Eğitim Sitesi

Bugün Türkülerim Haki Renginde Şiiri

Bugün Türkülerim Haki Renginde Şiiri | Hürriyet Demir

Bugün Türkülerim Haki Renginde

Doğu İllerinden, kara haberi
Duydum anaların, yas ahenginde
Duyun ey be duyun, bir kaç serseri
Bugün türkülerim, haki renginde

Yiğidim dikmişken, şahin bakışı
Ne kar boran dinler, ne soğuk kışı
Bellidir düşmana, pençe takışı
Bugün şarkılarım, haki renginde

Bu vatanın bil ki, kanladır harcı
Ata'dan emanet; var elbet borcu
Dinle sanatçı hey, dinle sporcu
Bugün türkülerim, haki renginde

Almışsın yanına, çelik yüreğin
Mehmetçik, bükülmez senin bileğin
Hep ay yıldızlıdır, bayrak direğin
Bugün şarkılarım, haki renginde

Yapanlar var elbet, yanlışı gafı
Birçok kalleş hain, sarmış etrafı
Dinle beni köylüm, şehir esnafı
Bugün türkülerim, haki renginde

Bu vatan uğruna, vurulan yiğit
Ağlanır arkandan, yakılır ağıt
Sanma güler birgün, o itoğlu it
Bugün şarkılarım, haki renginde

Bulut yokken, görmüşler mi, yağmuru?
Kimi ağa, kimi onun mağduru
Ey İşçiler, ey ülkemin memuru
Bugün türkülerim, haki renginde

Türkün asil kanı, cephane bize
Tükenmek bilmeyiz, gelmeyiz dize
Hiddetle geliriz, üzerinize
Bugün şarkılarım, haki renginde

Sökülürken jilet darbesiyle kis
Dağılır elbette, birgün kirli sis
Ey ülkem mimarı, ey sen mühendis
Bugün türkülerim, haki renginde

Vurulur da bıçak, dağlar yarılır
Çıkar birkaç fare, taşa sarılır
Taşlar kırılır da, hilal dirilir
Bugün şarkılarım haki renginde

Sanma bu eşekler, hendeği atlar
Değişmez bu sınır, değişmez hatlar
Hakimler savcılar, ey avukatlar
Bugün türkülerim, haki renginde

Türklüğüme kalkan, oldu askerim
Bu toprak bu bayrak, buradır yerim
Vatanım uğruna, yine söylerim
Bugün şarkılarım, haki renginde

Bellidir kalleşler, oyunbozanlar
Mikrop olup tene, sessiz sızanlar
Hürdemi'yim bakın, ey be ozanlar
Bugün türkülerim haki renginde

Hürdemi Nevzat Bayramoğlu

add

tag Bugün Türkülerim Haki Renginde eğitici şiirler okul şiirleri öğretici şiirler öğrenci şiirleri amatör kısa şiirler Hürriyet Demir şehitlik konulu şiirler Hürdemi Nevzat Bayramoğlu

Bugün Türkülerim Haki Renginde Şiiri Hakkında Yorum Yazın

  

Bugün Türkülerim Haki Renginde Şiiri Hakkındaki Yorumlar

Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.

Benzer Şehitlik Konulu Şiirler

Bugün Türkülerim Haki Renginde

Doğu İllerinden, kara haberi
Duydum anaların, yas ahenginde
Duyun ey be duyun, bir kaç serseri
Bugün türkülerim, haki renginde

Yiğidim dikmişken, şahin bakışı
Ne kar boran dinler, ne soğuk kışı
Bellidir düşmana, pençe takışı
Bugün şarkılarım, haki renginde

Bu vatanın bil ki, kanladır harcı
Ata'dan emanet; var elbet borcu
Dinle sanatçı hey, dinle sporcu
Bugün türkülerim, haki renginde

Almışsın yanına, çelik yüreğin
Mehmetçik, bükülmez senin bileğin
Hep ay yıldızlıdır, bayrak direğin
Bugün şarkılarım, haki renginde

Yapanlar var elbet, yanlışı gafı
Birçok kalleş hain, sarmış etrafı
Dinle beni köylüm, şehir esnafı
Bugün türkülerim, haki renginde

Bu vatan uğruna, vurulan yiğit
Ağlanır arkandan, yakılır ağıt
Sanma güler birgün, o itoğlu it
Bugün şarkılarım, haki renginde

Bulut yokken, görmüşler mi, yağmuru?
Kimi ağa, kimi onun mağduru
Ey İşçiler, ey ülkemin memuru
Bugün türkülerim, haki renginde

Türkün asil kanı, cephane bize
Tükenmek bilmeyiz, gelmeyiz dize
Hiddetle geliriz, üzerinize
Bugün şarkılarım, haki renginde

Sökülürken jilet darbesiyle kis
Dağılır elbette, birgün kirli sis
Ey ülkem mimarı, ey sen mühendis
Bugün türkülerim, haki renginde

Vurulur da bıçak, dağlar yarılır
Çıkar birkaç fare, taşa sarılır
Taşlar kırılır da, hilal dirilir
Bugün şarkılarım haki renginde

Sanma bu eşekler, hendeği atlar
Değişmez bu sınır, değişmez hatlar
Hakimler savcılar, ey avukatlar
Bugün türkülerim, haki renginde

Türklüğüme kalkan, oldu askerim
Bu toprak bu bayrak, buradır yerim
Vatanım uğruna, yine söylerim
Bugün şarkılarım, haki renginde

Bellidir kalleşler, oyunbozanlar
Mikrop olup tene, sessiz sızanlar
Hürdemi'yim bakın, ey be ozanlar
Bugün türkülerim haki renginde

Hürdemi Nevzat Bayramoğlu

Hürriyet Demir

ŞEHİTLER ÖLMEZ

Yavrumun yatağını yanıma serin,
Bedeni toprakta, gönlümde yerin.
Gözyaşım akar sellerden derin.
Ananın gözyaşı dinmez Memedim.

Yüreğinde kurşun, ağır yarası
Tezkereye az kalmış, düğün arası
Eline yaktığım asker kınası
Kıyamete kadar çıkmaz Memedim.

Tabut içinde yüzünü gördüm
Aklım çıktı, deliye döndüm.
Sanma ki yaşarım, seninle öldüm.
Dünyaya bir daha gelmez Memedim.

EMİNE ŞURA KARATAY

Çanakkale Şehitlerine

Şu Boğaz Harbi Nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,
Ne hayasızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle "bu: bir Avrupalı"
Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya'yla beraber bakıyorsun ; Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...
Hani tauna da zuldür bu rezil istila...
Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına,
Maske yırtılmasa hala bize affetti o yüz ...
Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.
Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'makı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, başa, edecek kahrına ram?
Çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkam.
Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bir göğüslerse Huda'nın edebi serhaddi;
"O benim sun'-i bediim, onu çiğnetme" dedi.
Asım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.
Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makber'i kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe"desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...
Seni ancak ebediyetler eder istiab.
"Bu, taşındır" diyerek Ka'be'yi diksem başına;
Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsan oradan;
Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,
Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;
Sen ki, a'sara gömülsen taşacaksın... Heyhat,
Sana gelmez bu ufukalar, seni almaz bu cihat...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmet Akif ERSOY

Mehmet Akif ERSOY

Dumlupınar'da Şehît Asker'în Mezarı Başında

Bu kabarmış toprağa yüzünü sür, kucakla,
Elbette bağı vardır "olmuş"un "olacak"la.

Dudağa değer gibi şimdi alnı her erin,
Bu havada ruhları dolaşır şehitlerin.

Biz, bu kutsî havanın içinde var olmuşuz,
Biz, bununla yoğrulmuş, biz bununla dolmuşuz.

Sâdece döğünmedik "Vatan! İstiklâl!" diye,
Sakarya boylarından çıktık Kocatepe'ye;

Bu yol ki hürriyetin, kurtuluşun yoludur,
Zincirsiz yaşamanın tek çıkar yolu budur.

Bir daha nikaylıydık sevgili hürriyete;
Kahramanlık Tanrı'dan vergidir bu millete...

Bir damla asîl kanda bir mucize saklıdır,
Bu topraklar Türklüğe inanmakta haklıdır.

Akdeniz'e tank gibi koştu bütün kağnılar,
Ey sevgili istiklâl, ey güzel Dumlupınar!

Elbet yiğit olanlar lâyık böyle toprağa;
Selâm şanlı orduya, selâm şanlı bayrağa,

Selâm ey Başkumandan, Mustafa Kemal selâm;
Emânetin yaşıyor, güven, imânımız tam:

Omuzlarımız hisar, başlarımız burç yurda,
Can vermeğe and içtik hepimiz tek uğurda!..

Bir târihten gelinir, bir târihe gidilir;
Yaşamak istiyenler savaşmasını bilir.

Zamanın kahramanlar gelebilir hakkından,
Bize sesler geliyor uzaklardan, yakından.

Duyuldu mu bir kere "-Haydin silâh başına!"
Yeniden girişiriz istiklâl savaşına...

Ödü varsa düşmanın, meydan açık, hazırız:
Bu toprakta biz doğduk, biz yaşadık, biz varız!

Kından sıyrılmış kılıç, top ağzında mermiyiz,
Dumlu çocuklarıyız, hiç yoldan döner miyiz?!

Söz verip baş koymuşuz: İstiklâl bize haktır,
Buna göz diken düşman çıksın, kahrolacaktır!..

Osman ATİLLÂ

Osman ATİLLÂ

Şehitlik Konulu Şiirler, Bugün Türkülerim Haki Renginde Şiiri