Iremsu Fani dünyanin padisahi degilim gönül hirkasini yamar giyerim dostlarla aglar dostlarla gülerim 2009-01-01
Öldüren Gaye...
Gözde damla damla şule olmuş yaş
Derinlik... kalp ile akılda savaş...
Uykuya hasretlik rüyaya özlem
Saçta beyaz kıllar, ilerliyor yaş
Gönül gözümüzü kapatan perde...
Aralanır kalkar isen, zikre seherde
Tefekkür ufkuna kutlu yolculuk
Ruhun kanatlanır hep perde perde
Rahmete ermek mi? Zahmete visal
Asıl olan kulluk; gerisi masal!
Aşk-ı memnû değil, aşk-ı hakikî
Ölüm hem pek acı, hem dosta visal!
Rızaya ulaşmak bir tatlı gaye
Çile yudum yudum bu yolda pâye
Ümit ve korkunun kesiştiği yer!
"Ene'l Hakk" cinneti, öldüren gaye!
Mehmet Ali KULAT Şiirleri
Yazılan son 1 yorum gösteriliyor.
İçerikle ilgili 1 yorum yazılmış.
Benzer Mehmet Ali KULAT Şiirleri:
Bir nesil yetişiyor; Kur'an ile tanışan
Sîmalarda hakikat gamzeden kutlu nişan
Şimdi korksun kafirler, şimdi küfür perişan
Doğdu kutlu bir şafak, tüllendi nurlu sabah!
Dilde tekbîr! kalbde hû! Lâ ilâhe illallah!
Toprağa düştü cemre, fışkırdı kardelenler
Bâsu bâde'l mevt gördü, üç asırdır ölenler
Şükür secdesinde hep; bugünlere erenler
Doğdu kutlu bir şafak, tüllendi nurlu sabah!
Dilde tekbîr! kalbde hû! Lâ ilâhe illallah!
Akıl nakile teslim, ilim onun zîneti
Amel ihlasla süslü, rızâyı Hakk niyeti
Dün çekilen çileler, bugünlerin diyeti
Doğdu kutlu bir şafak, tüllendi nurlu sabah!
Dilde tekbîr! kalbde hû! Lâ ilâhe illallah!
Ölür Ebû Cehilller, doğar şanlı İkrime
Neler lutfeder Allah! Sığdıramam fikrime
Ben gedâyım-Sultan O! Ben bakarım zikrime
Doğdu kutlu bir şafak, tüllendi nurlu sabah!
Dilde tekbîr! kalbde hû! Lâ ilâhe illallah!
Gözyaşıyla sulanmış yıllar yılı umutlar
Çölleri gülşen etti, rahmet yüklü bulutlar
Ebşir İhvânî! Diyen Peygamber bunu kutlar
Doğdu kutlu bir şafak, tüllendi nurlu sabah!
Dilde tekbîr! kalbde hû! Lâ ilâhe illallah!
Mehmet Ali KULAT
Zaman, mekân ve şekil; Rabb'im hepsinden berî
Varlık ve yokluk ne ki? hepsi O'nun eseri!..
Kâinatın içinde insan küçük bir zerre!
Lakin; halife kılmış, Rabb'im onu bir kerre
Ol! emrinle var etmiş, fazlındandır kul etmiş!
İbret alalım diye... niceleri kül etmiş!
O Sultandır biz gedâ; diler ise affeder...
Karışmak kimin haddi!.. ister ise mahveder!
Fert, aile ve toplum... dahası bütün ümmet
Çölde susuz kalmışken... Rabb'im lutfetti rahmet
İlâhî! parça parça bölmüşler mü'minleri...
Vahdeti emrederken aziz olan dinleri...
Üç asırdır uyutmuş, bölmüş bölmüş yutmuşlar
Öne kim geçmiş ise; ardını yol tutmuşlar...
Kafaları karışmış bulanmış fikirleri...
İslam'dan ayrı düşmüş; köyleri şehirleri
Nefis; kullukta engel! insan; aşmalı onu...
Bunun için kurmuşlar bu hakikat yolunu!
Camiler örümcekli, mihrâb; yosun tutmakta
Televizyon eşkıya, basın neler kusmakta...
İğfal olmuş kitleler; siyahı beyaz sanır
Olmuş nefsine köle... nefsini ilah tanır!
"Mezar-ı müteharrik" bir kuru kalabalık
Yahudi oltasında tutulmuş alabalık...
Derken üç beş Müslüman, her biri ayrı yerde
Rabb'imin fazlı ile... sahip çıkmış bu derde
Uyanıp uyandırma işine girişmişler...
Birden aslına dönmüş tersine giden işler!
Her yandan bir çemenzâr... ayrı bir bâd-ı sabâ!
Niceler ortak olmuş, bu şerefli hesaba...
Bülbül güle kavuşmuş... can cananla serfirâz
Bu kutlu gelişmeye şükür, duâ ve niyâz!..
Mehmet Ali KULAT
Hulûsi halaskâr kul; ilim, irfan lebâleb
Dilinde; Emr-i Hakk var, hâl-i tavrında edeb
Lâ taknetû sırrında; mürşid visâle sebeb!
Darende beldesinde; otağ kurdu tahtını
Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını
Kan rengi akşamlarda, rahmet yükü ezelde!
İpek yolu üstünde; unutulan hoş belde...
Tarih kokan vîran yurt, kutlu şehir Darende
Tohma'nın gölgesine, otağ kurdu tahtını
Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını
Somuncu Baba yurdu; su bitmez, göl yerinde
Bir kutlu sadâ kalmış, yankılanır derinde!
Fâni fenâya erer, kıymeti eserinde...
Gökpınar nurdan sicim, otağ kurdu tahtını
Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını
Ruh ve cisim harcından, Sevgi hamuru kardı.
İman ilimle sarmaş, ufukta gün ağardı!
Divan-ı Hulûsi'de her yanı hikmet sardı...
Zengibar kalesine, otağ kurdu tahtını...
Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını
Halkı Hakk'a çağırdı; latif bir hâl üzere
Mektubât'ı tefsirdir, nice büyük esere...
Evlâd-u iyâliyle layık kutlu mimbere!..
Kayısı çiçeğinde, otağ kurdu tahtını
Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını
Asırlar ötesinden izdüşümü bu asra...
Himmeti milletidir, bakmaz saraya kasra!
Namazı mirâç Hakk'a, zikri gönülde İsrâ
Kalb; Matmâh-ı Nazardır, otağ kurdu tahtını
Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını
Tasavvûf coşkusuyla, zikr-i tevhîd selinden...
İhramcızâde Pîrin, el almıştı; elinden
Kıymet bilmez nâdanlar; ne anlar ruh dilinden!
Altın sarrafın işi, otağ kurdu tahtını...
Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını
Yüreği görmeyen göz; bakıyor alık alık;
Kayadan su kaynıyor, suyun içinde balık!
Balıkta hikmet arar, ne bilsin kalabalık!
Balıkta Hâlık işi, otağ kurdu tahtını...
Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını
Dilenen toplum değil, didinen esnaf gerek,
Fabrika ve işyeri, helal kazanç diyerek...
Herkese hedef kıldı; çalışmayı bilerek!
Helal kazanç üzere; otağ kıldı tahtını
Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını
İlim dedi; tek mürşid; nice okullar açtı!
O, sevgi ekiyordu; nâdanlar nefret saçtı!
Fakülte hayaliydi; o, muvakkaten kaçtı?
İman, amel ve ihlas; otağ kıldı tahtını...
Bir koza gibi ördü; Darende’nin bahtını
Hulusî bir kalb üzre; Hamideddin hamdolsun!
Gönül umut, yürek aşk, akıllar ilim dolsun!
Varsa nifak tohumu? Dileriz... erken solsun!
Sultanım Darende'ye; otağ kıldı tahtını
Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını
Nice gönül dostu var; pişdâr-ı pürşuvânın
Dergah misafir dolu; yeri dolu Sultan'ın...
Yarınlar daha güzel! Rûh'u mesrûrdur ânın!
Sulbünden gelen Er'e otağ kıldı tahtını
Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını
Mehmet Ali KULAT