Eğitim Sitesi

Nasihat Şiiri

Nasihat

Kırma öksüz kalbini, içi dolu sırçayla.

Okşayarak başını, gönül çelenlerden ol.

Görmemiş mutluluğu, hayalleri parçayla.

Masum gözlerindeki yaşı silenlerden ol.



Faydalı ol çevrene, halkın, toprağın senin.

Gitse de cümle alem, yeni gelenlerden ol.

Göklerde dalgalanan nazlı bayrağın senin,

Kadrini, kıymetini fazla bilenlerden ol.



Ömür takvimi bitip, gong saati çalarken

Hazırlığı tamamlanmış, cesur ölenlerden ol.

Herkes maske altında, birbiriyle ağlarken

Hedefe emin adım, yüzü gülenlerden ol.



Tutuşmuşsa el ele, iki yangınlı yürek

Gerekirse okyanusta, dibe dalanlardan ol.

Söz vermişse birbirine, gönüller mahşere dek

Ferhat gibi Şirin için, dağı delenlerden ol.



İnsanlığa ver kendini, şahsını önemseme

Toplum için tutuşacak, çıra olanlardan ol.

Hak kalmasın üzerinde, dünyayı benimseme

Dua ile defnedilen, gerçek yalanlardan ol.



Her canlıya saygı duy, yaratık düzeninde,

Sahibinin hatırına İzzet kılanlardan ol.

İnsan ise tart onu, doğruluk mizanında.

Cesedi toprak olmuş, ismi kalanlardan ol.

Abdulkadir Nur GÖRDÜK Şiirleri

  

Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.

Benzer Abdulkadir Nur GÖRDÜK Şiirleri:

Aklım Almıyor

Ellerini Alıp Gittin Elimden
Düşmez Oldu İsmin Dilimden
Aşkınla Dolu Şu Yüreğimden
Umarsızca Gidişini Aklım Almıyor

Gözlerim Elimdeki Resmine Dalmış
Yüreğimin Bir Yarısı Sende Kalmış
Kalbim Günlerce Hasretinle Yanmış
Beni Dertlere Salmanı Aklım Almıyor

Feryad Ederim Kimseler Duymaz
Ne Yapsam Da Asla Sensiz Olmaz
Unutma Kalbin Ahı Sende Kalmaz
Bana Bu Ettiklerini Aklım Almıyor

Baş Koymuştum Ben Bu Aşkın Yoluna
Göze Almıştım Herşeyi Senin Uğruna
Dayanmıyor Artık Yüreğim Yokluğuna
Beni Hasrete Koymanı Aklım Almıyor

Veda Ettin Bana Seviyorum Derken
Nasıl Bitti Aşkımız Bunca Severken
Yakışmadı Ki Bize Ayrılık Daha Erken
Bir Elvedaya Sığmayı Aklım Almıyor

Abdulkadir Nur GÖRDÜK

Ölü Çocuk Tiyatrosu

Biri Bosna, biri Babil diğeri Filistinli,

Yatıyor orta yerde, kefen yok tabutta yok.

Üçü de kız çocuğu, saçları kurdeleli,

Daha küçük olanda, omuz kopmuş kafa yok.



Tabelasından belli, sanki okul burası

Bomba düşmüş çatıya, herkes sırada kalmış.

Hani çocuk sesleri, hani oyun da ebe,

Teneffüse zil çalmamış, sanki hayale dalmış.



Çocukları öldüren, senin üvey kardeşin

Çünkü efendiniz bir, sistemin aynı adı.

Okul, cami, çarşı, köprü bombalayanlar,

Ölüyü hesaplamaz, diriyledir inadı.



Çocukları öldürmek adamlık mıdır sizce.

Sarı öküz meseli tekrardır yaşananlar.

Zulme sessiz kalanlar, ortağıdır zalimin.

Hani, nerde kocaman vicdanlı inananlar.



Ortadoğu’yu kana bulayan efendiler.

Emir kulu buldukça, burada ceset bitmez.

Ruhlarını insanlıktan arındırmış köleler,

Kahrolsun düzeniniz, adı neyse fark etmez.

Saygılarımla.



OCAK_2009

EcZ.Abdulkadir Nur GÖRDÜK

Abdulkadir Nur GÖRDÜK

Gettin Ki Tez Gelesen

Uzun zaman önce ayrılmıştım, Diyarbekir’ den.

Ak düşmemişti saçlarıma, şimdiki gibi.

Delikanlı ömrümün baharıydı, zaman.

Yalnızlık hadi neyse,

Garipliğe dayanılmıyor.

Sen de, yoksun yanımda,

Hasretin beni yakıyor, işte o zaman.

Eski bir çerçevede gördüm,

Adil Tekin imzalı, siyah beyaz resmini.

İçim sığmadı içime.

Yine dağladın, hatırlattın derdimi o an.

Seslendim, utanarak.

Konuş benimle dedim.



Anlat bana,

Ermeni cümbüşçünün nağmeleriyle,

Mahlede toy kuran muhacırları.

Deliloya katılan Süryani kızlarını,

Kürt delikanlının uzaktan sevdasını anlat.



Anlat bana,

Büyük mezğandaki, o aileyi,

Eyvanda içilen köpüklü kahveyi,

Leçekli bibileri, şubareli bebeyi,

Kuşhanada börek satan dedeyi anlat.



Anlat bana,

Gazi Köşkünde Celal’ın hoyratını,

Altuncilar içindeki, ustanın sanatını,

Ahmet Arif’in Adiloş bebesini, cigarasını,

Koşucu Tahar ağanın rahvan atını anlat.



Anlat bana

Taze ekmek kokusuyla Mecit ağayı,

Asaleti, kibarlığı Selahattin hocayı,

Puşici keke Yakoyu, kahveci Bozoyu,

Demirciler çarşısında Hasan ustayı anlat.



Anlat bana

Şeyh Güzelin dünyasında sırları,

Kör Yusuf’un dereginde şifa arayanları,

Efğanlıda kurulan arifler meclisini,

Fiskayanın gizemini, Hançepegin mertliğini anlat.



Bilirmisin, en çok neye gidiyor içim?

Bilirmisin, en çok neyi özlediğimi?

Dörtyolda, küncili simitle, salep içmeyi.

Pisküvit arasında, lokum ezmeyi,

Küpeli havuzunda, peştımalle yüzmeyi,

Paytona asılarak gezmeyi özledim.



Özledim,

Baharda, taze soğanla nergizlemeyi,

Ekmeğin üstüne taze salça sürmeyi,

Teneffüste kaynamış nohut yemeyi,

Kıtiyi, meftüneyi, patileyi özledim.



Özledim,

Toprak damlarda beyaz sıtareleri,

Yazın yıldızları sayarak, uykuya dalmayı,

Uyanınca yastık dibinde para bulmayı,

Galiba, kısa pantorlu çocuk olmayı özledim.



Sen, çocukluğumun hasreti,

Sen, gençliğimin sevdası.

Sen, benim iki gözümsen Diyarbekir.

Çok özledim, kendimi sende.

Özlemim hapis kaldı, çok yıllar öncesinde.

Uzaktayım diye, bana kızma ne olur,

Senin kıymetini sanma bılmiyem?

Kim, kendi ögünden gider ki uzaklara,

Kader atmış bizleri,

Hatırsız, tanışsız, yalavuz buralara.

Gettin ki tez gelesen diyorsun,

Tez gelişin, bumudur diye sitemin var.

Ne desen, ne söylesen haklısın,

Ben suçumu bıliyem.

Ayrılırken, başlayan yürek acısı,

Dinmedi, yekinın olsun.

Eger ki, ben ki benem.

Bekle beni, tez zamanda, ayağımnan geliyem.

Yok, eger gelemezsem,

Sahan söz, sahan yemin,

Yer aç bahan, bir kişilik Mardinkapı’nda,

El üstünde geliyem.





Mart_2010



Saygılarımla

Ecz.Abdulkadir Nur GÖRDÜK



Diyarbakır ağzı ve karşılıkları

Mezğan: Birden fazla ailenin yaşadığı büyük avlulu ev

Leçek: Kadınların kullandığı bir çeşit başörtüsü

Şubare: Bebek başlığı

Kuşhana: Büyükçe tencere

Künci: Susam

Meftune: Yemek adı

Patile: Peynirli gözleme

Sıtare: Tahtın çevresine sarılan bezden korunak.

Yekin: Emin ol, inan anlamında kullanılan bir yemin sözü.

Pantor: Pantalon

Yalavuz: Yalnız

Dereg: Dükkânda bulunan raf, çekmece.




Abdulkadir Nur GÖRDÜK

Nasihat Şiiri