Eğitim Sitesi

Tarihi Fıkralar

Tarihi Fıkralar

İstemezük

İstanbul'un meşhur ayaklanmalarının birinde padişah sarayının etrafını kuşatan halkın "istemezük, istemezük" diye bağırmalarına hiçbir şeyden habersiz içkili Bektaşi de katılır, o da "istemezük, istemezük" diye bağırmağa başlar. Neyi istemediklerini anlamak maksadıyla halkın arasına katılan padişah soruşturma neticesinde sadrazamı istemediklerini anlar.
Bu arada padişah Bektaşî'yi de sorguya çeker. Hiçbir şeyden haberi olmayan baba erenler:
- Ben meyhaneci Anastas'ı birkaç günden beri şaraba fazla su kattığı için istemiyorum, deyince bu cevaptan hoşlanan padişahın ihsanına nâil olur.

fıkraoku.com

Her Şeyini Aldım

Halit Efendi, kendisine dalkavukluk etmeyen Moralı Osman Efendiyi bir takım basit işlerle Anadolu'da dolaştırır. Ama onun bir gün kendisini görmek için geldiğini duyunca, sofaya koşarak karşılar ve gideceği zaman da merdiven başına kadar uğurlar. Olaya şahit olan İzzet Molla:
– Efendim! der. Bu adama etmediğiniz kötülük kalmadı. Şimdi bu kadar iltifat edişinizin hikmeti nedir?
Halit Efendi cevap verir:
– Evet, ben bu adamın her şeyini aldım. Ama üzerinde bir EFENDİLİK var ki, onu bir türlü alamıyorum. Onu görünce de saygı duymak zorunda kalıyorum.

fıkraoku.com

Pazardaki Keklik

Padişah Yavuz Sultan Selim, tebdili kıyafetle Kuşlar Çarşısı'nı geziyormuş. Avcılar avladıkları kuşları, tuzakçılar yakaladıkları maharetli, eğitimli, güzelim kuşları satıyorlar. Bir ara padişahın gözü kekliklere ilişir.
Bir grup kekliğin üzerindeki etikette, "Tane işi satış fiyatı 1 altın" yazıyor. Hemen yanı başlarında asılı, adeta altın kafes içinde bir keklik daha var ki, fiyatı; 300 altın.
Padişahın gözü 300 altınlık kekliğe takılır. Satıcıya sorar:
- Hayırdır, bunun diğerlerinden ne farkı var ki, bunlar 1 altın, bu 300 altın?
Satıcı cevaplar:
- Bu keklik özel eğitimli, çok güzel ötüyor, ötmesi bir yana bunun ötüşünü duyan ne kadar keklik varsa hepsi onun etrafına doluşuyor. Tabii bu arada avcılar da o etrafa doluşan keklikleri daha rahat avlıyorlar. Padişah:
- Al sana 500 altın, satın alıyorum, der. Parayı verir ve hemen oracıkta aldığı kekliğin kafasını keser.
Adam şaşırıp;
- Ne yaptınız, en maharetli kekliğin kafasını koparttınız, yazık değil mi? diye şaşkınlıkla bakar. Padişah gürler ve şöyle der:
- Bu kendi soyuna ihanet eden bir kekliktir. Bunun akıbeti er ya da geç ancak budur.

fıkraoku.com

Aldığımız Fiyata

Keçecizade'nin Rusya'da bulunduğu sıralarda Rus Çarı, Keçecizâde Fuat Paşa'ya takılır:
– Paşa şu Girit'i satsanız!
– Hay hay, satalım ekselans
– Kaça satarsınız?
– Aldığımız fiyata
Girit'in yirmi seneyi aşkın bir zamanda ve binlerce şehitle alındığını bilen Çar sararır.

fıkraoku.com

Açlık

Fatih, hocası Akşemseddin'e sorar:
– İnsan açlığa ne kadar dayanabilir?
Akşemsettin cevap verir:
– Ölünceye kadar.

fıkraoku.com

Dost Başa Düşman Ayağa Bakar

İkinci Abdulhamit zamanında hazırcevaplığı ile tanınmış İzzet Paşa'yı Musevi cemaati reisi ziyarete gelmiş. Karşılıklı konuşuyorlarmış. Paşanın iyi bağlanmayan pantolonunun düğmelerinden beyaz çamaşırı yakışıksız bir halde gözüküyormuş. Haham bir sırasını getirip "Düğmeleriniz açılmış hazretleri", diye işaret edince, hazır cevap Paşa hiç bozuntuya vermeden gülümseyerek:
- Bizde bir atasözü vardır, dost başa, düşman ayağa bakar derler. Aferin Haham efendi, sen bitaraf olduğun için ne başa, ne ayağa, tam ortaya bakıyorsun, demiş.

fıkraoku.com

Acayip Namaz

Karaağaçtaki Bektaşi tekkesi dervişlerinden birkaçı, nevalelerini alarak Kâğıthane'ye gidip köprüye yakın bir yere yerleşir, içmeye başlarlar. Tam cümbüşlendikleri sırada Üçüncü Selim'in saltanat kayığı, pek yakından görünmesiyle ne yapacaklarını şaşırırlar ve içlerinden birinin uyarısı üzerine acele kalkıp birden namaza dururlar. Fakat nevaleleri kaldırıp saklamaya vakit bulamadıklarından sürahiler, kadehler, meze takımları meydanda kalır.
Padişah, ağır ağır giden kayıkta bunları seyre başlar. Bunlar da hiç kıyamı bozmazlar. Padişah bir müddet baktıktan sonra gülerek:
- Bu ne acayip namaz; hiç rükûu, sücudu yok, çekinmesinler, zevklerinde olsunlar, diye kendilerine haber ve ihsan gönderir.

fıkraoku.com

Ortağı Bostancı

Sultan III. Murad Han'ın musahiplerinden biri huzurdan ayrılırken bahşiş verileceği sırada padişaha şöyle der:
- Padişahım, bugün altın istemem. Onun yerine bana yüz değnek vurulsun.
Padişah yüz değnek vurulmasını emretmiş. Dayağın elli sopası vurulunca musahip şöyle demiş:
- Durun, bir ortağım var, ellisini de ona vurun.
Padişah ortağın kim olduğunu sorar:
- Her gün beni davet eden Bostancı, seni ben çağırdım diyerek verilen bahşişin yarısını elimden alıyor. Bugün bana vurulan sopaların yarısı onun olsun.
Padişah bu sözden çok hoşlanmış ve geri kalan elli sopayı da Bostancı'ya vurdurmuş.

Musahip: Tatlı konuşmaları ile büyüklerin, özellikle padişahların güzel zaman geçirmelerini sağlamakla görevli kimselere verilen unvan.

fıkraoku.com

Karaca Ahmet

Sadrazam Keçecizade Fuat Paşa'ya yetmişlik bir kadının otuz yaşında bir gençle evlenmek istediğinden bahsetmişler.

Paşa hemen:
– Ahmet müsaade etmez, demiş.

Sormuşlar
– Hangi Ahmet
– Karaca Ahmet.

fıkraoku.com

Çok Eşlilik

III. Sultan Ahmet zamanında elçilikle Paris'e gönderilen Çelebi Mehmet Efendi'nin etrafını, bir gün kadınlar sararak Türk kadınları hakkında bilgi alıyorlardı. Konuya erkekler de karışır. Söz döner dolaşır çok kadınlı evliliğe geçer. Yüksek mevkideki bir zat aslını bilmediği bu mesele hakkında fikir yürütür. Onun bu sözlerine verilecek cevabı olmadığını gören Çelebi Mehmet Efendi sözü kısa kesmek için şunları söyler:
- Hakikaten bizler evlerimizde gereğinden fazla kadın toplamakla kendimizi rahatsız ediyoruz. Evlerimizde hiç gürültü eksik olmuyor. Bakınız sizin adetiniz ne güzel. Evlerinizde çıt yok. Herkes karısını dostunun evinde buluyor.

fıkraoku.com

Ak Sakallı

Varna Savaşında muharebe meydanında gezen II. Murad, düşman askerlerinin hep genç olduğunu görür. Komutanlarından birine sorar.
- Garip değil mi? Bu kadar ölünün içinde hiç ak sakallı görmedim. Hepsi genç, hepsi taze!
Komutan şu cevabı verir:
– Padişahım! İçlerinde bir ak sakallı olsaydı, başlarına bu felâket gelir miydi?

fıkraoku.com

Bilmek ve Bilinmek

Tarih biyografisi ve monografi sahalarında erişilmesi çok güç bilgisiyle, dünya çapında bir şahsiyet olan İbnülemin Mahmud Kemâl (İnal) a sormuşlar:
– Sizdeki bilginin çok azına sahip olmalarına rağmen sizden çok daha fazla tanınanlar var. Bunun sebebi nedir?
Şöyle cevap vermiş:
– Ben bilmek için öğrendim, onlarsa bilinmek için!

fıkraoku.com

Fıkralar Ana Sayfa

Diğer Tarihi Fıkralar

İlk Sayfa ... 2 3 [4]5 6 ... Son Sayfa

Bir Fıkranızı Paylaşın...

Tarihi Fıkralar Arşivinde Toplam 81 Fıkra Kayıtlıdır.