Bahçeye diktiği üç beş karanfil...

Müdür bey dert dinler, bugün 'maruzât'!
Çatık kaş.. Hükûmet dedikleri zat...
Beni Allah tutmuş, kim eder azat?
Anlamaz; yazısız, pulsuz, dilekçem...
Anlamaz; ruhuma geçti bilekçem!

Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil;
Sayım var, maltada hizaya dizil!
Tek yekûn içinde yazıl ve çizil!
İnsanlar zindanda birer kemmiyet;
Urbalarla kemik, mintanlarla et.

Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
Yalnız seccâdemin yününde şefkat;
Beni kimsecikler okşamaz mâdem;
Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem!

Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan!
Dakika düşelim, senelik paydan!
Zindanda dakika farksızdır aydan.
Karıştır çayını zaman erisin;
Köpük köpük, duman duman erisin!

Peykeler, duvara mıhlı peykeler;
Duvarda, başlardan, yağlı lekeler,
Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler...
Duvar, katil duvar, yolumu biçtin!
Kanla dolu sünger... Beynimi içtin!

Sükût... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar;
Tek nokta seçemez dünyadan nazar.
Yerinde mi acep, ölü ve mezar?
Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?
Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?

Ses demir, su demir ve ekmek demir...
İstersen demirde muhali kemir,
Ne gelir ki elden, kader bu, emir...
Garip pencerecik, küçük, daracık;
Dünyaya kapalı, Allaha açık.

Dua, dua, eller karıncalanmış;
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış...
Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu;
İplik ki, incecik, örer boşluğu.

Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş;
Karanlığında nur, yeniden doğuş...
Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!
Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!

Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!

(1961)

Necip Fazıl Kısakürek

Bahadır Alemdar

Çanakkale Zaferi / 18 Mart'ta 18 Beyitle

Tek bir yürek gibiydi; Trakya, Anadolu
Asrın şanlı sayfası olmuştu Gelibolu

Setler çekiliyordu, ilden Kilitbahire
Ve boğaz daraldıkça, benziyordu nehire

Ulu bir duvar oldu, kıyıda Conkbayırı
Çözemedi düşmanlar bu zekayı, bu sırı

Yüzen bir efsaneydi Nusret Mayın Gemisi
Oldu tüm tayfasıyla bu vatanın hamisi

Askere yatak döşek, olmuş iken siperler
Şanlıydı vatan için vuruşan o neferler

Vardı koca yürekler, silah olmasa bile
Düşmana cephe dardı, Türklereyse nafile

Vatan için verirken, Türk cengaver el ele
Onsekiz Mart Onbeşte şahlandı Çanakkale

Duyuldu her cepheden, Seyit'in top atışı
Güç verdi askerlere, gemilerin batışı

Düşüp şehit olurken, asker “Kınalı Ali”
Bir sembol oluyordu O'nun bu en son hali

Savaşırken düşmanlar sömürgenler adına
Vatanını savunan Türk erdi muradına!

Birer süngü olmuştu askerlerin bakışı
Ürkütmüştü düşmanı tepelerden akışı

Ölmeyi emretmişti bir muzaffer komutan
Cephede vatan için özdeşti bayrak ve kan

O gün o cephedeki, Yarbay Mustafa Kemal
Atamız sayesinde sağlandı bu istiklal

Bu vatan toprağında şehitlerin kanı var
Bu kanlarla kovuldu emperyalist canavar

Kutsaldır bu ülkenin her köşesi, her yanı
Belgedir buna şanlı, Çanakkale Destanı

Harcı kanla karıldı mümtaz Cumhuriyetin
Çok ağırdır hesabı her bir kötü niyetin

Böyle büyük zaferler atalardan hediye
Var olmalı bu yüzden, vatanımız Türkiye!

Hürdemi Nevzat Bayramoğlu

Hürriyet Demir

Çanakkale Zaferi Şiirleri, 18 Mart Çanakkale Savaşı’yla 16 Şiiri