Köylü Fıkraları
Yüksek Duran Soba
Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için ormanda bulunmaktadır.
Birden şiddetli bir yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir köy evine sığınırlar.
Ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için yanlarından ayrılır.
Bu arada hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır. Soba yerden bir metre kadar yukarıda ve dizili taşların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine yönelik aralarında bir tartışma başlar.
Kimyacı;
- Adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış, der.
Fizikçi;
- Adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş, diye yorumlar.
Jeolog;
- Tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan sobanın taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangın ihtimalini azaltmayı amaçlamış, der.
Matematikçi;
- Sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış, derken
Antropolog;
- Adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha soyut biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş, diye değerlendirir.
Tartışma ve konuşmalar bu şekilde ilerlerken, orman köylüsü içeri girer ve orada bulunanlar hep birlikte ona sobanın böyle yukarıda olmasının nedenini sorarlar.
Adam cevap verir:
- Borular yetmedi
fıkraoku.com
Koyun Sürüsü
Fakir çobanın koyun sürüsüne hastalık girmiş. Ne yapsa çare olmuyor; koyunlar kuzular telef oluyor, son çare nefesi kuvvetli bir hocaya koşmuş. Hoca efendi;
- Her koyun öldükten sonra iki rekât namaz kıl! demiş.
Çoban namaza başlamış ama nafile, koyunlar, kuzular teker teker gidiyor. Elde son bir kuzu kalınca, çoban namaz kılmayı bırakmış, kara kara düşünüyor, kuzu da oynaşırken yoğurt bakracını devirmesin mi.
- Bana bak! Şimdi iki rekât da sana kılar, gönderirim ha! Otur oturduğun yerde!
fıkraoku.com
Ne İnekler Feda Ettim
Oğlunun okuması için hayli masraf ettiği halde çocuğun hiçbir şey öğrenemediğini gören köylü, büyük Bir ümitsizlik içinde;
- Ah! Şu bir tanecik öküz için ne inekler feda ettim, der.
fıkraoku.com
Ağanın Zevki
Doğu illerindeki bir ağanın en büyük zevki, kar üzerine çişiyle imzasını atmakmış. Bu nedenle kar yağmaya başladığı andan itibaren köyde hayvanlar dahil hiç kimse sokağa çıkamazmış. kar biraz kalınlaşınca, ağa sırtına kürkünü giyer ve köy meydanına gelirmiş. Yanında da en yakın yardımcısı Haso. Ağa sırtını köye doğru döner sonra sorarmış:
- Ula Haso, ahali bakiy mi? Haso cevap verirmiş:
- Evet ağam, hepisi de bir olmuş, pencerelerden bakir.
Ağa çisiyle karın üzerine imzasını atarmış Abdullah Cizrelioğlu. Sonra da bir nokta koyarmış ve sorarmış:
- Hala bakirler mi?
- He ağam, hem bakirler hem de çılgın gibim alkıslirler.
Her sene ayni tören sürermiş. Aradan 7 yıl geçmiş. Ağa yine, kar tuttuktan sonra, çıkmış köy meydanına. Sormuş Hasoya:
- Ahali bakir mi?
- He ağam, bakirler, köpekler, kediler bile camdadır.
Ağa Abdullah diye adını , arkasından Cizrelioglu diye soyadını yazmaya başlamış ki; kalakalmış, çünkü yaş gereği prostat. Halka rezil olmak var. Alçak sesle Hasoya sormuş:
- Bakirler mi?
- He ağam, bakirler de, sen ne diye durdin öyle? ağa çaresiz:
- Ula gel yanıma, arkanı dön ahaliye, tamamla şunu, diye emretmiş. Hasso bir an durmuş, sonra çişini yapmaya hazırlanmış ve ağanın kulağına eğilip:
- Ağam! demiş, kırk yıldır kafama vurdin, salak dedin, sırtıma vurdin aptal dedin. Ha bu kulun okumayi yazmayi sökemedi ki, ucuni tut da yazının devamını sen yaz.
Birlikte çalıştıklarınızı eğitmezseniz ... tutacağınız gün yakındır. :)
BÜLENT HAMARAT
Eşek Hırsızları
İki hırsız, eşeğiyle gitmekte olan bir köylünün eşeğini çalmayı planlarlar. Biri hemen adamın arkasına geçip eşeğin boynundaki yuları
kendi boynuna geçirir, öbürü de eşeği alıp gider. Bir müddet sonra
adam arkasına bakınca bir de ne görsün, yuların içinde bir adam.
- Sen kim sin?
- Ben senin eşeğinim. Vaktiyle anam babam beddua etmişti de eşek olmuştum. Demek ki şimdi de hayır duası ettiler ki adam oldum.
Eşeğin sahibi çaresiz yoluna devam edip gitmiş. Birkaç gün sonra,
yolu pazara düşmüş. Baksa ki eşeği satış için ortalarda gezdiriliyor.
Hemen eşeğinin kulağına eğilip demiş ki:
- Yine ananın babanın canını sıktın da eşek oldun.
fıkraoku.com
Uyuz Keçi
Köylünün birinin keçisi uyuz hastalığına yakalanmış. Katran sürmesini tavsiye etmişler. Köylü keçisini alıp hocaya gitmiş:
- Hoca Efendi, senin nefesin uyuz hastalığına birebir imiş. Şu keçiye
bi nefes ediver.
- Nefes ederim, lâkin hastalığın bir an evvel hayvandan defolmasını
istiyorsan, benim nefesime senin tarafından da bir miktar katran ilâve
edilmesi lazımdır.
fıkraoku.com
Kimden Yanasın?
Köy kahvesinde sohbet etmekte olan iki arkadaştan biri diğerine:
- Söyle bakalım, tenha bir yerde bir domuzla karşılaşsan ne yaparsın?
- Ne yapacağım, tüfeğimle ateş edip vururum onu!
- Peki ya, silahın yoksa?
- Sopayla kafasına vururum!
- Diyelim ki, yanında sopa da yok?
- Bıçağımı saplarım o zaman!
- Elini attın ki, bıçağın da yok yerinde!
İyice tepesi atan adam, elini masaya vurdu ve:
- Söyler misin dostum, sen benden yana mısın, yoksa domuzdan yana mı?
fıkraoku.com
Köylünün Koyunu
Köylünün birinin çok sevdiği bir koyunu varmış. Bu koyun hiç gebe kalamıyormuş. Köylü, komşu köyde birinin koçu olduğunu ve hangi koyunla çiftleşirse gebe bıraktığını duymuş. Bunun üzerine koyununu el arabasına koymuş, çıkmışlar yola, köye vardıklarında selam verip adamın yanına yaklaşmış.
- Yahu gardaş senin koçun methini duydum koştum geldim, hele bizim koyuna da bir çare.
- Aman gardaş lafımı olur, amma 30 liranı alırım.
- Tamam.
Neyse çiftleşme gerçekleşiyor ve köylü koyunu tekrar el arabasına koyup giderken koçun sahibine soruyor:
- Hamile kalıp kalmadığını nereden anlayacağız?
- Yarım sabah ahıra girince bak, koyun eğer yatıyorsa hamiledir, yok ayaktaysa hamile değildir.
Neyse sabah oluyor köylü bir heyecanla ahıra koşuyor, bakıyor ki
koyun ayakta. Ulan diyor yine tutmadı.
Karısı demiş ki "bi daha götür".
Köylünün ki de bir umut koyunu tekrar el arabasına bindirip gitmiş. Bu sefer 40 lira alıyor koç sahibi.
Ertesi sabah köylü koşa koşa ahıra gidiyor ki bir de ne görsün koyun yine ayakta.
Köylü iyice sinirleniyor, neredeyse koyunu kesecek.
Karısı eşini sakinleştirip koyunu tekrar götürmesi için eşini ikna ediyor.
Köylü koyunu götürüyor ama koç sahibi adam bu sefer 50 lira alıyor. Köylü daha da sinirleniyor, söylene söylene eve geliyor.
Koyunu ahıra atıp gidiyor.
Sabah ise yatağına uzanmış umutsuz ve sinirli bir şekilde karısına:
- Hele git bak şu koyuna, oturuyor mu ayakta mı.
Kadın gidip bakıp geliyor ve diyor ki:
-Bey, koyun ne oturmuş ne de ayakta bey, arabaya binmiş seni bekliyor
fıkraoku.com
Hizmetçi
Birisi bir köylüyü hizmetçi olarak alır. Bu hizmetçi, alt kattan üst kata kadar kahve fincanlarını dökmeden getirir. Bir misafirin geldiği gün efendisi hizmetçisine sorar:
- Oğlum , sen evvelce garsonluk filan yaptın mı? Bu kahveleri dökmeden nasıl getiriyorsun?
- Hayır efendim, ben garsonluk filan yapmadım. Yalnız, alt katta fincanlara kahveleri koyunca ağzıma birer yudum alır, odadan içeriye girerken tekrar fincanlara boşaltırım.
fıkraoku.com
Asker Mektubu
Köylünün biri evlenmiş, hemen askere gitmiş. Giderken karısı
gebeymiş. Köylülerin âdeti karısına mektup yazması ayıpmış. Sonunda
durumu öğrenmek için babasına bir mektup yazıyor ve mektupta diyor ki:
"Yürü mektubum yürü,
Düşü hayra yor da gel.
Bir iken iki olduk,
Üç olduk mu sor da gel.”
Babası oğlundan gelen mektubu alıyor ve meseleyi çakıyor. Babası da oğluna şöyle bir cevap yazıyor:
"Mektubun iyi mektup,
Böyle mektup gene yaz,
Tarlan ürün vermedi,
Gel de yine gaz.”
fıkraoku.com
Şımarık Satıcı
Kendi halinde yaşayan, gariban bir köylü şehre gitmişti. Büyük bir mağazada iki kişinin karşılıklı oturup konuştuklarını gördü. İçerde bir masa ve üç dört koltuktan başka bir şey görünmüyordu. Merak etti ve içeri girdi:
- Selamünaleyküm ağalar.
- Aleykümselam hemşerim ne istiyorsun?
- Merak ettim acaba burada ne satıyorsunuz?
Köylü ile dalga geçmek isteyen satıcı sırıtarak cevap verdi:
- Eşek satıyoruz.
Köylü de taşı gediğine yerleştirdi:
- Sadece ikiniz misiniz, yoksa daha var mı?
fıkraoku.com
Ekim
Ormana giden bir kadın, ihtiyacı olan odunları toplayıp sırtına almış. Evin yolunu tutmuş. Kadının o esnada gazı gelmiş. Sağa bakmış kimse yok, sola bakmış kimse yok. "Neyse zaten dağ başındayım açık hava, etrafta da kimseler yok, salarım kokusunu da kimse almaz." diye düşünmüş. Kadın salmaya başlamış. Her saldığında da ayları sayıyormuş. Ekim, kasım, aralık, ocak, şubat, mart, nisan, mayıs, haziran...
Arkadan bir ses gelmiş, biri nefessiz kalmış gibi öksürüyormuş. Kadın arkasını dönmüş birde ne görsün. Bir adam.
Kadın utana sıkıla adama sormuş;
- Abi sen ne zamandır arkadasın? Adam;
- Ekim'den beri abla...
rojbin mutlu
Diğer Köylü Fıkraları
[1]
2 3 4 Bir Fıkranızı Paylaşın...
Köylü Fıkraları Arşivinde Toplam 40 Fıkra Kayıtlıdır.