ferda İSMAİLİN SÖYLEDİĞİME KATILIYOM 2022-12-20
Sen?
Gönlümü mest eden o endamın var ya!
Kırlarda dolaşan nazlı bir tay gibisin.
Bana ‘Vazgeç!’ deme; unutamam asla!
Her sabah buluştuğum bardakta çay gibisin.
Sana nasıl mecburum yâr; ah bir bilsen!
Vuslata erdirip beni, şu hasreti bir silsen.
Hüzün dolu ömrümde, umudun adısın sen!
Karanlık gecelerimde, gökteki ay gibisin.
Ahmet YANIT Şiirleri
Yazılan son 5 yorum gösteriliyor.
İçerikle ilgili 5 yorum yazılmış.
Benzer Ahmet YANIT Şiirleri:
İnce bir sızı var benliğimin ücralarında
Söylesene yâr! Nasıl unutsun bu gönül seni?
Senin yaktığın ateş dolaşır hücrelerimde
Söylesene yâr! Nasıl unutsun bu gönül seni?
Sensizlik her günümde keder, her anımda matem,
O nazlı hayâlin gözümü ilişiyor her dem,
“Ben unuttum.” demek bile hatırlamaktır madem,
Söylesene yâr! Nasıl unutsun bu gönül seni?
Şimdi “Meçhûl”e döndü, “Sevda” diyarımın adı,
Yüzümde tebessümün, inan, izi kalmadı,
Hâlâ damağımdayken o dudaklarının tadı,
Söylesene yâr! Nasıl unutsun bu gönül seni?
Hep sana çıkıyor, uğradığım bütün sokaklar,
Gecenin büyüsünde, mehtapta bile yüzün var,
Dilimde ayrılığa isyan, içimde volkanlar…
Söylesene yâr! Nasıl unutsun bu gönül seni?
Ahmet YANIT
Yüreğimde fırtınalar kopuyor şimdi,
“Ne hâldesin?” deme yâr; bilmiyorum.
Dağladın mı ne yaptın bu gözlerimi,
Senden başka güzel yok; görmüyorum.
Bilmem ki, nasılsın şimdi sılada,
Anıyorum seni Rabb’e her duada,
Kulak verip dinlediğim tüm şarkılarda
Yokluğun bir hançer oluyor; ölüyorum…
Ahmet YANIT
Yüreğimize çocuksu bir heyecan düştü önce,
Hayatımızı, yeni doğan bir güneşin
O tatlı sıcaklığıyla ısıtıyorduk.
Onun yanında olmadığımız zaman,
Her yer “gurbet”ti.
Yalnızca yârin sînesini
“Sıla” addediyorduk…
Gözlerimizdeki parıltı, umut saçıyordu.
Sonra yüreğimizde yangınlar,
Sonsuz nârlar çıkmaya başladı.
Koyun koyuna terlemelerin sayısı,
Gün-be-gün artmaya başlamıştı.
Buluşma yerlerinde vuslat ânını,
Kalbimizin o telaşlı atışlarıyla
Muhasebe ediyorduk.
Sonra, o geldiğinde,
Sanki “her şey” onunla birlikte geliyordu…
Hâlâ ellerim titrer,
O ellerini ilk defa ve usulca
Elimin içine aldığım günü yâd edince.
Hâlâ dudaklarıma bir yangın düşer,
O bal dudaklarını acemice tattığım gün hatırıma gelince…
Sonra mı?
Bir acı poyraz esti, yalnız onu biliyorum.
Şimdi, neden “beklenmediğimi” düşünsem,
Mahzun, yorgun bir çehreyle
O sisli hatıralara dalıyorum…
Bundan sonrası için yalnız şunu söyleyebilirim:
Gelen bu zemheri ay’ı,
Epey uzun süreceğe benzer…
Ahmet YANIT