Nasrettin Hoca bir gün yakın köydeki değirmene buğday öğütmeğe gitmiş. Değirmencinin dışarı çıktığı bir sırada, başka birinin çuvalından unları avuç avuç alıp kendi çuvalına aktarmaya başlamış. Ansızın içeri giren değirmenci:
— Ne yapıyorsun? Koskoca adamsın, ayıp değil mi sana! diye çıkışmış.
— Kusura bakma, ben budalanın biriyim, demiş Nasrettin Hoca.
— Budalasın madem, neden kendi çuvalından başkasının çuvalına buğday aktarmıyorsun?
— Yok yok! Budala dedikse, artık o kadar da budala değiliz canım, diye cevap vermiş Hoca.
Nasrattin Hoca pazardan eşek satın alırmaya gitmiş, bir eşeği gözünekesitirnce metreyi alıp eşeğin boyunu ölçmeğe başlamış. Oradan geçen bir at cambazı da:
— Hoca, ne yapıyorsun yahu? Eşeği böyle ölçmezler, dişine bakarlar dişine! demiş. Nasrattin Hoca da:
— Tarlaya giderken bir ben, bir hanım, bir de çocuk, üçümüz birlikte bineceğiz. Bana onun dişi değil, boyu lâzım, demiş.
Köyün birinde İskoçyalının tavuğu İngilizin bahçesine yumurtlamış.
Biri "Tavuk benim, yumurta da benimdir" diyor.
Diğeri "Benim bahçem, yumurta da benimdir."
En sonunda İskoç
— Bu tartışma böyle sürer gider. En iyisi birbirimize birer tekme atalım. En kısa süre yerde kalan yumurtayı alsın, der.
İngiliz de kabul eder. İskoç'un önce tekme atmasına karar verirler. İskoç en ağır postallarını giyip gelir. İyice bir abanıp İngiliz'in bacaklarının arasına bir tekme atar. İngiliz yarım saat sonra ancak kalkabilir. İngiliz tam tekmeyi atmak için hazırlanırken, İskoç yumurtayı uzatıp der ki:
Bektaşi, evinde misafirleri olduğu için, yolda karpuzcuya uğramış:
— İyi karpuzun var mı?
— Kurabiye gibi baba, güven bana!
— Peki, öyleyse iyi bir tane ver bakalım.
Karpuzcu birini seçip vermiş. Baba erenler, almış ve eve gitmiş.
Bektaşi, yemekten sonra, konuklarının önünde karpuza gururla bıçağı vurmuş. Fakat o da ne! İlk bıçak darbesinden sonra etrafı pis koku kaplamış. Karpuz ikiye ayrılınca, foss diye çürüyen içi masaya yayılmış. Tabii her taraf berbat, Bektaşi ise mahcup olmuş.
Baba, sabahı zor etmiş ve ilk fırsatta soluğu karpuzcuda almış: dersimiz.com
— Erenler, seni tebrik ederim?
Karpuzcu sabah sabah şaşırmış:
— Hayrola baba, beni niye tebrik ediyorsun?
Bektaşi:
— Ulan kesmeden, delmeden o karpuzun içine nasıl sıçtın, doğrusu şaşıp kaldım. Seni onun için tebrik ediyorum.
Fıkraların çoğu güldürürken düşündüren yazılı metinlerdir. Okuduğunuz fıkralar yüzünüzde bir parça tebessüm bırakabiliyorsa
ya da düşüncelerinizi az da olsa harekete geçirebiliyorsa ne mutlu bize.
Gerek ziyaretçilerimizin eklediği, gerekse bizim karşılaştığımız birbirinden komik fıkralarla arşivimizi genişletiyoruz.