Affedilmez kabahat
Affedilmez kabahat deyiminin açıklaması ve örnek cümlelerini göster 2017-10-16 06:56:41
Bağışlanmayacak kadar büyük kabahat.
"Cenk, bu yaptığın affedilmez kabahatin hesabını vereceksin."
Kabahati bir şeye yüklemek
Kabahati bir şeye yüklemek deyiminin açıklaması ve örnek cümlelerini göster 2018-04-03 19:44:34
İşlediği bir suçu başkasının üzerine atmak.
"Kabahati bilgisayara yüklemeye çalışman çok saçma."
Özrü kabahatinden büyük
Özrü kabahatinden büyük deyiminin açıklaması ve örnek cümlelerini göster 2023-05-24 14:59:57
Bir kabahat için özür dilerken daha büyük bir kabahat işleyen kimse için söylenir.
"Özrün kabahatinden büyük."
Örnek Olay: Bilgisayar oyunu oynanması yasaklanmış on iki yaşında bir çocuk. Akşam karanlığı çökmeden eve gelmesi gerektiği halde, eve geç kalmış ve saat ilerlemiştir.
Eve gelen babası çocuğunu merak eder, o anda çocuk eve gelir ve bilgisayar oyunu oynarken saatin geçtiğini fark etmediğini ifade eder, özür diler.
Bu noktada babanın söyleyeceği en uygun söz; "Özrün kabahatinden büyük." sözüdür.
Kabahat etmek
Kabahat etmek deyiminin açıklaması ve örnek cümlelerini göster 2018-04-03 19:41:37
Suç olacak, kusur sayılacak bir iş yapmak.
"Size karşı bir kabahat mi ettik?"
Kabahati birinin üstüne yüklemek
Kabahati birinin üstüne yüklemek deyiminin açıklaması ve örnek cümlelerini göster 2018-04-03 19:43:52
İşlediği bir suçu başkasının üzerine atmak.
"Kabahati Ceyda'nın üstüne yüklemeye çalışma."
Kabahati birine yüklemek
Kabahati birine yüklemek deyiminin açıklaması ve örnek cümlelerini göster 2018-04-03 19:43:28
İşlediği bir suçu başkasının üzerine atmak.
"Kabahati Ceyda'ya yüklemeye çalışma."
Kedi kabahatini örter gibi
Kedi kabahatini örter gibi deyiminin açıklaması ve örnek cümlelerini göster 2023-07-19 19:02:21
Yapılan bir hatayı kimseye göstermeden acele bir şekilde gizlemeye çalışmak.
"Kedi kabahatini örter gibi kırdığı tabağı ortadan kaldırmış."
Kabahat işlemek
Kabahat işlemek deyiminin açıklaması ve örnek cümlelerini göster 2018-04-03 19:41:17
Suç olacak, kusur sayılacak bir iş yapmak.
"Size karşı bir kabahat mi işledik?"