Eğitim Sitesi

Evkaf Nedir? Evkaf Hakkında Kısaca Bilgi

Evkaf Terimi Hakkında Bilgiler

Osmanlı Türkçesi Terimi Olarak Evkaf:

Vakıfların hepsi, tümüdür. Bu günkü Vakıflar Genel Müdürlüğü.

 

Tarih Terimi Olarak Evkaf:

Vakıf kelimesinin çoğuludur.Vakıflar, vakfedilen şeyler anlamındadır. İslam kültüründe, eğitsel, toplumsal, dinsel ve kültürel gereksinmeleri karşılamak amacıyla kurulan örgütlere vakıf denilir. Vakıf örgütlerine bağışlanan veya ayrılan mal ve gelirlere de evkaf denilir. Vakıflar imaret, han, hamam, yol, köprü, kervansaray, çeşme, camii, medrese, aşevi, şifahane ve mescit gibi binaları inşa etmek ve işletmek amacıyla örgütlenirlerdi. Vakıflara bağışlanan mallara ve paralara devlet karışmaz ve el koymazdı.

 

Hukuk Terimi Olarak Evkaf:

vakıflar

 

İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük Terimi Olarak Evkaf:

1- Vakıflar.

2- Vakıf mallarını yöneten kuruluş.

 

Sanat Terimi Olarak Evkaf:

Vakıfların hepsi, tümüdür. Bu günkü Vakıflar Genel Müdürlüğü.

 

Kur’an-ı Kerim Terimi Olarak Evkaf:

Vakıflar. Vakıf mallarını yöneten kuruluş.

 

    Benzer Osmanlı Türkçesi Terimleri

    Akkâm: Sözlük manası çadır mehteri, yük kaldıran Arap hizmetkâr demek olan bu kelime terim olarak surre alayında vazife gören Hicazlı, Şamlı, Halepli adamlara verilen unvandı. Bunlar, Şaban'ın 15 inde ufacık davullarla Tahtakale'den kalkıp İstanbul'un her mahallesini dolaşan fakir Araplardan oluşan hac yolcularıydı. Dolaştıkları yerlerde davul çalarak dua ederler ve bazı evlerin önünde kılıç kalkan oyunu oynayıp sadaka toplarlardı. Şaban'ın 15 inde çıkarılması adet olan surre alayı önünde de bunlar dümbelek çalarak kılıç oynatarak giderlerdi. Halk dilinde bunlara "hakkâm" denirdi. Kese demek olan surre, hac zamanında Mekke ile Medine'ye gönderilen hediyeyi ifade etmekteydi. Haremeyn-i Şerif'e surre gönderilmesi Abbasiler zamanında başlamış, Osmanlıların son zamanlarına kadar devam etmiştir. Osmanlı'da ilk surre gönderen Çelebi Sultan Mehmed, bunu bir nizam haline koyan ise Yavuz Sultan Selim'dir. Vapurun icadından önce, surre alayıyla Üsküdar'a geçilir, oradan kara yoluyla Şam'a sevkedilirdi. Karadan gönderildiği zamanlarda surre alayları Receb'in 12 inci günü hazırlanırdı. Şam'da ise Mahmel-i Şamî alayı denilen bir alayla, Şam'dan hazırlanan eşya ve hediye İstanbul'dan gelenlerle birleştirilerek surre emini, mahmel muhafızı, bir tabur asker ve iki dağ topu muhafazasıyla yola çıkarılırdı. Bu iki alay karadan Medine'ye oradan da Mekke'ye götürülürdü. Birçok yerden gelip Şam'da toplanan hacı adayları bu kafileye katılarak Hicaz'a giderdi. Hacca gidecek olanların yakınları genelde onları bugünkü İstanbul'un Anadolu yakasına kadar uğurlardı. Ayrıldıkları yer, bugün İstanbul'da, Bağlarbaşı'ndan gelip Bağdat Caddesi'ne giden yolun, E'5 e doğru giden yol ile kesiştiği yerde, yani Acıbadem'de bulunan (ismi önemsiz) alış veriş merkezinin çaprazındadır. Buraya o zamanlarda "Ayrılık Çeşmesi" denmekteydi. Eğer İstanbul'da yaşayanlar varsa belki hiç farketmemiş olabilirler, fakat dikkatlice bakıldığında o çeşmeden geriye kalanlar hala görülebiliyor. Burada ayrılan hacı adayları, o yol itibarıyla Şam'a doğru gittikleri için, İstanbullular o yola bu yüzden Bağdat Caddesi demişler ve diyorlar.

    Derviş: Tarikatlardan birine bağlı olan ve tekkede çile ile uğraşan, giyim ve yaşayışında tarikatının adetlerini güden kişi.

    Düzek Akçesi: Yeniçeri ocağına katılan acemioğlanlara verilen para.

    Arâzi-i mîrîye: Mîrî yani devlete ait topraklar, arazi-i emiriyye

    Diğer terim sözlüklerini de inceleyebilirsiniz.

    Online Osmanlı Türkçesi Terimleri Sözlüğü