Eğitim Sitesi

Hakikat Erleri... Şiiri

Hakikat Erleri...

"Ashab-ı Kehf misali, bir uyku üç asırlık

Bakışlar tümdem miyop; görüşlerde kısırlık

Kimi "yevmu'l beter" der, kimi bitmiş, tükenmiş

Kimi kıyamet bekler, yelkenler suya inmiş

Zaman! diyor tüm herkes, değişen ve bozulan...

Aslında zaman değil, insanlardır yoz olan!

Kararmışken tüm semâ, yok der iken hiç ümit...

Bir kısım Hakk Dostları; tohum attı yer münbit!

Demek ki oluyordu; dilerse Rabb'im hayret!

Himmet istemek yetmez, herhalde gerek gayret

Ağlıyordu; Filistin, Azerbaycan, Türkistan

Afganlı Hindikuş'ta yazdı şanlı bir destan!

Zaman ve mekân ne ki! Mü'min her zaman aziz

Hep üstün olacağız; gerçek inanırsak biz!

Ancak; iman-amelle, amel ihlasla te'yid

Yetmez sâde kuru laf; olmalı gerçek said!

Her ferd Mus'ab olmalı; sokağı çarşısında

Gelenler erimeli, görünce karşısında...

Timsal olmalı mü'min, İslâm hakikatine

O'nun rehberliğinde herkes koşmalı Din'e

Mehmet Ali KULAT Şiirleri

  

Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.

Benzer Mehmet Ali KULAT Şiirleri:

Asrın Dertlilerine...

Kimliğin İslâm senin, lutf-u ilâhi sana

Şükür gerek elbette bu şerefli ihsana.



Peygamber'in mesajı Allah'ın çizdiği yol,

Emek ister bu dâvâ; gidecek ayak ve kol...



Bu dâvâ yüce pâye, nasip olmaz herkese;

İnkiyâd etmek şarttır, Hira'daki GÜR SES'e!



Kur'an ferman ediyor: Yapışın Hablullah'a!

Hizmette fenâ olun; vâsıl olun Allah'a.



Sen ki Ashab yolunda; Osmanlı torunusun;

Şirkin önünde engel, küfrün tek sorunusun!



Çileli gönül ister, zonklayan dertli kafa;

Hep çalışmalısın sen, aldanma hiç boş lafa.



Bak Nebi'nin sesine; Tûbâ! der, gariplere;

İslâm için ağlayan dertli muzdariplere...



Yeter artık bu müjde; arama başka ihsan!

Bu dertliler içindir; Cennet, ravzâyı cinân!

Mehmet Ali KULAT

Simitci Çocuk...

Diz boyu kar kaplıydı yer, havaysa çok soğuktu

Simiit! diye bağıran bir küçücük çocuktu...

Yüzü soğuktan gergin, titriyordu vücudu...

Donuk donuktu gözü, sanki bitmiş umudu...

Diz kapağı yamalı, eskiydi pantolonu...

Büyük bir çeket giymiş, korusun diye onu,

Kıpkırmızı elleri morarmaya yüz tutmuş,

Simiit diye bağırdı... üşümeyi unutmuş.

"Yavrum bir simit!" dedim, yaklaştım biraz ona

Parlayan gözler ile seğirtti hemen bana...

Başındaki tepsiyi, indirdi hemencecik

Uyuşmuş ellerini, ovuşturdu azıcık...

"Ağabey!" dedi uzattı, sevinç doluydu sesi

Havada helezonlar çiziyordu nefesi...

Birden içim titredi; şu yavrunun haline...

"Oğlum gel" dedim; ona, çağırdım onu yine!

Dedim; "gel yaklaş bakam, adın ne senin söyle;"

Bir garip baktı biraz... umursamazca öyle...

"Abdullah" dedi adım! "Niye sordun adımı"

Biraz para çıkardım; "al!" dedim "bu yardımI!"

Sert sert baktı yüzüme... itti elimi geri

Beni şaşırttı birden! bu mükemmel özveri...

"Hamdolsun Allah'ıma ben dilenci değilim

Şükür! sağlam şimdilik ayaklarım ve elim!"

Alnımın teri ile kazanmayı severim...

Sonra da Rabb'imin rızkına şükrederim!"

"Ağabey!" dedi tekrar... gözleri çakmak çakmak

"Çalışanı kul sever, Rabb'de sever muhakkak"

Simit dolu tepsiyi tekrar kavrarken eli...

Dedi; "Dilenmek değil, didinmeyi bilmeli"

Mehmet Ali KULAT

Gençliğe...

Reh-i sevda diyerek; girmiş isen hakk yola,

Yol "Sırât-ı müstakîm" takılma sağa sola.

Sadâkat ve hasbîlik, hakk yolunun esası

Tevekkül ve itaat, değişmeyen yasası...

Yüreğimde dertlerin en güzeli bir sancı

Emr-i bi'l maruf yapmak, mücahidin inancı

Kırıp nefis putunu, boyan İlâhi renge...

Bir mü'min pek çok kâfir işte Bedir'de denge.

Ümit dolu bir sine, her şeyimiz bitse de;

Vermeye hazır gençlik, herşeyimiz gitse de.

Ahirzaman garibi, işte "Nebi; müjdesi

"Fetih yakındır!" diyor, bu da Kur'an'ın sesi...


Mehmet Ali KULAT

Hakikat Erleri... Şiiri