Eğitim Sitesi

Osmanlı Fıkraları

Osmanlı Fıkraları

Ya Hafiz

İngiliz Büyükelçisi, eski Türk evlerinin dış duvarlarına asılan "Ya Hafiz" (Muhafaza Eden Rabbimiz) levhalarını görünce dayanamamış ve Keçecizade Fuad Paşaya bunların ne olduğunu sormuş. Fuad Paşa İngiliz'in tam anlayacağı dille cevap vermiş.
– O gördükleriniz, Osmanlı Sigorta Şirketinin levhalarıdır.

fıkraoku.com

Kaptan Paşa

Sultan Murat devrinde ayyaş Bekri Mustafa, meyhaneden zilzurna sarhoş çıkmıştı. Devriyeler peşine takılıp kendisini kovalamaya başladılar. Kurtulamayacağını anlayan ayyaş Bekri Mustafa, kendini kaldırıp havuza attı. Devriyeler havuzun kenarına gelip:
- Haydi çık oradan, dediklerinde Bekri Mustafa:
- Ben karada değil, deryadayım. Bana Kaptan Paşa karışır, diye cevap verdi.

fıkraoku.com

Kanunî Sultan Süleyman'ın Fetvası

Kanunî Sultan Süleyman:
- Şu çekmecemi benimle beraber kabrime defnedin!" diye vasiyette bulundu. Ölünce vasiyetinin yerine getirilmesi için çekmece mezarın başına getirildi. Ebussuud Efendi de dahil olmak üzere mevcut ulema, gömülürdü gömülmezdi diye münakaşaya koyuldu. Ölünün eşyasını kabre beraber defnetmek İslam'da yoktur, Mecusî'ye benzetilmek lazım gelirdi gelmezdi derken çekmece tutanın elinden yere düşerek açıldı. İçinden birçok kağıtlar döküldü. Bunlar Ebussuud Efendi'nin fetvalarıydı. Padişahın vasiyetten muradı, mahşerde sorulduğu vakit: "Yarabbi! İşte her şeyi şer-i şerifin fetvasıyla yaptım!" diyeceği anlaşıldı. O fetvaları Şeyhülislâm Ebussuud Efendi görünce ağlamaya başladı ve:
- Ah Süleyman, dedi. Sen kendini kurtarmışsın, iş bize kalmış!

fıkraoku.com

Senin Karlarını Uludağ'a Toplattım

Ahmet Vefik Paşa vali olduğu sırada Bursa'da çok ağır bir kış olmuş ve her taraf karla dolmuş Vali o zamanlar fermanlı olarak Uludağ'ın karlarını toplayıp satmak hakkına sahip olan buzcubaşıya emir salmış:
- Çabuk şehirden karları toplat, demiş. Buzcubaşı ise:
- Pekâlâ, sabah olsun toplarım, cevabını vermiş.
- Fakat o gece bir lodos esmiş ve bütün karları eritmiş Ertesi sabah buzcubaşı valiye gitmiş ve:
- Vali paşamız, hani benim karlarım? Onları sizden isterim, çünkü toplatmasaydım bana ceza verecektiniz Şimdi zararımı ödeyin, ben onları toplatıp kuyulara dolduracaktım, yarın da satıp para kazanacaktım, demiş.
Ahmet Vefik Paşa'da ona:
- Senin karlarını Uludağ'a toplattım Git oradan al, demiş.

fıkraoku.com

Sultan Murat'la Karşılaşma

Dördüncü Murat'ın yaptığı yenilikler arasında içki ve tütün içme yasağı vardı. Sultan Murat bizzat kendisi halk arasında kontrollerde bulunuyordu. Bunun için geceli gündüzlü teftişler yapıyordu. Bir gece Edirne kapısının dışına çıkınca pencerelerden ışık sızan bir bina gördü.
Herkesin uyuduğu saatlerde, bu ışığın yanmasını hayra alamet görmedi. Burası gözden uzak olup, tiryakilerin oturup çubukla tütün içtiği yerdi. Padişah karşısına çıkan babayani adama selam verdi.
Kahveci yeni gelenin de çubuk içmek için geldiğini zannetti. Hemen doldurduğu çubuğu kendisine uzattı. Padişah, kahveciye şöyle dedi:
- Tütün içmenin yasak olduğunu bilmiyor musun baba?

Kahveci de pişkin bir tavırla:
- Erenler uzun etme, haydi çubuğundan çek ve otur.

Padişah da sert bir ses tonuyla:
- Padişahın emirlerine karşı gelmek ne demek biliyor musun?

Onun katı bir ses tonuyla konuşmasından şüphelenen kahveci:
- Adınızı bağışlar mısınız?
Deyince
- Murat
Demişti. İyiden iyiye şüphelenen kahveci eli ayağı titreyerek;
- Sultanlığı da var mı?
Diye zorlukla bir soru daha sordu.
Padişah hiddetle;
- Evet
Der demez, kahveci hemen kendisini yanındaki masanın üstüne boylu boyunca atıverdi ve sözlerini şöyle bitirdi:
- Öyle ise buyurun cenaze namazına deyip gözlerini kapatmıştı

Osmanlı Fıkraları

Sır Saklamak

Fatih Sultan Mehmet bir harbe giderken asıl amacını gizlemeye çok özen gösterirdi. Ordu ile Karadeniz tarafına doğru yollanırken de Cenevizlilerin elinde bulunan Amasra üzerine mi, isfendiyar oğullarının devletine son vermeye mi, yoksa Trabzon Rum imparatorluğu’nun ortadan kaldırılması için mi gittiği bilinmiyordu. Kadıasker nereye gidileceğini bilmek istedi ve sordu. Fatih Sultan Mehmet hiddetle şu cevabı verdi:
- Eğer sakalımın tellerinden biri ne yapmak istediğimi bilseydi onu hemen koparır, yakardım!

fıkraoku.com

Müteveffaya Rahmet, Gammaza Lânet

Mısır seferi sırasında yapılan masrafın çokluğundan dolayı hazinede sıkıntı hasıl olmuş ve o vaktin usulünce tüccarın birinden birkaç bin altın istikraz olunmuş idi. O esnada alacaklı öldü, pek çok malla iki çocuk bıraktı. Defterdar gûyâ bir define bulmuş gibi tüccarın öldüğünü, metrûkâtının çokluğu ile beraber evlatlarının ihtiyaçları bulunmadığını ileri sürerek ödünç alınan para geri verilmedikten başka, bıraktığı servetin bir kısmının da müsaderesini Sultan Selim'den istîzân etti. Yavuz takriri okuduktan sonra baş tarafına şunu yazdı; - - -- Müteveffaya rahmet, malına bereket, evladına âfiyet, gammaza lânet!

fıkraoku.com

Hangi Borç

3. Mustafa'nın veziri Koca Ragıp Paşa'nın konağında bir Ramazan günü oruç üzerine sohbet yapılıyordu. Ragıp Paşa, orada bulunanlardan Şair Haşmet'e:
- Haşmet! Senin de borcun var mı? diye sorunca, Haşmet:
– Evet efendim! diye cevap verdi. Mahalle bakkalına bin kuruş, kasaba beş yüz kuruş.
Ragıp Paşa gülerek:
– Onu sormuyorum yahu, dedi. Oruç borcun var mı, sen onu söyle.
Şair Haşmet şu cevabı verdi:
– Paşam, oruç borcunu Allah sorar. Sizin soracağınız, kul borcudur.

fıkraoku.com

Saz Şairi

Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u zapt edince, şairler kasideler yazıp "Fetih Vakası"nı kutluyor, o da kendilerine bol bol câizeler veriyordu. Bir gün, Anadolu'dan yeni gelmiş bir saz şairi şu iki vezinsiz mısraı gönderdi.
Devletli hünkârım, sabahınız hayrolsun, Yediğin bal ile kaymak, güzergâhın çayır olsun!
Fatih'in şairi huzuruna davet ederek pek çok ihsanlarda bulunması, yakınlarının itirazına sebep oldu;
- Efendimiz, bundan çok daha beliğ kasidelere daha az câize verdiğiniz halde, bu cahil herifin iki satırına acaba neden bu kadar kıymet verdiniz? dediler.
Sultan Mehmet şu cevabı verdi:
- Bunu hepsinden daha samimi bulduğum için; çünkü adamcağız, ömründe en lezzetli yiyecek olarak bal ile kaymağı biliyor. En güzel yer olarak da çayırı... Başka bir şey görmemiş ki, bana onları lâyık görsün!

Asaf Ali

Çal Çoban Çal

Yıldırım Bâyezid Han, Timur’un Sivas şehrini harap ettiğini ve oğlu Şehzade Ertuğrul'un da şehit düştüğü haberini alınca çok müteessir olmuş ve bir sabah Uludağ eteklerinde, gamını dağıtmaya çalışırken, koyun güden bir çobanın hazin hazin kaval çaldığını görmüş.
Çobanın bu hâline gıpta eden Sultan, çobana:
- Çal çoban, çal, ne derdin var ki? Sivas gibi kalen mi yıkıldı, Ertuğrul gibi şehzaden mi şehit edildi?” diyerek hüznünü ifade etmiş.

Çamlıca Basım Yayın

fıkraoku.com

Tıfli Mezarlıkta

II. Abdülhamit zamanında Enderun'da Tıfli lakabı ile meşhur bir zat vardı.
Bir gece körkütük sarhoş olmuş ve Karacaahmet mezarlığına giderek, ölen arkadaşının başında nara atmış ve kahkahalarla gülmeye başlamıştı. Ancak bölgenin güvenliğinden sorumlu subaşı kendisini yakalayıp karakola götürür.
Komiser Tıfli'yi şöyle bir süzdükten sonra sordu:
- Gece yarısı mezarlıkta ne işin vardı?
- Arkadaşıma üç İhlas, bir Fatiha okuyordum, komiserim, dedi.
Bu duruma öfkelenen komiser:
- Ulan, nara atarak ve kahkahayla Fatiha okunduğu nerde görülmüştür? deyince Tıfli şu cevabı verdi:
- Komiserim sen bilmezsin, orada yatan ancak bundan anlar.

fıkraoku.com

Atla Neyi Konuştun?

Asıl adı Mustafa olan İncili Çavuş, Nasrettin Hoca'dan sonra en büyük Türk fıkra kahramanlarından biridir.
İncili Çavuş unvanını, Padişah 4. Murat'ın başlığına taktırdığı inciden almıştır. Şakacılığı ve hazırcevaplığıyla tanınmış olan İncili Çavuş, İran'a elçi olarak gönderilmişti Hediyelerle ve bir heyetle birlikte İran Şahı'nı ziyaret edip gerekli görüşmelerde bulunarak İran'daki programı tamamlamıştı. Artık İstanbul'a dönülecekti.

İran Şahı, Türk elçilik heyetine görkemli bir uğurlama töreni hazırlatmış, ileri gelenleri ve halkı toplatmıştı. İncili Çavuş'a bir at hediye etmiş ve:
- Bu küheylan benim sana hediyemdir. Yolculuk esnasında binersin, demişti.
Ama bu öyle bir attı ki; uyuz mu uyuz, cılız mı cılız, zayıf mı zayıf, üf desen yıkılacak. Ayakta zor duracak kadar yaşlı.
İncili Çavuş adeta kendisiyle alay edilircesine böyle bir at hediye edilmesi karşısında bozulmuş, ama bozuntuya vermeden ağzını atın kulaklarına götürerek bir şeyler söylemiş. Sonra da kulaklarını atın ağzına götürerek bir süre dinlemiş ve basmış kahkahayı.
Başta Şah olmak üzere vezirler ve halk, şaşkın şaşkın bu manzarayı izledikten sonra Şah sormuş:
- Atla neler konuştun? Sen ata ne dedin? At sana ne söyledi ki, böyle kahkahayla gülersin?
İncili Çavuş şöyle demiş:
- Ben ata sordum, "Ey ruhumun ruhu! Tanır mısın Hz. Nuh'u?" diye

Şah da:
- Eee! At ne dedi? deyince, İncili Çavuş:
- Valla, at bana şöyle dedi: "Nuh da ne ki be gardaş Sırrımı kimseye etme faş Ben Hz. Adem'e taş taşımışam, taş."

fıkraoku.com

Fıkralar Ana Sayfa

Diğer Osmanlı Fıkraları

1 [2]3 4

Bir Fıkranızı Paylaşın...

Osmanlı Fıkraları Arşivinde Toplam 48 Fıkra Kayıtlıdır.