Eğitim Sitesi

Beni Sensiz Bırakma Şiiri

Beni Sensiz Bırakma

Sen gidersen yıkılır, dolaştığım sokaklar,

Sen gidersen kaybolur, hayalde salıncaklar

Sen gidersen kül olur, içimde fotoğraflar,

Sana sesleniyorum, beni sensiz bırakma.



Sen gidersen şiirler, yetim kalır gecede,

Sen gidersen bu beden, yangında, işkencede,

Sen gidersen kemancı, durmaz kırık hecede,

Sana sesleniyorum, beni sensiz bırakma.



Sen gidersen dökülür, saksılara çiçekler

Sen gidersen saklanır, baharda kelebekler

Sen gidersen darılır, göklerdeki melekler,

Sana sesleniyorum, beni sensiz bırakma



Sen gidersen, kararır gökyüzünde yıldızlar.

Sen gidersen, silinir gönlümdeki yaldızlar,

Sen gidersen haykırır, öksüzlüğü yalnızlar,

Sana sesleniyorum, beni sensiz bırakma.



Doğum günümde sen ol, bana eşsiz hediye.

Nice yılları kazı, yüreğine al diye,

Çağır beni usulca, ne olursun gel diye,

Sana yalvarıyorum, beni sensiz bırakma.



Saygılarımla.



Şubat_2007

Ecz. Abdulkadir Nur GÖRDÜK

Abdulkadir Nur GÖRDÜK Şiirleri

  

Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.

Benzer Abdulkadir Nur GÖRDÜK Şiirleri:

Bebecik

Gün ağarmadan, bir çocuk doğuyordu

Çok uzaklarda

Medeniyetin ulaşamayacağı kadar yüksek

Yolun yetişemeyeceği kadar uzak

Fakir bir köy burası

Yaşamaya ilk adımını atarken

Yürekleri parçalarcasına

Onu bekleyen zorlukları bilir gibi

Kaderini kabullenmiş ağlıyordu bebecik

Zaten doğumu yada ağlaması

Kimse için önemli değildi ya

Daha birkaç günlükken

Sırtına bağlanmıştı anasının

Çalışmaya giderken tarlaya

Nasırlı elleriyle bağrına basardı anası

Kimi zaman

Kızgın güneşte emzirmek

Alnındaki terleri silmek için

Uğraşır dururdu gün boyu

Tarlada başlamıştı yürümeye bebecik

Yalınayak

Tarlaydı onun her şeyi

Oyun bahçesi,oyuncağı, okulu

Tüm dünyası tarlada şekilleniyordu

Şimdiden başlamıştı

Kıraç toprakla boğuşmaya

Bir akşam hastalanmıştı bebecik

İçindeki sefaleti,suskunluğu atmak ister gibi

Öksürüyordu boğulurcasına

Komşu kadınlar nane,ıhlamur deyip

İlaç hazırlarken kendilerince

Tarlaya gidemediği için

Sessizce ağlıyordu bebecik

Oyuncağı kırılmış çocuk misali

Kaderine isyan ediyordu gizlice

Başucunda hocaların okuması da

Fayda etmemişti bir türlü

Kasabaya inmeye karar verilirken

"belki fakiriz dersek doktor para almaz" diye

Umutlanıyordu anası

Yılların yorgunluğunu

Sefaleti,acıyı

Unutuvermişti bir anda

Gözlerinden süzülen yaşlarla

Akıvermişti sanki yaşamından

Gözyaşı bittiğinde

Aydınlanmıştı her taraf

Umut,çare dolmuştu

Tek göz odaya

Sabaha dek.

Oysa…

Gün ağarmadan o gece

Bir çocuk ölüyordu çok uzaklarda

Kavuşmadan gençliğine

Hayalleriyle,

Olmayan oyuncaklarıyla

Vedalaşmadan

Doktorun ulaşamayacağı kadar uzak

Yolsuz…

Okulsuz…

Ve..

Kapkaranlık …

Yaslı bir köy burası…


Abdulkadir Nur GÖRDÜK

Ğeribler Kenti

Seni gördüğümde, içerim yanar,

Seslenirem sana, sen ağlama yar,

Kurumuş Anzele, Hamravat, pınar,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Anlatsam geçmişi, zaman yetmiyor,

Gülistan kalmamış, bülbül ötmüyor,

Hiçbir belde senin yerin tutmuyor,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Ben u sen karanlık, Hançepek ıssız,

Bağları virane, bağbanı sessiz,

Hem eşi, dostu yok, hem de çaresiz,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Gazi köşkü mahzun, güz akşamında,

Şad akmıyor Dicle nehri, yanında,

Mardinkapı şen olmuyor sonunda,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Kırklardağı diye bir yer var mıdır?

Hevsel bahçaları tarumar mıdır?

Belli değil, kış mıdır, bahar mıdır?

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Saraykapı yıkık, sokakları dar,

Aslanlı çeşmenin yerinde duvar,

Gazel olmuş, dağda duman yeri var,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Ne Yenikapıda kalmış atlılar,

Ne fincanı durur, ne etrafı var,

Dillere takılmış, vallahi o yar,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Ne meclisi kalmış, ne âlimleri,

Ne ipek şalları, ne kilimleri,

Memleket unutmaz, o zalimleri,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Dörtkapıdan, kimler girmiş buraya,

Taşı gibi rengi çalmış karaya,

Derman imiş, meyankökü yaraya,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Komşular darılmış, bizlere küsmüş,

Eyvanda cümbüşlü, fasıllar kesmiş,

Baharın nesimi, başka tür esmiş,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Çay önünde vardı, karpuz bostanı,

Kara hübür bitmiş, kalmış yabanı,

Ğeriblerle dolmuş, şehrin her yanı,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



İçkale hıraba, kopmuş kapısı,

Merhametsiz elde, çökmüş yapısı,

Kalplere kazılı, gerçek tapusu,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Ağlayan gözümde, yaşım kan oldu,

Fiskayaya baktım, içim yan oldu,

Seni seven, inan yarım can oldu,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Şark bülbülü Celal, yaş destanında,

Anlatmış hayatı, hayal sonunda,

Yatacağız bir gün, senin koynunda,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Saygılarımla.



Haziran_2010

Ecz. Abdulkadir Nur GÖRDÜK


Abdulkadir Nur GÖRDÜK

Gecelerin Şahidi Yalnızlık

Gözlerinden akan yaşı kâğıda dizen,

Upuzun gecelerin yorgun şahidi.

Hüzünlü akşamların karanlığından,

Dönülmez akşamın ufkuna,

Geç vakitte ulaşan yaralı adam.

Neden akşamlara yazılır ki bu kadar şiir.

Korkulur mu gece denen nesneden.

Sakladığı manzarayı,

Görmeyi bilenlere gösteren,

Kapkara ve uçsuz tünelden.

Neden hep karanlıkta,

Ve de yalnız düşünür şair.

Düşünmez kendinden başka acısı olanları.

Yoksa başka içlerin acısı mı yazdığı,

Asırlardır akşamlara,

Akşamlarda yazılan,

Soğuk ve yalnızlığın o bitmeyen güftesi.

Gecenin matemini aşkına örtüp te saran,

Kimsesizliğine,

Çaresizliğine ağlayan,

O ulu çınarların, sessiz bestesi.

Yürek yarasını kor ateşte saklayan.

Bazen tutkun, bazen meczup gibi,

Davranan sevdalı şair.

Neden önce güle âşık edilir,

Sonra ortaya salınır bülbül.

Güllerin arasında,

Aradığı sevgiliyi bulmak mıdır öncesi,

Yoksa gözüne mil çekip, lal ederek

Yaşam zindanının, siyah renginde

Aşk ateşinde yakmak mıdır Türkçesi.

Dışarıda keskin ayaz ve soğuk,

Ölümcül fırtına sonrasında,

Tıkanan boğazda atılamayan çığlık,

Bikes ve naçar.

Yalnızlığın huzur dolu, kör hatırasında

Daha, sabaha çok var.

Zamanı birbirine bağlayan,

Başkasına bu denli destanlar yazan,

Duygusal koca adam.

Bilir mi acep kendi yalnızlığını,

Görür mü ruhuna gece mateminin dolduğunu,

Kimseye etmem şikâyet, ağlarım ben halime derken,

Kurduğu hayallerle avunup,

Sahili ağlayıp gezerken,

Menekşe gözlerde hiç vefa görmeyen,

Sesini ve gözlerinin rengini unutmayan,

Hem gözlerinin rengine hasret kalan,

Sütliman aydınlık, duyguların hâkimi.

Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar kadar mı yalnızlığın.

Yoksa yıldızların altında mest olmak mı hasretin.

İçindeki korkunun sebebi ne?

Ömrümüzün son demi dizesi mi?

Yoksa, gelen hazan mevsimi.

Belki de, sonraki ölüm sessizliğindeki kış.

Ürkütür seni.

Mazide bıraktıklarına mı yanarsın, gençliğine mi yoksa?

İstikbalde yaşanacakları bilir gibisin.

Karanlıkların bekçisi

Sözlerin efendisi.

Cevap ver bana şimdi.

Ayrılık yaman kelime derken,

Neden, hep ölümden beter anarsın yalnızlığı.

Dipsiz kuyuların, çıldırtan sessizliği mi olsun.

Kasvet, hüzün, gözyaşı ortaklığı mı?

İçinde yaşattığın ölünün görüntüsü mü?

Hangisi daha iyi anlatır ayrılığı.

Ölüm mü bu yaşadığın yoksa.

Tarifi ve tanımı imkânsız.

Diline ve sözüne yakışanı

En iyisini sen bilirsin gene de.

Ayrılık şarkısı yazan diğer şairler

Bilir mi ki ölümü.

Bu kadar kesin konuşur.

Ölmüş gibi başka zamanda.

Ne zaman ölüm uğrarsa bana.

Gelsinler bana o dem, ayrılık şairleri.

Anlatırım hangisinin daha zor olduğunu.

Gem vurulmazsa dilime.

Belki ondan sonra

Yalnız, çaresiz, kimsesiz ve yorgun şairler.

Başka şiir yazarlar ölüme..



Saygılarımla.



ARALIK–2008

Ecz.Abdulkadir Nur GÖRDÜK


Abdulkadir Nur GÖRDÜK

Beni Sensiz Bırakma Şiiri