ateş çok iyi 2018-03-12
18 Mart Gelince Şiiri | M. NİHAT MALKOÇ
18 Mart Gelince
Sustu o kindar arya
18 Mart gelince...
Millet olmadı parya
18 Mart gelince...
Ufuktan güneş doğdu
Karanlıkları boğdu
Göklerden rahmet yağdı
18 Mart gelince...
Yurdumuz nefes aldı
Canlar uykuya daldı
Geride hüzün kaldı
18 Mart gelince...
Bükülmedi bilekler
Kavileşti yürekler
Gerçekleşti dilekler
18 Mart gelince...
Aydınlandı geceler
Bala bandı heceler
Özgür oldu niceler
18 Mart gelince...
Yeni sayfa açıldı
Rayihalar saçıldı
Bengisular içildi
18 Mart gelince...
Dua ettik Allah'a
Göstermesin bir daha
Bir millet kalktı şaha
18 Mart gelince...
M. NİHAT MALKOÇ
18 Mart Gelince Şiiri M. NİHAT MALKOÇ öğrenci şiirleri çocuk şiirleri 18 mart şiirleri eğitici şiirler
18 Mart Gelince Şiiri Hakkında Yorum Yazın
18 Mart Gelince Şiiri Hakkındaki Yorumlar
Yazılan son 15 yorum gösteriliyor.
İçerikle ilgili 15 yorum yazılmış.
Benzer Çanakkale Zaferi Şiirleri
Şehit Toprağı Çanakkale
Düşmanlar birleşip dört bir yandan saldırdılar
Türkleri tanımadılar kolay lokma sandılar
Düşünmedi kahpeler bu millet yemin etmiş
Kahpelerle savaştı Mustafa Kemal
Seyit onbaşı bir orduya bedeldi
Attığı o mermi koca gemiyi deldi
Vermedi namerde geçit Türk ordusu
Tekbir sesleriyle olduk Uhud Bedir ordusu
Çanakkale deyince yüreğim yanıyor
Aklıma hep şehitler geliyor
Kimi yiğit kimi kınalı kuzu
Hepsi şuan Çanakkale'de
Yiğitlerin yattığı yerdir
Seyit onbaşının attığı yerdir
Şehidin kanı aktığı yerdir
ŞEHİT TOPRAĞI ÇANAKKALE !
Muhammet Karabay
Çanakkale Savaşı 10
Tabyalarım dövüldü,
Mevkilerim içinde,
Cephanelerim uçtu,
Ateş edildiğinde…
Erlerim, subaylarım,
Cephaneliğim ile
Şehit düştüklerinde,
Top ateşleri ile
Düşman komutanları,
Sanırlar gireceğiz,
Açtığımız yerlerden,
Ele geçireceğiz…
Oysa hesap yanlıştı,
Türk boş durmayacaktı,
Denizaltıları da
Batırılacaktı…
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Zindandan Mehmed'e Mektup
Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de, geri adam, boynunda yafta...
Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
Kavuşmak mı? .. Belki... Daha ölmedim!
Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
Bu yol da tutuktur hapse düşeli...
Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak.
Ne ayak dayanır buna, ne tırnak!
Bir âlem ki, gökler boru içinde!
Akıl, olmazların zoru içinde.
Üstüste sorular soru içinde:
Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?
Buradan insan mı çıkar, tabut mu?
Bir idamlık Ali vardı, asıldı;
Kaydını düştüler, mühür basıldı.
Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı.
Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;
Bahçeye diktiği üç beş karanfil...
Müdür bey dert dinler, bugün 'maruzât'!
Çatık kaş.. Hükûmet dedikleri zat...
Beni Allah tutmuş, kim eder azat?
Anlamaz; yazısız, pulsuz, dilekçem...
Anlamaz; ruhuma geçti bilekçem!
Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil;
Sayım var, maltada hizaya dizil!
Tek yekûn içinde yazıl ve çizil!
İnsanlar zindanda birer kemmiyet;
Urbalarla kemik, mintanlarla et.
Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
Yalnız seccâdemin yününde şefkat;
Beni kimsecikler okşamaz mâdem;
Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem!
Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan!
Dakika düşelim, senelik paydan!
Zindanda dakika farksızdır aydan.
Karıştır çayını zaman erisin;
Köpük köpük, duman duman erisin!
Peykeler, duvara mıhlı peykeler;
Duvarda, başlardan, yağlı lekeler,
Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler...
Duvar, katil duvar, yolumu biçtin!
Kanla dolu sünger... Beynimi içtin!
Sükût... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar;
Tek nokta seçemez dünyadan nazar.
Yerinde mi acep, ölü ve mezar?
Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?
Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?
Ses demir, su demir ve ekmek demir...
İstersen demirde muhali kemir,
Ne gelir ki elden, kader bu, emir...
Garip pencerecik, küçük, daracık;
Dünyaya kapalı, Allaha açık.
Dua, dua, eller karıncalanmış;
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış...
Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu;
İplik ki, incecik, örer boşluğu.
Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş;
Karanlığında nur, yeniden doğuş...
Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!
Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!
Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!
(1961)
Necip Fazıl Kısakürek
Bahadır Alemdar
18 Mart
Düşman kapıya dayandı,
Türkler siper aldı,
Tüfekler hazırlandı,
Bombalar atıldı.
Bizim inancımız vardı,
Onlar ise ön yargılı,
Onları yenerek durdurduk,
Ülkemizi koruduk.
Bunlar Çanakkale'de oldu,
Analar ise şehit evlerinde, ağladı durdu,
Şehitler oldu,
Çanakkale kanla doldu.
Seyit Onbaşı cesur bir erdi,
Kaldırdı 215 kiloluk mermiyi,
O kahramanımızdır bizim,
En çok da ülkemizin.
Türkiye'nin sanı göklerdedir,
Nusret ise denizdedir,
Bir asıra sığdıramayız başarılarımızı,
Hep yeneriz düşmanlarımızı.
Başına kına yakmış Mehmed'in anası,
Demiş ona yere düşmesin Türkiye'nin şanı,
Gelmiş Ali'nin esi,
Demiş ona şehit olan baban, deden gibi,
Verme bir karış toprağı düşmana,
Verirsen de geçme benim karşıma.
MUHAMMED EMİN YÜRÜR -KÜÇÜK ŞAİR
MUHAMMED EMİN YÜRÜR