sevgi abicim ya ne güzel yazmışın valla tebrikler
Zikredince Tevhid İle...
Kalp konuşur, lisan susar,
Zikredince Tevhid ile...
Gönül coşkun, akıl hayran!
Zikredince Tevhid ile...
Dile gelir kevn-i mekân
Göz önünde Ravza cinân,
İnsanlığı aşar insan...
Zikredince Tevhid ile...
Eşlik eder, damarda kan,
Hemhâl olur; cân ve cânan,
Gönülde yalnız bir sultan
Zikredince Tevhid ile...
Sır yoluna bâb açılır,
Gönle inciler saçılır,
Dünyada kevser içilir,
Zikredince Tevhid ile...
Bilinir ki hayat sözde,
Makam- mansıp, kalmaz gözde
Yanıp kavrulmaktır özde,
Zikredince Tevhid ile...
Mehmet Ali KULAT Şiirleri
Yazılan son 1 yorum gösteriliyor.
İçerikle ilgili 1 yorum yazılmış.
Benzer Mehmet Ali KULAT Şiirleri:
Aslanlara hükmeder...
Keneflerdeki fare
Yahudi sultasında...
Tüm dünya kare kare
Beyt-i Makdîs-i gördüm...
Tutuldum âhûzâre
Bosna’dan Türkistan'e
Mahzun bakan gözlere...
Baktım ümmetin hâli
Heryanı dert yekpare
Kötülüğü emreder
Kula nefs-i emmâre
Gönüller Hakk’tan uzak...
Yürekler yare yare
Mâna ve rûh komada...
Her yana hakim para
Özünden uzak mü’min
Dolaşıyor avâre...
Bir Velî'ye danıştım
Dedim buna ne çare...
Müracaat et! buyurdu
Her işte Peygambere
...Ve yapmamı buyurdu
Kur'an'la istişâre!
Silkinmeli kalkmalı
Olmamalı biçare...
Yepyeni bir diriliş!
Bahar için emâre!..
Mehmet Ali KULAT
Gençliğimin beyninde; fikirler alabora
Şehvet öldüren zıpkın, nefis can yakan kobra
Simalar hep yalancı,gülüşler aldatmaca
Hakikat boynu bükük; duygular parça parça
Geceler zindanvâri, gündüzler kapkaranlık
Şimşeğin parıltısı; ölgün ve de bir anlık!
Üç asırlık bir uyku; Lâle devri sefası
Uyan! Artık yiğidim, sen de İslam dehâsı!
Mü'min yurdunda parya; inananlar mahkumdur
Gir bu yükün altına; bugün Nebi'n mahsundur
Şeytan kalplerde hırsız, imanını çalmasın
Sahip çık bu dâvaya; Kur'an garip kalmasın
Delikanlım unutma; Sırtında ağır bir yük!
İnsan şerefli bir kul; Allah ise en büyük!
Himmetin âli olsun, gâyen Allah rızâsı
Her mü'min bu dâvanın değişmeyen azası...
Mehmet Ali KULAT
Diz boyu kar kaplıydı yer, havaysa çok soğuktu
Simiit! diye bağıran bir küçücük çocuktu...
Yüzü soğuktan gergin, titriyordu vücudu...
Donuk donuktu gözü, sanki bitmiş umudu...
Diz kapağı yamalı, eskiydi pantolonu...
Büyük bir çeket giymiş, korusun diye onu,
Kıpkırmızı elleri morarmaya yüz tutmuş,
Simiit diye bağırdı... üşümeyi unutmuş.
"Yavrum bir simit!" dedim, yaklaştım biraz ona
Parlayan gözler ile seğirtti hemen bana...
Başındaki tepsiyi, indirdi hemencecik
Uyuşmuş ellerini, ovuşturdu azıcık...
"Ağabey!" dedi uzattı, sevinç doluydu sesi
Havada helezonlar çiziyordu nefesi...
Birden içim titredi; şu yavrunun haline...
"Oğlum gel" dedim; ona, çağırdım onu yine!
Dedim; "gel yaklaş bakam, adın ne senin söyle;"
Bir garip baktı biraz... umursamazca öyle...
"Abdullah" dedi adım! "Niye sordun adımı"
Biraz para çıkardım; "al!" dedim "bu yardımI!"
Sert sert baktı yüzüme... itti elimi geri
Beni şaşırttı birden! bu mükemmel özveri...
"Hamdolsun Allah'ıma ben dilenci değilim
Şükür! sağlam şimdilik ayaklarım ve elim!"
Alnımın teri ile kazanmayı severim...
Sonra da Rabb'imin rızkına şükrederim!"
"Ağabey!" dedi tekrar... gözleri çakmak çakmak
"Çalışanı kul sever, Rabb'de sever muhakkak"
Simit dolu tepsiyi tekrar kavrarken eli...
Dedi; "Dilenmek değil, didinmeyi bilmeli"
Mehmet Ali KULAT