Nasihat
Kırma öksüz kalbini, içi dolu sırçayla.
Okşayarak başını, gönül çelenlerden ol.
Görmemiş mutluluğu, hayalleri parçayla.
Masum gözlerindeki yaşı silenlerden ol.
Faydalı ol çevrene, halkın, toprağın senin.
Gitse de cümle alem, yeni gelenlerden ol.
Göklerde dalgalanan nazlı bayrağın senin,
Kadrini, kıymetini fazla bilenlerden ol.
Ömür takvimi bitip, gong saati çalarken
Hazırlığı tamamlanmış, cesur ölenlerden ol.
Herkes maske altında, birbiriyle ağlarken
Hedefe emin adım, yüzü gülenlerden ol.
Tutuşmuşsa el ele, iki yangınlı yürek
Gerekirse okyanusta, dibe dalanlardan ol.
Söz vermişse birbirine, gönüller mahşere dek
Ferhat gibi Şirin için, dağı delenlerden ol.
İnsanlığa ver kendini, şahsını önemseme
Toplum için tutuşacak, çıra olanlardan ol.
Hak kalmasın üzerinde, dünyayı benimseme
Dua ile defnedilen, gerçek yalanlardan ol.
Her canlıya saygı duy, yaratık düzeninde,
Sahibinin hatırına İzzet kılanlardan ol.
İnsan ise tart onu, doğruluk mizanında.
Cesedi toprak olmuş, ismi kalanlardan ol.
Abdulkadir Nur GÖRDÜK Şiirleri
Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.
Gülün Sevdası
Bülbül konmaz dalına, dikenden korkar
Diken kıskanır gülü, yanar gizliden.
Ebedi bir sevdadır, bitmeyi bilmez.
Aşk yarasıyla yürek, kanar gizliden
Gülde bülbülü sever, sessizce ağlar.
Yüreğini rüzgâra, bağlar içinden
Gelmeyince sevgili, boynu bükülür
Çağırır lisan-ı hal, ağlar içinden.
KASIM- 2008
Ecz.Abdulkadir Nur GÖRDÜK
Abdulkadir Nur GÖRDÜK
Hazan Mevsimi
Teli kırık, mızrap vurmaz sazıma.
Hava bulut, güneş doğmaz yazıma.
Mevsim hazan, derman inmez dizime.
Gönül yaşım, yirmi birde takılmış.
Giden ömür, artık geri gelmiyor.
Rengi solmuş hatıralar, kalmıyor.
Ne kadar söylesem, ibret almıyor,
Gönül yaşım, yirmi birde takılmış.
Düşen tohum, ağaç oldu nerdeyse,
Gören gözün mahareti, fer deyse,
Bir asır da olsa ömür, her neyse,
Gönül yaşım, yirmi birde takılmış.
Gençlik, uzak pencereden bakıyor,
Zaman hızlı, el sallayıp akıyor,
Geçen yıllar, derin iz bırakıyor.
Gönül yaşım, yirmi birde takılmış.
Hangi yana baksam, anılarım var.
Mutlu veya üzgün, yaşandı yıllar.
Şaka değil, kısacık ömür kadar.
Gönül yaşım, yirmi birde takılmış.
Saygılarımla
Mayıs_2009
Abdulkadir Nur GÖRDÜK
Bebecik
Gün ağarmadan, bir çocuk doğuyordu
Çok uzaklarda
Medeniyetin ulaşamayacağı kadar yüksek
Yolun yetişemeyeceği kadar uzak
Fakir bir köy burası
Yaşamaya ilk adımını atarken
Yürekleri parçalarcasına
Onu bekleyen zorlukları bilir gibi
Kaderini kabullenmiş ağlıyordu bebecik
Zaten doğumu yada ağlaması
Kimse için önemli değildi ya
Daha birkaç günlükken
Sırtına bağlanmıştı anasının
Çalışmaya giderken tarlaya
Nasırlı elleriyle bağrına basardı anası
Kimi zaman
Kızgın güneşte emzirmek
Alnındaki terleri silmek için
Uğraşır dururdu gün boyu
Tarlada başlamıştı yürümeye bebecik
Yalınayak
Tarlaydı onun her şeyi
Oyun bahçesi,oyuncağı, okulu
Tüm dünyası tarlada şekilleniyordu
Şimdiden başlamıştı
Kıraç toprakla boğuşmaya
Bir akşam hastalanmıştı bebecik
İçindeki sefaleti,suskunluğu atmak ister gibi
Öksürüyordu boğulurcasına
Komşu kadınlar nane,ıhlamur deyip
İlaç hazırlarken kendilerince
Tarlaya gidemediği için
Sessizce ağlıyordu bebecik
Oyuncağı kırılmış çocuk misali
Kaderine isyan ediyordu gizlice
Başucunda hocaların okuması da
Fayda etmemişti bir türlü
Kasabaya inmeye karar verilirken
"belki fakiriz dersek doktor para almaz" diye
Umutlanıyordu anası
Yılların yorgunluğunu
Sefaleti,acıyı
Unutuvermişti bir anda
Gözlerinden süzülen yaşlarla
Akıvermişti sanki yaşamından
Gözyaşı bittiğinde
Aydınlanmıştı her taraf
Umut,çare dolmuştu
Tek göz odaya
Sabaha dek.
Oysa…
Gün ağarmadan o gece
Bir çocuk ölüyordu çok uzaklarda
Kavuşmadan gençliğine
Hayalleriyle,
Olmayan oyuncaklarıyla
Vedalaşmadan
Doktorun ulaşamayacağı kadar uzak
Yolsuz…
Okulsuz…
Ve..
Kapkaranlık …
Yaslı bir köy burası…
Abdulkadir Nur GÖRDÜK