Eğitim Sitesi

Niyazım... Şiiri

Niyazım...

Su akmaz, çeşme kuru, toprak semaya inat;

Döndüm geriye baktım; zâyi olmuş bir hayat...

Nice suç, nice cürüm... İlâhi! bittim gayri

Öyle daldım ki şerre, göremez oldum hayrı

Günahlar zehirli ok; sinem hep delik deşik

Lakin, yok başka kapı; var mı başka bir eşik?

Câhilim; cehlim bilmez- bir şey sanırdım kendim;

İmtihan dünyasında kaybettim ve elendim.

İlâhî!.. rahmet eyle! susuz kalmış bu çöle...

Niyâzım! lutfedesin, Afv-ü ihsan, bu kula!

Huzuruna gelmişim, günahkâr; yüzsüz yüzüm;

Peşim dolu cürümle, hakikate kör gözüm.

Ah Sultanım, Efendim! İşte kulunun hâli...

Üstelik hâlin bilmez, sanır kendini velî!

İlâhî; Gaffâr, Settâr, Hayy, Rahman, Rahim, Kerim;

Sultan-ı Ebed-Ezel! Merhametin dilerim!..

Mehmet Ali KULAT Şiirleri

  

Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.

Benzer Mehmet Ali KULAT Şiirleri:

Kar Taneleri

Pencere önüne oturdum bugün

Dışarıya baktım; buruk ve üzgün

Bir gelin misali sandım ki düğün

Kocamış dünyaya kefen mi acep?

Lapa lapa yağan kar taneleri...

Sanki örtmek için hızlı yağıyor

Kararmış her şeyi örtmek istiyor

Her yan pırıl pırıl göz kamaşıyor

Beşerin suçuna örtü mü acep;

Lapa lapa yağan kar taneleri...

Elimde bir bardak içimde çayım

Madden sağlamım da ruhen hastayım

Kâinat kitabını bir okuyayım...

Hakkımda ne yazar; bilmem ki acep?

Lapa lapa yağan kar taneleri...

Hata, günah, kusur... asırlar boyu

Çirkef ve rezalet... her yan kopkoyu

Beşere son ümit! Bir gusül suyu

Kocamış dünyaya kefen mi acep?

Lapa lapa yağan kar taneleri...

Her şey beyaz giydi kalmadı kara

Rahmet hakim oldu bütün dağlara

Benimse dertlerim hep sıra sıra...

Ümit fidanlarına yarar mı acep?

Lapa lapa yağan kar taneleri...

Meleklerin kanat çırpması gibi

Süzülüp inmede sessiz kuş gibi

Neler anlatmakta bir kitap gibi

Kar çiçeklerine yorgan mı acep?

Lapa lapa yağan kar taneleri..

Mehmet Ali KULAT

Bir Hak Dostu'nun Yadına...

Hulûsi halaskâr kul; ilim, irfan lebâleb

Dilinde; Emr-i Hakk var, hâl-i tavrında edeb

Lâ taknetû sırrında; mürşid visâle sebeb!

Darende beldesinde; otağ kurdu tahtını

Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını

Kan rengi akşamlarda, rahmet yükü ezelde!

İpek yolu üstünde; unutulan hoş belde...

Tarih kokan vîran yurt, kutlu şehir Darende

Tohma'nın gölgesine, otağ kurdu tahtını

Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını

Somuncu Baba yurdu; su bitmez, göl yerinde

Bir kutlu sadâ kalmış, yankılanır derinde!

Fâni fenâya erer, kıymeti eserinde...

Gökpınar nurdan sicim, otağ kurdu tahtını

Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını

Ruh ve cisim harcından, Sevgi hamuru kardı.

İman ilimle sarmaş, ufukta gün ağardı!

Divan-ı Hulûsi'de her yanı hikmet sardı...

Zengibar kalesine, otağ kurdu tahtını...

Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını

Halkı Hakk'a çağırdı; latif bir hâl üzere

Mektubât'ı tefsirdir, nice büyük esere...

Evlâd-u iyâliyle layık kutlu mimbere!..

Kayısı çiçeğinde, otağ kurdu tahtını

Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını

Asırlar ötesinden izdüşümü bu asra...

Himmeti milletidir, bakmaz saraya kasra!

Namazı mirâç Hakk'a, zikri gönülde İsrâ

Kalb; Matmâh-ı Nazardır, otağ kurdu tahtını

Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını

Tasavvûf coşkusuyla, zikr-i tevhîd selinden...

İhramcızâde Pîrin, el almıştı; elinden

Kıymet bilmez nâdanlar; ne anlar ruh dilinden!

Altın sarrafın işi, otağ kurdu tahtını...

Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını

Yüreği görmeyen göz; bakıyor alık alık;

Kayadan su kaynıyor, suyun içinde balık!

Balıkta hikmet arar, ne bilsin kalabalık!

Balıkta Hâlık işi, otağ kurdu tahtını...

Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını

Dilenen toplum değil, didinen esnaf gerek,

Fabrika ve işyeri, helal kazanç diyerek...

Herkese hedef kıldı; çalışmayı bilerek!

Helal kazanç üzere; otağ kıldı tahtını

Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını

İlim dedi; tek mürşid; nice okullar açtı!

O, sevgi ekiyordu; nâdanlar nefret saçtı!

Fakülte hayaliydi; o, muvakkaten kaçtı?

İman, amel ve ihlas; otağ kıldı tahtını...

Bir koza gibi ördü; Darende’nin bahtını

Hulusî bir kalb üzre; Hamideddin hamdolsun!

Gönül umut, yürek aşk, akıllar ilim dolsun!

Varsa nifak tohumu? Dileriz... erken solsun!

Sultanım Darende'ye; otağ kıldı tahtını

Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını

Nice gönül dostu var; pişdâr-ı pürşuvânın

Dergah misafir dolu; yeri dolu Sultan'ın...

Yarınlar daha güzel! Rûh'u mesrûrdur ânın!

Sulbünden gelen Er'e otağ kıldı tahtını

Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını

Mehmet Ali KULAT

Ulvi Gaye...

Ahsen-i takvim üzre yaratmış Rabb'in seni

Lâkin sen unutmuşsun; O en ulvi gayeni...



BİR DERDİ OLANA...

Haydi davran yiğidim,top senin çevgan senin

Irzı payimâl olan, cân senin, canân senin...



Kefere - fecerenin, çatlak sesi her yanda!

İslâm'ın son bekçisi, tek kaldın tüm cihanda...



Bak; Tunus, Cezayir'de, Suriye'de, Mısır'da...

Bu dâva düşmemişti, bak ki, hiçbir asırda!..



Afgan, Moro, Filistin... ağlar Mescîd-i Aksa

Tınmaz ruhu kimsenin, kafir Kâbe'yi yaksa!



Biliyorum yiğidim! Sırtındaki yük ağır!..

Sen hele bir gayret et! bir de rahmeti çağır!



Bir de karar vermeli; herşeyini vermeye!

Dünya ukbâ terk edip; şehadete ermeye!



Zonklasın şakakların! budur, en yüce pâye...

Allah bir! dâvasıdır, senin için tek gâye!



Kardeşlerim! diyerek, selam göndermiş Resûl

Sen onun kölesisin, kapısında bende-kul!



Canlanmalı seninle, bu davanın nefesi,

Mü'mine; fethi mübin! işte Kur'ân'ın sesi...


Mehmet Ali KULAT

Niyazım... Şiiri