Unutamadım...
Kirpiklerim ıslak, gönlümse buruk
O tatlı günleri UNUTAMADIM
Hayali cihana değer bir sevda
Daldıkça maziye UNUTAMADIM
Tuna boylarını, Maveraünnehri
Kosova, Niğbolu, Buhara şehri
Yavuz'u, Fatih'in içtiği zehri
Ben içmişim gibi... UNUTAMADIM
Türk gölü olmuşken bütün Akdeniz
Tüllenen yamaçlarda o günlerden iz
Şimdi buruk, şimdi garip ve şimdi sessiz
Yutkunupta durdum... UNUTAMADIM
Kâbe garib; ağlar Mescîd-i Aksâ
Peygamber kabrinden kalkıp da baksa
Dinden mi çıktınız? der! diye, yoksa
Ter bastı alnımı... UNUTAMADIM
Serap görüyorduk; vallahi serap
Nereye el atsak, orası harap...
Şu sazın teline bir kırık mızrap
Vuranı düşündüm... UNUTAMADIM
Önümde çileli bir dâva eri...
Benimkinden öte... derdi kederi
Ne zaman baktıysam yaşlı gözleri
Ümit verdi yine... UNUTAMADIM
Hamdolsun Allah'a lutfetti yine
Gönüller yeniden akmada dine
Gün gelir kavuşur yar sevdiğine
O günün hayalini... UNUTAMADIM
Şimdilerde yeni bir diriliş var...
Rabb'im lutfeyledi bu işte iş var
KUTLU YARINLARA doğru gidiş var
Gönül yangın yeri... UNUTAMADIM
Mehmet Ali KULAT Şiirleri
Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.
Gençliğe...
Reh-i sevda diyerek; girmiş isen hakk yola,
Yol "Sırât-ı müstakîm" takılma sağa sola.
Sadâkat ve hasbîlik, hakk yolunun esası
Tevekkül ve itaat, değişmeyen yasası...
Yüreğimde dertlerin en güzeli bir sancı
Emr-i bi'l maruf yapmak, mücahidin inancı
Kırıp nefis putunu, boyan İlâhi renge...
Bir mü'min pek çok kâfir işte Bedir'de denge.
Ümit dolu bir sine, her şeyimiz bitse de;
Vermeye hazır gençlik, herşeyimiz gitse de.
Ahirzaman garibi, işte "Nebi; müjdesi
"Fetih yakındır!" diyor, bu da Kur'an'ın sesi...
Mehmet Ali KULAT
Yuvaya Hasret!..
Uykusuz gecelerde, alabora bir yürek
Ruhumdaki hafakan; ta beynimi bölerek
Çaresizlik girdabı... kadere rıza gerek!
Sıladan çok uzakta "Kader" örer örgüyü,
Söylesem anlatamam bu ap-acı duyguyu
Oğluma bir bisiklet, sözüm vardı ezelden;
Kadınıma nelerde... gözüm vardı güzelden
Bana bir bebek! diyen kızım vardı tezelden;
Kuruyan göz pınarı; inilti sesi; ahenk!
Baba çaresiz ise; ölüm anı buna denk
Sessizlik ölüm gibi; paradokslar iç içe
Buram buram hasretlik; sızısı ince ince
Kocamış aynalarda, çizgiler belirince...
Telefon yahut mektup; ahize hasret kokar
Bu ateş bir sıcak ki; taa ciğerimi yakar
Fakirlik, çaresizlik; gurbet ayrı bir acı
Elde avuçta yoksa... nedir bunun ilacı...
Anam, babam ne yapsın onlar ancak duacı
Nasırlı ellerini öpmeye hasret kaldım
Derin bir off! Çekerken taa maziye daldım
Mutlu bir aileyi, görsem gezerken parkta
Oğullarım ve kızım hayal olur ufukta...
Yediğim boğazımda düğümlenir, gırtlakta
Demli bir çay içerken; gözlerim buğu buğu
Taa iliklerimde duydum; hasretlik ve yokluğu
Mehmet Ali KULAT
(BİR SANCILI YÜREĞE TERCÜMAN OLARAK KALEME ALINMIŞTIR)
Mehmet Ali KULAT
Kar Taneleri
Pencere önüne oturdum bugün
Dışarıya baktım; buruk ve üzgün
Bir gelin misali sandım ki düğün
Kocamış dünyaya kefen mi acep?
Lapa lapa yağan kar taneleri...
Sanki örtmek için hızlı yağıyor
Kararmış her şeyi örtmek istiyor
Her yan pırıl pırıl göz kamaşıyor
Beşerin suçuna örtü mü acep;
Lapa lapa yağan kar taneleri...
Elimde bir bardak içimde çayım
Madden sağlamım da ruhen hastayım
Kâinat kitabını bir okuyayım...
Hakkımda ne yazar; bilmem ki acep?
Lapa lapa yağan kar taneleri...
Hata, günah, kusur... asırlar boyu
Çirkef ve rezalet... her yan kopkoyu
Beşere son ümit! Bir gusül suyu
Kocamış dünyaya kefen mi acep?
Lapa lapa yağan kar taneleri...
Her şey beyaz giydi kalmadı kara
Rahmet hakim oldu bütün dağlara
Benimse dertlerim hep sıra sıra...
Ümit fidanlarına yarar mı acep?
Lapa lapa yağan kar taneleri...
Meleklerin kanat çırpması gibi
Süzülüp inmede sessiz kuş gibi
Neler anlatmakta bir kitap gibi
Kar çiçeklerine yorgan mı acep?
Lapa lapa yağan kar taneleri..
Mehmet Ali KULAT