Eğitim Sitesi

Su Kabını Kaldırıp Atınca Ev Genişlemişti Şiiri

Su Kabını Kaldırıp Atınca Ev Genişlemişti

Deme, hocam bizimle dalga mı geçmektesin?
Dalga denizde olur bunu bilmemektesin...

Deniz, dediysem alınma içinde de boğulma,
Boğulduğun zaman da şahsımıza darılma...

Bu nasihatlerim köfte ekmekle değil,
Kafiyen uymuyorsa, edildiğinde rezil...

Al, götürüver çaya, izlesin doya doya,
İçinde üç şekerle baksın Güneş'e Ay'a...

Demesin, şahsımıza ve sayın halkımıza,
Sermedim ince naylon çıkmasın sırtımıza...

İnmesi zor oluyor Fatma'nın kapısına,
Düşen mandallar için asılmış suratına...

Saldırgan mı saldırgan aldığımız bu roller,
Daha kar erimeden çiçek açmış erikler...

Toplasam turfandadır toplamazsam da kalır,
Bari kuşlar dadansa yoksa zilim çalınır...

Toplayıp götürürler sırtlan suratlı krallar,
Fakir ve fukaradan topladıkları pullar...

Hiç erimediğinden tatil olur okullar,
Boş sıralar içine babalar para yollar...

Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK Şiirleri

  

Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.

Benzer Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK Şiirleri:

Sahiplenilmeyenlerin Hakları

Mahkemeleri de yok, tüm hakları yenilir,
Bunlar haksızlığa gelenler, bir Rableri var,
Acınmaz katledilirler, sokaklara atılırlar,
Ahirete ulaşacak, yalnızca tek ruhları var.

İbadetlerimiz güzel, fakat eksiklerimiz çok,
Kapında aç bir köpek, dövüştüren oğul var.
Masum yaralanmış, Rab'den korkumuz yok.
Sinek konar, kurt düşer, bu yürekler yakar.

Bugün yemek yapmışım, önüne getirmişim,
Yakından bakıyorsunuz, belli tehdit altında,
Yiyemez inler durur, güvendiği tek kişiyim,
Köpeğin ne yapmış derim, itaatinin dışında?

Hiç mi duymayız hadisleri, Rab ayetlerini?
Hayvanı aç bırakmış, açlıktan da öldürmüş,
Resul ona bildirmiş, hem günah işlediğini,
Hem de acı sonun cehennemde beklediğini.

Başka bir günahkâr, çölde köpeğe rastlar,
Köpek ki çok susamış, kuyunun da yanında,
Susuzluğunu bilir, kadının yüreği sızlar,
Sırf su içirdi diye, o kul şimdi Rab katında.

Hayvanda da onur var, sözüme karşı çıkma,
Bunlar da bizler gibi, Rab'be ibadet ederler,
Küsen kedileri gördüm, alıngan bir köpeği,
Kuşların da kalbi var, Rab'bi tesbih ederler.

Kuşlara saygı göster, doğal dengeyi bozma,
Vahşi hayvan da olsa Rab merhamet eder,
Yaşama haklarını var, sakın ola ki kaldırma,
Ödenmez kul haklarını, Rab'be varır ödetirler.

Haksız yere öldürme, Rab'bim hesap soracak,
Rab'bim kuşun da Rab'bi, kuş ki davacı olacak,
Hadis'i şerif yazmaz mı serçeyi öldürenden?
ALLÂH(c. c.) kıyamet gününde, hesap soracak.

İslâm'da örnekler var, bir ölçü alınmalıdır,
Yavruları alınmış, kuş bize çok şey anlatır,
Peygamberin çabası, yuvasına koydurtmuş,
Merhameti savunmuş, ümmete anlatmıştır.

Ta o zamanlar bile, insanlar çok zalimmiş,
Ok ile öldürülür, hedefe isabet ettirilirmiş,
İnanan müminler ki peygamberi dinlemiş,
Derhal yasaklanmış, bunlar sona erdirmiş.

“Hayvan damgalanmasın, kulak kesilmesin,
Fazla yük yüklenmesin...” gibi yasakları var,
Peygamberimizden nakledilen çok hadisin,
Hayvan hakları ile evvelden de bir ilgisi var.

İlerlerken, MUHAMMED(s. a. v.) 'in ordusu,
Yolları üzerinde, anne bir köpek görürler,
Köpek yeni doğurmuş, bir sürü de yavrusu,
Bir de nöbetçi dikilir, yollarını değiştirirler.

Belki bir mümin görmez, köpeği ezebilir
Veyahut köpek ürker, kasıtlı çiğnenebilir,
Dağılıp kaybolmasın, yavrular ezilmesin,
Resul böyle düşünür, ordusu itaati bilir.

Rahatsız edilmemiş, hatta ürkütülmemiştir,
Çünkü mümin canlıya, kötü duygu beslemez,
Köpek bile ümmettir, kulluğu Rab'biyledir,
Eziyete, işkenceye ALLÂH(c. c.) izin vermez.

İslâmiyet söyler, hiçbir can öldürülemez,
Müslümansan iyi geçin, mahlûkatın hepsiyle,
Rahatsız dahi etme, Rab'bim bunu affetmez,
Mecbur da zannetme, bize boyun eğmeleriyle.

Merhametli ol ki, Rab'bim merhamet etsin! ,
Rab'bimden merhameti, sen hiç istemez misin?
Birçok Müslüman vardır, güvercinleri için,
Vakıf, dernek kurmuşlar, yem serpilmesi için.

Derisini almak için, masumları katledersin,
Elbise, kemer, kürk manto, deri vs. istersin,
Rab'bin sana vermedi, sen ki cinayet işlersin,
Resul bunları yasaklar, biz müminler bilsin!

Hayvanını sağdın, yavrusunu da düşün, der,
Tırnaklarını kes, hayvanın tenini çizme, der,
Koyunların burunlarını sil, ağıllarını temizle! ”
Kalın altlık ser, iyi muamele et! Der emreder.

Yük hayvanları bile, belli miktar yük taşır,
Taşıyamayacağı yükler sınırlandırılmıştır,
Çünkü ilahi emanettir, iyi davranılmalıdır,
Uygunsuz tasarruflardan, kaçınılmalıdır.

Sen hayvanı dövüştür, birbirine kızıştır,
Masum kulu aldatıyor ve kışkırtıyorsun,
Horoz dövüşü, deve güreşi, bir hak mıdır?
Sonra nasıl ödersin, kul hakkını yiyorsun.

Yüzüne bile vurman, kesin dille yasakken,
Dövme yapma, kulağından çekme, derken,
Rab'be itaat etmiyor, Rab'bi dinlemiyorsun,
Şefkat etmek yerine şefkati engelliyorsun.

Sahabe açtır, resulse anlar, kaç kişisiniz, der,
Üç kişiyiz diye cevap verir! ALLÂH(c. c.) resulü sorar,
-Evde kedi var mıdır? “Kedimiz de vardır! ” der.
Dört kişilik yemek verir, kediyi de fertten sayar.

Sahiplenilmeyenler dedim bir Rab'bin canlarıyız,
Sahiplenenler de var, Rab'bim razı olur inşallah.
Yoksa azabı çok ağır, imkânsızdır helalleşmemiz,
Müsamahasını alamadan gidene hem ne eyvah!

...
(1999)

Mehmet Tevfik Temiztürk

Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

Yılanların Bile Hakları Var 4

Sevgi gönüllüsüyüm belki kendi çapımda,
Saygımız, sevgimiz ibret doğrultusunda.

Ruhumda zerre kin yok hepsi Rab mahlûkatı,
Yalnız Dünya'mız değil daha var kâinatı.

Katletme hakkımız da yok bilmediklerini,
Merhamet kazandırır tanır isen Rabbini.

Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

Tamamî Örfî Patlıcanî Bir Şiir

Sakın mânâ arama, tamamî, örfî, patlıcanî;
Hepsinde nispet “î”leri limonî, üstüvanî;

Ne olursan ol, Alevî, Sünnî, indî, samanî;
Hanefî, Malikî, Hambelî, Şafiî, Rahmanî;

Caferî, enfüsî, Süryanî, cerrahî, Rab’banî;
Arzanî, Dürzî, Berberî haricî, gulyabanî;

Fatımî, amelî, Muhammedî, aklî, Islâmî;
Gayrisuurî, fiilî, gayrikıyasî, gayrinizamî;

Zebanî, nefsanî, şeytanî, cehennemî, siyasî;
Ehlî, elâstikî, Bektaşî, ezanî, dairevî, esasî;

Tecrübî, Horasanî, Azerî Habeşî, samimî;
Hüseynî, Bahaî, Abbasî, Celâlî, Harezmî;

Abidevî, adalî, ırkî, fuzulî, Arabankürdî;
Maddî, manevî, Asurî, fevrî, acemkürdî,

Alenî, altunî, ticanî, amudufıkarî, amudî;
An'anevî, arızî, armudî, Avrupaî, angudî;

Asabî, asgarî, askerî, aslî, asrî, cebrî, asarî;
Azamî, babaî, bahrî, barudî, bâtınî, basarî;

Melâmî, külhanî, Yezidî, medenî, mehdî;
Mecazî, merkezî, meslekî, mesrutî, ahdî;

Gayriihtiyarî, bedenî, nakdî, naklî, kürevî;
Ebrulî, ezelî, davudî, mülkî, cinaî, senevî;

Mevziî, mıknatısî, örfî, midevî, mihanikî;
Cezrî, millî, mimarî, mirî, mizahî, Hakikî;

Rumî, harbî, dinî, hasbî, havaî, erguvanî,
Hayalî, hayatî, haydarî gümüşî, hayvanî;

Abadî, abanî, adedî, garamî, adlî, adî;
Afakî, tenkidî, Şiî, ailevî, sarkî, seddadî;

Dünyevî, ebedî, edebî, eflâtunî, sincabî;
Fagfurî, farazî, fedaî, fennî, fer'î, cenubî;

Dâhilî, kat’î, demevî, hamasî, destanî;
Demirî, derunî, devrî, divanî, dasitanî;

Cografî, filizî, garpkârî, gayriiradî, ahlâkî;
Firarî, gayriaklî, gayriciddî, gayriahlâkî;

Nazarî, nebatî, nebevî, neharî, Nasranî;
Nesturî, nihaî, nisaî, nizamî, nevyunanî;

Gayrisahsî, beyzî, gıyabî, gayrikanunî;
Milâdî, hâkî, halkavî, halvetî, Kanunî;

Sümbülî, harabatî, salakî, samanî, şarabî;
Ser'î, sifahî, simalî, tahinî, tahrirî, Arabî;

Isevî, yabanî, Fevkanî, zatülkürsî, hendesî;
Hercaî, hesabî, hırpanî, hazarî, hicrî, hissî;

Fahrî, hususî, hükmî, zımnî, ıstırarî, Mahallî;
Bagdadî, ibdaî, İbranî, içtimaî, idarî, ihtimalî;

İlâhî, ihtiyarî, ihtiyatî, ihzarî, İlmî, illî, ferdî;
İdadî, iktisadî, iltihabî, iltisakî, iltizamî, kürdî;

İndifaî, insanî, Rufaî, insiyakî, keyfî, ulvî;
İptidaî, irsî, irticaî, iradî, kastî, intanî, uzvî;

Kıptî, kispî, karakuşî, kısmî, havarî, ümmî;
Kimyevî, fıtrî, kıyasî, kitabî, kavmî, zimmî;

Kûfî, kurşunî, kutsî, kuzgunî, küllî, vatanî;
Rubaî, Nakşibendî, lâciverdî, lafzî, vicdanî;

Lâhurî, lâdinî, lâhutî, lâubalî, leylâkî, lûtî;
Lüzucî, madersahî, cinsî, Magribî, mahrutî;

Madenî, Hurufî, mahserî, insirafî, hukukî;
Maî, malî, marazî, marunî, maserî, mantıkî;

Noudî, ciddî, nusayrî, anunuesasî, Rafızî,
Zeytunî, arî, pedersahî, resmî, reybî, Riyazî,

Ruhanî, taklidî, rustaî, meccanî, leylî, tabiî,
Sathî, sebkihindî, seferî, şemsî, semaî, tıbbî,

Gayriilmî, istisnaî, is'arî, itibarî, izafî, kalevî;
Kadirî, kalbî, kalenderî, gayriinsanî, kamerî;

Ufkî, uhrevî, umumî, şeklî, vahsî, tamburî;
Vasatî, sakulî, ıtrî, zahirî, zuhurî, mecburî;

Daimî, cüz'î, ceza, cevizî, Cevvî, Mevlevî;
Dagî, cismanî, çividî, cevabî, fikrî, Mesnevî;

Sahsî, sehevî, sehvanî, üryanî, Selçukî, Ruhî;
Tasavvufî, semavî, sevkıtabiî, seylânî, sıhhî;

Temsilî, terbiyevî, tesadüfî, tedafüî, Nuranî;
Tezyinî, tufeylî, zamkıarabî, tulânî, Turanî;

Bayatî, bedevî, bedihî, aynî, behimî, beledî;
Bendegî, berrî, beserî, gayritabiî, bediî, cedî;

Felsefî, ferahî, fındıkî, fıstıkî, harekî, Hamî;
Efsanevî, müddei− Umumî, gayrisıhhî, Samî;

Zatî, anî, zührevî, zecrî, Zerdüstî, zarurî;
Zevalî, Mecusî, zihnî, ziraî, zifirî santurî;

Sıhrî, takdiriilâhî, tahlilî, tahminî, terkibî;
Sultanî, suflî, yabanî, sun'î, sükûtî, takribî;

Tarçınî, tarihî, tesriî, vilâdî, yevmî, ticarî;
Tasvirî, tatbikî, vicahî, tedricî, udî, telkârî;

Avdetî, yayınispî, inzibatî, nispî, helezonî;
Garbî, fizikî, Musevî, neftî, Farisî, kimyonî…

Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

Su Kabını Kaldırıp Atınca Ev Genişlemişti Şiiri