Kozadaki Zebercet Rüya
Bir tılsım ile yolcu ağırlamıştı ihtiyar dünya
Toprak yine filizlenmişti kapanan kitaplara inat,
Akvaryumdaki balıklar duygusallığında ilerlemeyen metanet
Ne sunabilecekti bu koordinatlı insanlığa?
Ey insanlık! Elma kurdunun bile nasibi seni kıskandırırken
Terlemeyen alınların kapital hülyasıydı derdi artıran
Gözyaşları çömelmişti yıkık dökük cumbalar altında
Sünepe kaldırımlarda hissiz bir akşam daha beklemedeydi
Hayatın gerdanlığı bir fikir sunmayacaksa
Kapatmalıydı perdesini, geceden önce gelen gündüze!
Birisi..evet sadece birisi doğrulmuştu toprak üzerinde
“Ölmeden önce ölen” hamlesiyle ileriye atılmış
Sonsuzluğa kanat hediyesini o hazırlamıştı
Gözü utandıran bu rüyada makyaj aramıyordu kalemler
Mıknatıs yardım etmişti özgürlüğe
Alevlerin sönmediği bu ilham okyanusunda
Kalpte parlayan kıvılcımların cesaretiyle uyanmıştı
Hayat uyanmış, gözler gerçek rüyaya doymuştu.
Gürsel ÇOPUR
Gürsel ÇOPUR Şiirleri
Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.
Parsellenmiş Yitik Hazineler
İlerliyorlar bir bataklığın adesesinde..
Sonsuzluk tadında yabancı minerallere peşkeş çeken şifa/lar
Sigorta ise çizilmemiş hayal çemberinde
Sulusepken kem gözlerin miyop rahatsızlığı ise bir davetiye
Üç adım sonra yürümeye başlanıyor barikat topluluğuna…
Sulh mutfağından yükselen dumanlar iştah kapatıyor
Kızılcık şerbetini teselli sayanlar
Bir papatyanın hayatını karartıyor
Baharı heceleyen peteklerin sinesine bohemlik yüklerken
İştah kapatılıyor, karınca kepenklerinin masum tıkırtısına inat
Üçkağıtçı iskeletler dikişsiz cüzdanlara partikül dolduruyorlar
Yakut apoletli bir yabancı basıyor gürültülü çamurlara
Akvaryumdan çıkamayan bir damla sıkleti eziyor gurbeti
Gurbet ki aşk ile ateşte pişirilmiş toprak helezonu
Semaya yükselen bir çift elin gözüyaşlı destanı
Gurbet ki, ezilen cömert yüreğin hazin cümleleri
Kristal yastıklar bir mide düşüncesinden kaçamadılar
Mide.. çatal bahanesiyle aşk süvarisini yere serdi..!
Küheylan durdu ve duyumölçer paramparça oldu,
Bir düalizm yaşadı yorgun beyin ile paslı kalp
Kırlangıç fırtınası deldi aşk tulumunu
Kapanan yaşlı gözlerde bitmeyen teselli:
Batan güneş kamçı yemiş yıldızlardan,
Ve az ötede başka başka kayan yıldızlar!
Gürsel ÇOPUR
Gürsel ÇOPUR
Kırlangıçlar Anlatır Süzülüşümüzü
Ezik kabukların altında bedenler ve ayaklar
Bulutları yırtarcasına bir serzeniş helezonu
Batmayan güneş hülyasıyla biriken kalabalıklar
Ses çıkarmada parklarda ve bahçelerde
Süzülen kanatlar örterken üzerlerini
Aynalarda görünmeyen varlık nakışları
İğne ucunun sızısında el emeği de varken
Acı ve sızı hediye derin bakışlarda
Kapısı kilitli yudum dakikalarının ölçeğinde
Raf raf dizilmiş kitapların verdiği bir huzur
Aslında hepsi bir süzülüştür hayata
Hayata kitap mikyasında bakabilenlere
Susamadan susuzluğu anlamak zirvesizlik
Süzülen kanatlar çırpınışları fısıldamada
Basamak basamak gelen saat kıvılcımında
Her adım bir istikbal veya süzülüş
Günahsızlığın rengi insana bir örnek
Bebek dudaklarında enfes iksir kurdelesi
Hayatın boğumunda eritilen kişilik
Karanfil iskeletin tattığı hazdır insanlık yolu
Hayata süzülen kanat tülünde…
Gürsel ÇOPUR
Gürsel ÇOPUR
Zambak Gövdesindeki Barut
Arkadaşıydı en yakınından hançerlenen
Uzaktan bakamadığı sessiz mutluluğun
Filbahar sallanışıydı bir akşam korsesi
Söğüt baharını sıkmayan ve sıkıştırmayan..
Çitleri sıvazlayan bir ışıldak görmüştü yalaz baykuş
Bir kav hatırına dipsiz yangın değer miydi?
Dudaktaki gözyaşları hep buna şahit!
Acılara sonsuz fon mazgalı biriktirilirse
Dalgalar sükse yapamazdı,
Falezlere sürtünen yaldız bayrağım!
Dudaktaki gözyaşları hep buna şahit!
Ölümün biyografisini yazan kalem miydi suçlu
İnce şeritler niçin çekilmişti masum toprağa
Bir toplu iğne hacmiyle ilerleyemeyen
Küflenmiş ekmek parçaları başak vermiyordu artık
Kambur geceler tırabzanda yürürken
Yatalak bir bebek ağlayışı siniyor merdivene
Basıp geçiyor ihtiyar silahlı geçmişine
Köpürmeyen telveden kaçışıyor misafirler
Her çamura bir yetim kukuletası düşüyor
Çığlık çığlığa ıslanmış çamura..
Bir şemsiye yağmur bekliyor kıraç kaldırımda
Söz verdiği karanlığa ıslak dönmek için
Çıtkırıldım yıldızlar ateş sarhoşluğunda
Gökten düşen izmaritleri topluyor
Zambak gövdesinden bugün su değil
Düşman kabuğu sertliğinde ateş püskürüyor!
Gürsel ÇOPUR
Gürsel ÇOPUR