1. Bir şey veya durum karşısında şaşırmak.
"Düğünde gelinle damat kavga edince hepimiz kalakaldık."
2. Güç durumda kalmak.
"Bizi eve kabul etmeyince hepimiz kapının önünde kalakaldık."
Online Genel Türkçe Terimleri Sözlüğü
1- Bazı bölgeleri sulamak, kurutmak amacıyla veya gemilerin işlemesine elverişli, insan eliyle açılmış su yolu.
2- Telefon, telgraf, televizyon vb. araçlarla iletişimi sağlayan yol, hat.
3- Tahtanın liflerine dik yönde açılan kırlangıçkuyruğu biçimli girinti.
4- İçinden damar, sinir veya bir sıvı geçen yol.
5- İki kıyı arasındaki dar ve derin deniz.
Kapsamı olan, kapsamı geniş olan, şümullü.
Gövdesi beş altı metre yüksekliğe erişebilen çok yıllık bir bitki. Kamış, saz.
1- Katığı olmayan, yavan.
2- Yabancı bir şeyle karışmamış.
3- Belli bir yerden, belli bir soydan gelen.
4- Niteliği başka hiçbir etkiyle bozulmamış olan, tam.
Bir nesnenin zihindeki genel tasarımı.
Kar üzerinde kayarak gitmeye yarayan aygıta kayak denir. Kayak kullanılarak yapılan spora da kayak sporu denir.
KAYAK SPORU HAKKINDA DETAYLI BİLGİ İÇİN TIKLAYINIZ
Kayıkların çekildiği, korunduğu üstü örtülü yer.
Noksan, eksik. Kötü, fena (göz, söz vb.)
Duvar örmekte kullanılmak için kalıplara dökülüp güneşte kurutulmuş saman ve balçık karışımı ilkel tuğla.
Sır saklamasını bilen, sıkı ağızlı, sır saklayan.
1. Bir işte eski ve deneyimi çok olan.
"Sen kıdemli olduğun için direksiyona geç."
2. Bulunduğu görev veya rütbede hizmet süresi diğerlerine göre çok olan.
"Kıdemli çavuş."
1.Yol gösteren, tarihî ve turistik yerleri gezerken bilgi aktaran kimse, rehber.
2. Herhangi bir alanda ve konuda bilgi veren, yol yöntem gösteren kitap vb.
3. Evlenecek olan erkek veya kadına eş bulan kimse.
4. (mecaz) Ruhsal ve zihinsel bakımdan yol gösteren,ışık tutan kimse.
5. (denizcilik) Kılavuz kaptan.
6. (sinema) Makaradaki filmlerin başında ve sonunda yer alan, filmin alıcı, yıkama aracı, basım aracı, gösterici vb. araçlara takılıp çıkarılmasında kolaylık sağlayan, asıl film için pay bırakan çeşitli renklerde film parçası.
7. (teknik) Somun veya boru içine yiv açmakta kullanılan araç.
8. (teknik) Dar ve uzun bir yerden tel, kablo gibi bükülebilen birşey geçirilirken bunların ucuna bağlandığı sert nesne.
9. (denizcilik) Kılavuz gemisi.
İnce taneli kilin zamanla kat kat yığılması sonucu meydana gelen taş, şist.
1. Bir kimseye özgü belirgin özellik, manevi ve ruhsal niteliklerinin bütünü, şahsiyet.
2. İnsanlara yakışacak durum ve davranış.
3. (toplum bilimi) Bireyin toplumsal hayatı içinde edindiği alışkanlıkların ve davranışların bütünü.
4. (sıfat) Herhangi bir kişi için, herhangi bir kişiye yetecek miktarda olan.
5. (sıfat) Herhangi bir sayıda kişiden oluşan.
6. (halk ağzında) Yabanlık.
Boy, kabile.
Kışla, okul, tutukevi, hastane vb. kalabalık yerlerde içinde birçok kimsenin yattığı veya barındığı büyük oda. Osmanlı Devleti'nde devşirilen çocuklara acemi ocağında eğitim ve öğretim verildiği birbirini izleyen yedi oda.
1- Olmasını, ortaya çıkmasını beklemek, gözetmek.
2- Göz önünde tutmak, gözlemek.
3- Korumak, gözetmek.
Uskumrugillerden uzunluğu 30-35 santim olan Marmara ve Karadeniz'de yaşayan bir balık türü.
Büyük ve gösterişli ev. Hükümet işlerinin görüldüğü yapı.