Bit Pazarından Büro Sandalyesi Şiiri | Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Bit Pazarından Büro Sandalyesi
Hakkım olmasa bile büro sandalyesi,
Bir yerden ele geçti arttı hâl seviyesi...
Otuz yıl kadar oldu buna oturmayalı,
Adi bir şey üstünde olduk ki sıkıntılı...
Şahsımız çok geç kalmış onu hiç almayalı,
Bu ne rahat bir şeymiş ki ona oturmalı...
Koltuk gibi çok rahat bizi dinlendiriyor,
Ev sandalyesi değil pek huzursuz etmiyor...
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Bit Pazarından Büro Sandalyesi eğitici şiirler çocuk şiirleri okul öğrenci şiirleri Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Bit Pazarından Büro Sandalyesi Şiiri Hakkında Yorum Yazın
Bit Pazarından Büro Sandalyesi Şiiri Hakkındaki Yorumlar
Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.
Benzer Karma Çocuk Şiirleri
Masalların Masalı
Su başında durmuşuz
çınarla ben.
Suda suretimiz çıkıyor
çınarla benim.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınarla bana.
Su başında durmuşuz
çınarla ben, bir de kedi.
Suda suretimiz çıkıyor
çınarla benim bir de kedinin.
Suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, bir de kediye.
Su başında durmuşuz
çınar, ben, kedi, bir de güneş.
Suda suretimiz çıkıyor
çınarın, benim, kedinin, bir de güneşin.
Suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, kediye, bir de güneşe.
Su başında durmuşuz
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de ömrümüzün.
Suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.
Su başında durmuşuz.
Önce kedi gidecek
kaybolacak suda sureti.
Sonra ben gideceğim
kaybolacak suda suretim.
Sonra çınar gidecek
kaybolacak suda sureti.
Sonra su gidecek
güneş kalacak,
sonra o da gidecek.
Su başında durmuşuz
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Su serin,
çınar ulu,
ben şiir yazıyorum,
kedi uyukluyor,
güneş sıcak,
çok şükür yaşıyoruz.
Suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.
NAZIM HİKMET
NAZIM HİKMET
Altın Nesil
Değmesin kirli nazar senin güzel yüzüne
Hayatta bütün renkler hoş görünsün gözüne
Cümle asil duygular yuva yapsın özüne
Yarınlara selamsın, göğümde güneş sensin
Buz tutmuş gönüllerde korlaşan ateş sensin
Kurumuş bahçelerde boynu bükük açarsın
Nur akan oluklardan ab-ı hayat içersin
Bu güzel vatan için sen de serden geçersin
Dünden postaladığım yarına mektup sensin
Geleceğin ilminde en büyük kutup sensin
Sizleri ağlatanlar gözyaşında boğulsun
Arı gibi çalışkan, peteklerde oğulsun
Unutma ki dünyada sen de bir garip kulsun
Etrafa koku saçan bahçemdeki gül sensin
Gönüllere nağmeler şakıyan bülbül sensin
Sensiz dünya virane, gündüzlerim karanlık
Sermayesi bitenler duyar sana hayranlık
Yarını hesaba kat, sakın yaşama anlık
Gelecekte umudum, dilimdeki söz sensin
Kalemimde mürekkep, gönüldeki öz sensin
Emin bakışlarınla aydınlandı günümüz
Mesafeler kayboldu açılınca önümüz
Çağları açtı ecdat, göğü tuttu ünümüz
Beklenen altın nesil, yaldızlı asır sensin
Kalbin kuytularında sakladığım sır sensin
M.Nihat MALKOÇ
(06 Ocak 2008 Pazar/Trabzon)
M.NİHAT MALKOÇ
Gökyüzü
Kol kanat germişsin üstümüze
Dünyanın atlas örtüsü
Evrenin pırıl pırıl aydınlığında
Yıldızları kucaklayan gökyüzü
Kim bilir ne kadar güzel yücelerden
Seyretmek insanların koşuşmasını
Avuç avuç yıldızlar takınıp
Rüzgârın dağ tepe dolaşmasını.
Ne zaman masmavisin lekesiz bulutsuz
Küçücük serçeler uçuşur durur
Çaylaktan atmacadan korkusuz
Sen kararınca işler hep altüst
Gümüş gümüş ışıklarla yüz gülen
İçimize huzur veren mavi mavi
Daima gülümse üstümüzde
Sakın kararma e mi!
Sabih ŞENDİL
Sabih ŞENDİL
Eylül Sabahının Serinliği
Eylül sabahının serinliğini
Yaprakların serinliğini
Ciğerlerime dolduruyorum
Sessizlik ve serinlik
Birleşiyor
Yıkanmış güvercinler
Ve çok uzaktan bir tren sesi
Her zaman yeniden başlamak duygusu
Doğuyor içimde
Her uyanışımda
Düşmanlarımı bağışlıyorum
Daha çok seviyorum dostlarımı
Her uyanışımda
Eylül sabahının serinliğini
Yaprakların serinliğini
Yüreğime dolduruyorum
Ataol BEHRAMOĞLU
Ataol BEHRAMOĞLU