Eğitim Sitesi

19 Eylül Gaziler Günü Şiiri

19 Eylül Gaziler Günü Şiiri | Mehmet Tevfik Temiztürk

19 Eylül Gaziler Günü

Bir tören düzenlendi,
Atatürk Anıtı'ndayız,
Bu gün gaziler günüm,
Duygu ile anarız...

Törende valimiz var,
Gururla alkışlarız,
Komutanlar içinde,
Saygı ile anarız...

Gazi aileleri,
Kalben yanlarındayız,
Vatandaşlar alkışlar,
Coşku ile anarız...

Her 19 Eylül'de,
Biz gazilerle varız,
Onlarla onurluyuz,
Günümüzü kutlarız...

Mehmet Tevfik Temiztürk

add

tag 19 Eylül Gaziler Günü şehitlik konulu şiirler eğitici şiirler okul şiirleri öğretici şiirler öğrenci şiirleri amatör kısa şiirler

19 Eylül Gaziler Günü Şiiri Hakkında Yorum Yazın

  

19 Eylül Gaziler Günü Şiiri Hakkındaki Yorumlar

Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.

Benzer Şehitlik Konulu Şiirler

Şehit Evlat İçin Ağıt

Ey aslan bakışlım canım ciğerim
Dinmiyor ağıdım bitmez feryadım
Gözüm bulut olmuş sana yağarım
Bugün yine sana geldim evladım

Sen benim kuzumsun vatan yiğidim
Sen aslan parçası koca dağ idin
Mezarın başında yanar ağıdım
Bugün yine sana geldim evladım

Sende vatan için canın vermişsin
Hayatın ortaya koyup sermişsin
Sen şehitlik rütbesine ermişsin
Bugün yine sana geldim evladım

Kardeşin duruyor hemen yanımda
'Bu vatan aşkı var' diyor kanımda
Yavrum yaşıyorsun sen her anımda
Bugün yine sana geldim evladım

Güllerle donattım mezar taşını
Döktüm toprağına gözüm yaşını
Kuzum aç gözünü kaldır başını
Bugün yine sana geldim evladım

Hürdemi Nevzat Bayramoğlu

Hürriyet Demir

Ses

Verdi ana, baba canını,
Gökler: "Daha da ver" dedi.

Bir savaştı, Allah! Allah!
Su: "Allahuekber" dedi.

Toprak ölüme taş iken,
Taş ecele: "mermer" dedi.

Duyamadım bir Mehmetçik,
Yüz düşmana neler dedi.

Dağlar dağ oldu bir daha,
Sömürgene: "yeter!" dedi.

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

Beyaz Ölüm Gördük Sarıkamış'ta

Vatan toprağında Turan yolunda
Koldan kola girdik Sarıkamış’ta
Zemheri koynunda tüfek kolunda
Beyaz ölüm gördük Sarıkamış’ta.

Ölüm sessizliği gözlere kondu
Gaflet uykusuydu bedeni yordu
Doksan bin yiğidim ormanda dondu
Şahadete erdik Sarıkamış’ta.

Allahuekberde kuranın sesi
Isıtmıyor dağı asker nefesi
Çöktü üstümüze çöllerin sisi
Etten duvar ördük Sarıkamış’ta.

Kuşlar gibi göğe uçabilseydik
Bardız geçidinden geçebilseydik
Düşmanın üstüne gidebilseydik
Candan canlar verdik Sarıkamış’ta.

Tipiden kapandı ayak izleri
Donduk komutanım kurtar bizleri
Harbe yön vermişti vaat sözleri
Almanlara Kandık Sarıkamış’ta.

Yemen illerinde yanan askerim
Soğanlı dağında donan askerim
Çanakkale’de ki, civan askerim
Tarihe yön verdik Sarıkamış’ta.

Kıran kıranaydı savaşın yüzü
Asırlar geçse de silinmez izi
Sağ kalanlar gördü Nargın’da bizi
Sürgünlerde sürdük Sarıkamış’ta.

Özlem'iyim dağlar bahara ersin
Canlar sana feda Ardahan, Kars'ım
Toprak ana sizi gururla ansın
Kardelenler serdik Sarıkamış’ta.

Özlem ÇETİN
Kültür ve Turizm Bak.Kalem şairi
22.12.2020 MANİSA

NOT: Sarıkamış şehitlerimizin anısına.
Sarıkamış Harekatı (22 Aralık 1914 - 6 Ocak 1915), I.Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu ve Rus İmparatorluğu arasında Sarıkamış ve çevresinde (Oltu, Narman, Penek, Horasan, Bardız, Mecingirt, Karaurgan, Divik) gerçekleşen muharebeler olup Osmanlı İmparatorluğu'nun askeri taktik hatalarıyla büyük bir başarısızlıkla sonuçlanan bir askeri girişimdir.

Özlem ÇETİN

Çanakkale Şehitlerine

Şu Boğaz Harbi Nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,
Ne hayasızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle "bu: bir Avrupalı"
Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya'yla beraber bakıyorsun ; Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...
Hani tauna da zuldür bu rezil istila...
Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına,
Maske yırtılmasa hala bize affetti o yüz ...
Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.
Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'makı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, başa, edecek kahrına ram?
Çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkam.
Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bir göğüslerse Huda'nın edebi serhaddi;
"O benim sun'-i bediim, onu çiğnetme" dedi.
Asım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.
Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makber'i kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe"desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...
Seni ancak ebediyetler eder istiab.
"Bu, taşındır" diyerek Ka'be'yi diksem başına;
Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsan oradan;
Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,
Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;
Sen ki, a'sara gömülsen taşacaksın... Heyhat,
Sana gelmez bu ufukalar, seni almaz bu cihat...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmet Akif ERSOY

Mehmet Akif ERSOY

Şehitlik Konulu Şiirler, 19 Eylül Gaziler Günü Şiiri