Eğitim Sitesi

Palmetus-Lotüs Nedir? Palmetus-Lotüs Hakkında Kısaca Bilgi

Palmetus-Lotüs Terimi Hakkında Bilgiler

Yazma Eser (Hat-Tezhip-Ebru-Cilt-Minyatür) Terimi Olarak Palmetus-Lotüs:

Çoğunlukla beraber kullanılan bu iki motiften, Lotus, nilüfer çiçeğinin sadeleştirilmiş şeklidir. Palmet ise, kaynağı Asurlular olarak bilinen bir motiftir. Çok zengin çeşitleri olan bu motifler İslam eserlerinde sade ve zarif görünümleriyle çizilmişlerdir.

 

    Benzer Yazma Eser (Hat-Tezhip-Ebru-Cilt-Minyatür) Terimleri

    Mikleb: Eski ciltlerde alt kapağa sertâb ile bağlanıp, üst kapak ile kitap arasına girerek sayfa kenarlarım koruyan, ucu sivri parça. Sivri uçtan kenara olan uzunluk, kapak eninin yarısına eşittir. Türkçesi karga'dır. Eski Türk ciltlerinde mıklebin üst ve iç tarafı da cilt kapağı kadar süslüdür, iç yüzlerde görülen katı'a süslemelere mikleb içinde de rastlanılan. Mikleb, okuma sırasında, kalınan, sayfayı göstermek için de kullanılır.

    Lake Cilt: Mukavva, deri veya tahta üzerine uygulanan çeşitli boyamaların üzerine vernik sürülmek suretiyle hazırlanan ciltlere verilen ad. Lake ilk defa 5000 yıl önce eski Mısırda tahta lâhitler üzerinde görülmüştür. Sulu boya ile yapılan nakışların bozulmaması için, bir sıvıda eritilen bir nevî reçine, boyalar üzerine kaplanmıştır. Bu, suda erimeyen ve bozulabilecek altınlı ve sulu boyalı kap nakışları üzerine, korumak amacıyla sürülen bir verniktir. Ciltlerin üzerine boya ve altınla çiçek gibi resimler yapılır; üzerine rugan (bk. rugan, rugani) da denilen vernik çekilirdi. Önce mukavva murakka hazırlanır, murakkanın üzerine vernik çekilir; üzerine altın veya boya ile nakış yapılır, üst üste birkaç kat vernik çekilirdi. Deri üstüne yapılacaksa, sirkeli yumuşak bir bezle derinin yüzü temizlenerek yağı alınır, bu işlemle boya veya altının deri üzerine düzgün olarak sürülmesi ve dökülmemesi sağlanır; boya ve altından sonra da birkaç kat vernik çekilirdi. Türkiye'de bilhassa Diyarbakır Bursa, İstanbul ve Edirne şehirlerinde lake cilt yapılmıştır. Önceleri rugani diye isimlendirilen bu ciltlere, en güzel örnekleri Edirne'de yapıldığı için, Edirnekârî de denilmiştir. XVIII. yüzyıl sonlarında lake cildlerde bir gerileme başlayarak, sonraları Avrupai tesir altına girmiştir.

    Hava Kabarcığı: Tekneye ebrulamak üzere kapatılan kâğıdın kitre ile arasında sıkışan havadır.

    Ketebe: Bir hattatın yazdığı yazıya ismini koyması, demektir. Yazı meşkedenler, hocalarından ehliyetlerini gösteren icazetnameyi aldıktan sonra yazılarına ketebe koyarlardı. Aslı, "o yazdı" demek olan ketebehu'dur. Bazı hattatlar ketebeden sonra, "min telâmiz-i filan..." diyerek üstatlarının adını da yazarlardı. Ketebe yerinde, Nemekahu, eğer yazan kendinden bir söz katıyorsa Harrerehu, harekeli yazılmış ise Rakamehu, tevazu için veya karalama olduğunu ifade için Sevvedehu, bir meşke bakarak yazmış ise veya meşk olduğunu ifade için Meşşakahu, istinsah suretiyle yazılmış ise Nesehahu veya Satarehu, aynen taklid edilmiş ise Kalledehu gibi tabirler kullanılmıştır. Ayrıca murakka'at, kıt'a, kitap, ve levhalarda el-Fakîr, el-Hakir, el-Müznib, er-Râcî gibi takdim edilecek makama veya yazının konusuna uygun tevazu ifade eden cümleden sonra isim yazanlar da olmuştur, isimden sonra bazen "Güfire lehu, Gufire zünûbuhu" gibi dua cümlesi ilâve edenler de olmuştur.

    Diğer terim sözlüklerini de inceleyebilirsiniz.

    Online Yazma Eser (Hat-Tezhip-Ebru-Cilt-Minyatür) Terimleri Sözlüğü