Eğitim Sitesi

Şiir Ve Türkü Şiiri

Şiir Ve Türkü

Ne zaman şiir şiir diye tuttursam ;

İçimde kaynar bir türkü pınarı !

İnim inim inleten şu dumanlı yaylayı,

Sipsi sesiyle gezerim köy köy sılayı.

Çeker beni kendine derinden, derinden,

Kalem düşer elimden,

Döner başım sarhoşum !..



Mor dağlar kıvrım kıvrım uzar,

Akar gölümde deli çaylar ,

Gelincik çalkalanır ovalar !

Açan çiçeğin, öten böceğin

Sesini duyar gibi olurum…

“Allı şalvarını sürüyen gelin,”

Gider ardın sıra kaybolurum !..



Ne zaman şiir şiir diye tuttursam ;

Dedemden kalma bir gurbet havası

Erzurum yaylada kar olur,

Aydın’da sıcak toprağa diz vurur !

Üsküdar’da bir mendil dolusu lokum,

Çanakkale’de aynalı çarşı,

Denizli’de öten çil horozum !

O öttükçe bölünür uykum…



Ne zaman şiir şiir diye tuttursam ;

Silifke’de Aslı Yok Yaylası,

Karadeniz’de omuz omuza horonum…

Başak başak Harran Ovası,

Başımda Mihriban’ın umarsız sevdası,

Ayrılıktan gayrı zor ne var?

Çıkıp yücesine Ağrı’nın

Ankara’nın taşına bakarım…

Fırat’ta dağ, tepe coşkun akar,

Tuna boylarında durulurum…

Rumeli’den Hazar’a kadar

Türkü türkü savrulurum !..



Ne zaman şiir şiir diye tuttursam ;

Narası kulağımda koç Köroğlu’nun,

Heybesi omzumda derviş Yunus’un,

Aşk deryasında yunsam ,arınsam…

Düşlerimden çıkmaz ki Karacaoğlan,

Kavgalarda bir asi Pir Sultan,

Veysel ile “dost dost diye” ağlasam,

Mahzuni ile son noktayı bir koysam !..



Ne zaman şiir yazmaya otursam;

Kırılır kalemim ,tutmaz elim.

Deliyim,divaneyim, bir garip Veli’yim

Aslı’sını el almış yanık Kerem gibiyim,

Boğazımda düğümlenir dizelerim,

Yol yordam bilmez , bir hoş olurum…



Denizli ,05.01.2006,

Veli AYKAR Şiirleri

  

Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.

Benzer Veli AYKAR Şiirleri:

Sakarya

Tuna, tarihte şanlı bir destandı,

Fırat’ın suları al kanla boyandı,

Hain düşman sana kadar dayandı,

Başında nice şimşekler çakar ya,

Ağla artık, inle artık Sakarya !..



İzmir’in , Antep’in yasını tuttuk,

Yemen’i, Hicaz’ı çoktan unuttuk,

Son vatan parçasını sende bulduk,

Suların neden böyle kırmızı akar ya,

Diren artık, dayan artık Sakarya !..



Yıllar yılı yoksullukla inledim,

Bozkırında kağnı sesi dinledim,

Hainler varmış içimde bilmedim,

Koynunda nice şehitler yatar ya,

Doğrul artık, silkin artık Sakarya !..



Samsun’dan umut yüklü dalgalar,

Erzurum’dan Sivas’a kadar uzar,

Ankara’da meclisin sana bakar,

Kemâl Paşa destanını yazar ya,

Kükre artık, şahlan artık Sakarya !..



Kocatepe’de sel olur akarım,

Dumlupınar’da düşmanı boğarım,

Gün olur cumhuriyeti kurarım,

Kara kışın sonu taze bahar ya,

Gürle artık, çağla artık Sakarya !..



Denizli 08.03.2006


Veli AYKAR

Topal Tavşan

'Güzel yurdumun cayır cayır yanan ormanlarının ağıtıdır.'



Ben bir tavşandım şu yamaçta,

Makiler, fundalıklar, zeytinlikler,

Baharda başka, kışta başka.

Avcıyı, köpeği görsek de ara sıra,

Çoğalırdık onların inadına…

Yıldan yıla…



Karşımda masmavi bir deniz,

Arkamda yemyeşil orman,tertemiz…

Ne soran vardı, ne izleyen,

Orman geçilmezdi sincap, tavşan ve tilkiden…

Kokardı nane, kekik, püren…



Kara gözlüklü birkaç adam,

İndiler horuldayan bir arabadan.

Ölçtüler, biçtiler kıyıyı,

Dikildi peş peşe yazlıklar,

Ne bük kaldı, ne sazlıklar!

İnmek haram oldu bize denize,

Kaçtık her gün bir adım geriye…



Kaçarken karanlık bir gecede,

Bir araba farlarını dikti bize,

Ben yavrularıma hamileydim,

Beni korumak için sevgili eşim,

Araba onu hunharca ezdi,

Unutamam çırpınan halini…

Bacaklarından tutup cansız bedenini,

Akşam içkiyle yediler etini…

Ben o cinayette topal kaldım,

Şu daracık çalılıkta yavruladım…



Yine bir gün o adamlar,

Ormana pis pis baktılar.

İçime girenler girdi,

İnsanoğlu ne bilsin bu derdi..!

Biri dedi: “Başkan bizimle akraba,

Açılırsa burası bir gün imara,

Ne güzel villalar kurulur,

İşte deniz manzarası budur!

Satarız zengin bir yabancıya,

Para demem ben o zaman paraya…! ”



Bir gün nasıl oldu bilmedim,

Bir yangın çıktı çalılıkta,

Dev alevlerin dili uzandı,

Dört yanımı ateş sardı,

Börtü böcek avaz avaz ağladı,

Çalıların, meşelerin, zeytinlerin feryadı,

Karşı dağlarda yankılandı…



Koşmayı bilmez ki yavrularım,

Bir onlara, bir yangına bakarım.

Kaçtım kurtuldu ya canım,

Neye yarar kavruldu canlarım…



İnsanlar balta kürek koşuştu,

Kiminin etekleri tutuştu.

Mal maşat derdine düştü,

Kimi arabasını bindi, kaçtı,

Kimi kucakladı çantasını.



Biri acı acı öttürdü düdüğü,

Pır pır eden biri gökten su püskürttü…

Dediler:“Evlere varmadan söndürüldü…”

Sardı her yanı kül örtü…

Sonunda suçlu bulundu,

O da bizim çobanın sümüklü çocuğu (!)



Ey medeniyet yapacağın bu muydu?

Şimdi cebin para ile doldu mu?



Ey yeri göğü yaratan Allah’ım!

Kalmadı mı ekmeğim, rızkım

Benim neydi günahım..?

Şimdi dünyada yapayalnızım…

Hani benim eşim, yavrularım,

Fışır fışır esen ormanım,evim,barkım..?



Denizli, 27.04.2006


Veli AYKAR

Dengeli Beslenme

Malûm ya Nasrettin Hoca,

Her düğünde , dernekte,

Kaçırmazdı hiçbir fırsatı,

Basardı çorbaya kaşığı,

Pilavın da verirdi hakkını…



Yine böyle bir günde,

Öğrencileri ile düğünde,

Sofralar serildi önlerinde,

Hoca , baş köşeye kuruldu...



-Hocam , der öğrencilerden biri,

Korumak için sağlığı, bedeni

İnsan ne zaman yemek yemeli ?



Hoca, doğrultarak sofradan başını,

“Bu iş, dedi, kesenize bağlı.”



“Hocam, derler anlamadık ne dediğini.

Bu cevap bilmece gibi…



Hoca der, “Gayet basit evlâdım,

Şudur sana son cevabım;

Zenginler yemeli acıkınca,

Yoksullar ise fırsatı bulunca,

Doyurmalı karnını…



26.04.2006


Veli AYKAR

Şiir Ve Türkü Şiiri