Allah'tandır
ALLAH'TANDIR
İnsanlar kötü haberi
Duysa bile Allah’ tandır
Şerlik düşünüp şeytana
Uysa bile Allah’ tandır..
Alır veresiye malı
Derki öderim ben salı
Sözünden şeytanın dölü
Caysa bile Allah’ tandır
Din ile akıllar çelip
Yeniliğe karşı gelip
Kimsesiz soğukta kalıp
Buysa bile Allah’ tandır
Biliyor Rab şerden yana
Canisi gelmez imana
Elinde bir bıçak cana
Kıysa bile Allah’ tandır
Bakmaz canlının türüne
İnmez manada derine
İnsanı hayvan yerine
Koysa bile Allah’tandır
Suçsuz döver dizlerini
Şer paylaşır kozlarını
Kin bürüyüp gözlerini
Oysa bile Allah’ tandır
Canbaba böyle bellet i
Halka öğretir zilleti
Hırsızlar masum milleti
Soysa bile Allah’ tandır
AHMET CANBABA
Ahmet CANBABA Şiirleri
Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.
Memleket Dilencisi
Üç kişiydiler.
Daha düne kadar
Yürek yangınları vardı.
Oysa şimdi mühür gözleri suskun.
Annelerine sarılmış iki çocuk
Ağlamakta
Bankta.
Üç kişiydiler.
Dertleri üç kat daha fazla.
Sümüğünü çekiyor birisi,
Yanakları kızarmış birinin
Ayazla.
Üç kişiydiler
Iraktan kaçıp gelen.
Mülteciydiler.
Babasız iki çocuk,
Kocasız anne.
Ekmeksiz, aşsız,
Çaresiz.
Memleket dileniyorlardı
Memleket
Savaşsız.
Ahmet Canbaba
Ahmet CANBABA
Babam Bir Göçmen İşçi
Hani bir gün ansızın
Çıkıp gitmiştin ya baba.
Hani çocuktum ya ben.
Hani amansız bir kış vardı ya
Dağların oymaklarında ayaz çatlardı
Sanki bir fısıltıya yıldırım çakar gibi.
Sanki bir çığ düşer gibi gözyaşına
Göz kapakların hapsederdi düşecek damlaları.
Düşüncelerin sultada
Tetikte bekliyordu
Sessiz baba.
Dam evlerde mertekler
Kerpiç duvarlar üstüne oturmuş uçları.
Buz sarkıtları bir kılıç gibi.
Beyaz karlarla örtülü dağların kıvrımından
Bir oymağı geçince ilk yaz dilleniyordu.
O ilk yazda çiçek açtı yeni diktiğin fide.
Issızlıklar gömülmüştü vadiye
Biz hala seni bekliyoruz baba.
Emeğini yüreğine yüklemiş babam !..
Koskoca şehirde yalnızdı çaresizdi.
Çocuklarının düşü uyandırırdı
Çalar saatten önce işe.
Sabah sessiz ve soğuk kaldırımlara düşerdi
Uykusuz gecelerinin mahmurluğu.
Ve buz keserdi parmak uçları
Su alan ayakkabıları içinde.
Ya plastik eldiven içindeki
Sızlayan elleri
Nefesine tutardın ısınsın diye.
Sonra kaldırımlarda ateş yakardınız değil mi baba.
Dudaklarınız titrerdi çaresiz kelimelere.
“Şimdi bir çay olsa
İçilir” derdiniz demli.
Bir göçmen işçiydin bu koskoca şehirde
Bir göçmen işçiyi aydınlatırdı
Gecenin odalara sinen karanlığını kovarken
Yaktığın lamba.
Uyanır mıydın şimdi bir tatlı nefese.
Unuttum diyordun kadınımın yüzünü
Unuttum çocuklarımın gülüşünü.
Ve çomarın havlamasını olur olmaz sese.
Bu koskoca şehrin sokaktan damarları,
Dolup dolup boşalıyordu insanlarla ve dertle.
Asfalta siy diren delik su borusunun
Tamiratı için ordaydılar.
Sen hıncını kazdığın toprakta
Sabah ayazını içiyordun mutluluğu için çocuklarının.
Kiminin içine yel girmiş gibi
Gurbet çeken sevişmenin düşünde,
Sarı saman tınazında mevsimin
Aşklarını düşünürdün çocukluğunun.
“Aşkımız kuşluk vaktinde güzeldir” derdin.
Ya mahmur dudaklarda öpüşmenin tadı,
Bir hayal görür gibi.
Kaldırıldığın hasta hanenin yatağında
Başın dönüyordu hala
Düşüp bayılışından bu yana.
Bir gelini bezer gibi papatya.
Güneşe selam durur gibi ay çiçekleri
Gerdan kırarlar boyunlarını büküp.
Çiğ taneleri yaprak uçlarında
Damlalarını döküp
Birazdan buhar olacaklar
Yazdan kalma güneşin tortusundan.
Ve sonra üşüyeceksin sıcaklar içinde
Bir zemheri ayazında.
Dokunacak doğanın elleri gizli
Belki de bir pastırma yazında.
Kendine geleceksin babam.
Yalnızca hasret nöbet tutacak
Yanı başında.
Ahmet Canbaba
Ahmet CANBABA
Çocuk Gelin
ÇOCUK GELİN
EKONOMİK İSE SORUN
HAYIR KURUMUNA GÖRÜN
ÜSTESİNDEN GELDE ZORUN
HEP KENDİN OL ELİN OLMA
KÜÇÜK YAŞTA GELİN OLMA
NE BOYUN BÜK NEDE EĞİL
KEM GÖZLERE VERME MEĞİL
HİÇ KİMSENİN MALI DEĞİL
HEP KENDİN OL ELİN OLMA
KÜÇÜK YAŞTA GELİN OLMA
SÖYLE KALMAM Kİ SUKUTTA
CAHİL OLMAM Kİ OKUTTA
DİREN GÖZYAŞI AKITTA
HEP KENDİN OL ELİN OLMA
KÜÇÜK YAŞTA GELİN OLMA
CANBABA DER SÖZ GEÇİRDE
DOSTLARA ŞERBET İÇİRDE
ŞERRİ YANINDAN KAÇIRDA
HEP KENDİN OL ELİN OLMA
KÜÇÜK YAŞTA GELİN OLMA
AHMET CANBABA
Ahmet CANBABA