Eğitim Sitesi

İstiklâl Marşı'nın Kabulü Ve Mehmet Akif Ersoy'u Anma Günü 2 Şiiri

İstiklâl Marşı'nın Kabulü Ve Mehmet Akif Ersoy'u Anma Günü 2 Şiiri | Mehmet Tevfik Temiztürk

İstiklâl Marşı'nın Kabulü Ve Mehmet Akif Ersoy'u Anma Günü 2

İstiklâl Marşı'nın Kabulü ve Mehmet Akif ERSOY' u Anma Günü 2
Moral ihtiyacımız için bir marş lâzımdı,
İnönü tarafından marş teklifi hazırdı...

Bakanlık izin vermiş, yarışma açılacak,
Bir marş yazılacak ki, Dünya alkışlayacak...

Şiirler incelenmiş, layık görülmemişti,
Binlercesi atılmış, çare Mehmet Akif'ti...

Para karşılığında, marş yazılmaz diyordu,
Israr dahi edilse kalbi kırılıyordu...

Dostlarının ısrarı, Akif'i zorlamıştı,
Vatan sevgisi için, fedakâr davranmıştı...

Amaç vatan milletti, Akif iman doluydu,
Zerre çıkarı yoktu, Rab'bine sorumluydu...

Ahlâkı ve ilkesiyle bir devire tanıktı,
Çok ulvî bir hal ile marşımızı yazmıştı...

Millî mücadelede, daima kahramandı,
Yüreğindeki iman, marşa da yansımıştı...

Mehmet Tevfik Temiztürk

add

tag İstiklâl Marşı'nın Kabulü Ve Mehmet Akif Ersoy' U Anma Günü 2 eğitici şiirler okul şiirleri çocuk şiirleri öğrenci şiirleri öğretici şiirler Mehmet Tevfik Temiztürk

İstiklâl Marşı'nın Kabulü Ve Mehmet Akif Ersoy'u Anma Günü 2 Şiiri Hakkında Yorum Yazın

  

İstiklâl Marşı'nın Kabulü Ve Mehmet Akif Ersoy'u Anma Günü 2 Şiiri Hakkındaki Yorumlar

Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.

Benzer İstiklal Marşı ve Mehmet Akif ERSOY Şiirleri

Mehmet Akif Ve Gençlik 13

Akif, âlimlerdendi gençliğimizi gördü,
Dağ gibi yüreğiyle, hakikatte özgürdü…

Millet, bayrak, vatan ve devlet değerleriydi,
Milli birlik, önerdi dik duruş yeminiydi…

Değerlerimiz, vardı yıkma onları dedi,
Dilden dinden ayrılma bölme, bölünme dedi…

Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

İstiklal Marşımız

Umutlar bilenir, yürekler coşar
İstiklal Marşımız söylendiğinde...
Şahlanır duygular, ruhumuz taşar
İstiklal Marşımız söylendiğinde...

Bayrağı selamlar dağlar ve taşlar
Bükülmez bilekler, eğilmez başlar
Buğulu gözlerden dökülür yaşlar
İstiklal Marşımız söylendiğinde...

Hürriyet aşkıyla dolar özümüz
Hakikate köprü olur sözümüz
Hakk'ın nazarıyla görür gözümüz
İstiklal Marşımız söylendiğinde...

Bahara erişir ilimiz bizim
Sevgi, barış söyler dilimiz bizim
Bahçelerde açar gülümüz bizim
İstiklal Marşımız söylendiğinde...

Bayrak gölgesinde dağlar aşarız
Uygun adım yürür, Hakk'a koşarız
Tarifi imkânsız hisler yaşarız
İstiklal Marşımız söylendiğinde...

Gönül surlarında gedik açarız
Gül yurdumda gülce koku saçarız
Vatan göklerinde her dem uçarız
İstiklal Marşımız söylendiğinde...

İstiklal boy verir çağlarımızda
Bulutlar dağılır dağlarımızda
Özgürlük yeşerir bağlarımızda
İstiklal Marşımız söylendiğinde...

M. Nihat MALKOÇ

M.Nihat MALKOÇ

Seyfi Baba

Geçen akşam eve geldim. Dediler:
- Seyfi Baba
Hastalanmış, yatıyormuş.
- Nesi varmış acaba?
- Bilmeyiz, oğlu haber verdi geçerken bu sabah.
- Keşki ben evde olaydım... Esef ettim, vah vah!
Bir fener yok mu, verin... Nerde sopam? Kız çabuk ol!
Gecikirsem kalırım beklemeyin... Zîrâ yol
Hem uzun, hem de bataktır...
- Daha a'lâ, kalınız
Teyzeniz geldi, bu akşam, değiliz biz yalınız.
Sopa sağ elde, kırık camlı fener sol elde;
Boşanan yağmur iliklerde, çamur tâ belde.
Hani, çoktan gömülen kaldırımın, hortlayarak;
'Gel! ' diyen taşları kurtarmasa, insan batacak.
Saksağanlar gibi sektikçe birinden birine,
Boğuyordum! müteveffâyı bütün âferine.
Sormayın derdimi, bitmez mi o taşlar, giderek,
Düştü artık bize göllerde pekâlâ yüzmek!
Yakamozlar saçarak her tarafından fenerim,
Çifte sandal, yüzüyorduk, o yüzer, ben yüzerim!
Çok mu yüzdük bilemem, toprağı bulduk neyse;
Fenerim başladı etrâfını tektük hisse.
Vâkıâ ben de yoruldum, o fakat pek yorgun...
Bakıyordum daha mahmurluğu üstünde onun:
Kâh olur, kör gibi çarpar sıvasız bir duvara;
Kâh olur, mürde şuâ'âtı düşer bir mezara;
Kâh bir sakfı çökük hânenin altında koşar;
Kâh bir ma'bed-i fersûdenin üstünden aşar;
Vakt olur pek sapa yerlerde, bakarsın, dolaşır;
Sonra en korkulu eşhâsa çekinmez, sataşır;
Gecenin sütre-i yeldâsını çekmiş, uryan,
Sokulup bir saçağın altına gûyâ uyuyan
Hânüman yoksulu binlerce sefilân-ı beşer;
Sesi dinmiş yuvalar, hâke serilmiş evler;
Kocasından boşanan bir sürü bîçâre karı;
O kopan râbıtanın, darmadağın yavruları;
Zulmetin, yer yer, içinden kabaran mezbeleler:
Evi sırtında, sokaklarda gezen âileler!
Gece rehzen, sabah olmaz mı bakarsın, sâil!
Serserî, derbeder, âvâre, harâmî, kaatil...
Böyle kaç manzara gördüyse bizim kör kandil
Bana göstermeli bir kerre... Niçin? Belli değil!
Ya o bîçâre de râhmet suyu nûş eyliyerek,
Hatm-i enfâs edivermez mi hemen 'cız! ' diyerek?
O zaman sâmi'anın, lâmisenin sevkıyle
Yürüyen körlere döndüm, o ne dehşetti hele!
Sopam artık bana hem göz, hem ayak, hem eldi...
Ne yalan söyliyeyim kalbime haşyet geldi.
Hele yâ Rabbi şükür, karşıdan üç tâne fener
Geçiyor... Sapmıyarak doğru yürürlerse eğer,
Giderim arkalarından... Yolu buldum zâten.
Yolu buldum, diyorum, gelmiş iken hâlâ ben!
İşte karşımda bizim yâr-ı kadîmin yurdu.
Bakalım var mı ışık? Yoksa muhakkak uyudu.
Kapının orta yerinden ucu değnekli bir ip
Sarkıtılmış olacak, bir onu bulsam da çekip
Açıversem... İyi amma kapı zâten aralık...
Gâlibâ bir çıkan olmuş... Neme lâzım, artık
Girerim ben diyerek kendimi attım içeri,
Ayağımdan çıkarıp lâstiği geçtim ileri.
Sağa döndüm, azıcık gitmeden üç beş basamak
Merdiven geldi ki zorcaydı biraz tırmanmak!
Sola döndüm, odanın eski şayak perdesini,
Aralarken kulağım duydu fakîrin sesini:
- Nerde kaldın? Beni hiç yoklamadın evlâdım!
Haklısın, bende kabâhat ki haber yollamadım.
Bilirim çoktur işin, sonra bizim yol pek uzun...
Hele dinlen azıcık anlaşılan yorgunsun.
Bereket versin ateş koydu demin komşu kadın...
Üşüyorsan eşiver mangalı, eş eş de ısın.
Odanın loşluğu kasvet veriyor pek, baktım
Şu fener yansa, deyip bir kutu kibrit çaktım.
Hele son kibriti tuttum da yakından yüzüne,
Sürme çekmiş gibi nûr indi mumun kör gözüne!
O zaman nîm açılıp perde-i zulmet, nâgâh,
Gördü bir sahne-i üryân-ı sefâlet ki nigâh,
Şâir olsam yine tasvîri otur bence muhâl:
O perîşanlığı derpîş edemez çünkü hayâl!
Çekerek dizlerinin üstüne bir eski aba,
Sürünüp mangala yaklaştı bizim Seyfı Baba.
- Ihlamur verdi demin komşu... Bulaydık, şunu, bir...
- Sen otur, ben ararım...
- Olsa içerdik, iyidir...
Aha buldum, aramak istemez oğlum, gitme...
Ben de bir karnı geniş cezve geçirdim elime,
Başladım kaynatarak vemeye fincan fincan,
Azıcık geldi bizim ihtiyarın benzine kan.
- Şimdi anlat bakalım, neydi senin hastalığın?
Nezle oldun sanırım, çünkü bu kış pek salgın.
- Mehmed Ağ'nın evi akmış. Onu aktarmak için
Dama çıktım, soğuk aldım, oluyor on beş gün.
Ne işin var kiremitlerde a sersem desene!
İhtiyarlık mı nedir, şaşkınım oğlum bu sene.
Hadi aktamıyayım... Kim getirir ekmeğimi?
Oturup kör gibi, nâmerde el açmak iyi mi?
Kim kazanmazsa bu dünyâda bir ekmek parası:
Dostunun yüz karası; düşmanının maskarası!
Yoksa yetmiş beşi geçmiş bir adam iç yapamaz;
Ona ancak yapacak: Beş vakit abdestle namaz.
Hastalandım, bakacak kimseciğim yok; Osman
Gece gündüz koşuyor iş diye, bilmem ne zaman
Eli ekmek tutacak? İşte saat belki de üç
Görüyorsun daha gelmez... Yalınızlık pek güç.
Ba'zı bir hafta geçer, uğrayan olmaz yanıma;
Kimsesizlik bu sefer tak dedi artık canıma!
- Seni bir terleteyim sımsıkı örtüp bu gece!
Açılırsın, sanırım, terlemiş olsan iyice.
İhtiyar terliyedursun gömülüp yorganına...
Atarak ben de geniş bir kebe mangal yanına,
Başladım uyku teharrîsine, lâkin ne gezer!
Sızmışım bir aralık neyse yorulmuş da meğer.
Ortalık açmış, uyandım. Dedim, artık gideyim,
Önce amma şu fakîr âdemi memnûn edeyim.
Bir de baktım ki: Tek onluk bile yokmuş kesede;
Mühürüm boynunu bükmüş duruyormuş sâde!
O zaman koptu içimden şu tehassür ebedî:
Ya hamiyyetsiz olaydım, ya param olsa idi!


Mehmet Akif Ersoy

betül & bilge

İstiklal Marşımız Bağımsızlığımız

Yüreksiz değilsen esaret arzulamazsan,
Düşmanlarla birlikte hainlik aramazsan…

Rabbine inanıyor şerefinden yanaysan,
Onursuz düşünceyle nefsinle yaşamazsan…

Milli değerlerinle yüceleşebilirsin,
İstiklal Marşımızla şeref duyabilirsin…

Bu marş vatanımızın küllerinden kazıldı,
Şehitlerimizin kanları ile yazıldı…

Bu marş onurumuz bu marş yüreklerimiz,
Bu marş değerlerimiz bu marş sevgilerimiz…

Bu marş onurum, dik duruşluluğumuz,
Bu marş bağımsızlığımız onurluluğumuz…

Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

İstiklal Marşı ve Mehmet Akif ERSOY Şiirleri, İstiklâl Marşı'nın Kabulü Ve Mehmet Akif Ersoy'u Anma Günü 2 Şiiri