Eğitim Sitesi

Gecelerin Şahidi Yalnızlık Şiiri

Gecelerin Şahidi Yalnızlık

Gözlerinden akan yaşı kâğıda dizen,

Upuzun gecelerin yorgun şahidi.

Hüzünlü akşamların karanlığından,

Dönülmez akşamın ufkuna,

Geç vakitte ulaşan yaralı adam.

Neden akşamlara yazılır ki bu kadar şiir.

Korkulur mu gece denen nesneden.

Sakladığı manzarayı,

Görmeyi bilenlere gösteren,

Kapkara ve uçsuz tünelden.

Neden hep karanlıkta,

Ve de yalnız düşünür şair.

Düşünmez kendinden başka acısı olanları.

Yoksa başka içlerin acısı mı yazdığı,

Asırlardır akşamlara,

Akşamlarda yazılan,

Soğuk ve yalnızlığın o bitmeyen güftesi.

Gecenin matemini aşkına örtüp te saran,

Kimsesizliğine,

Çaresizliğine ağlayan,

O ulu çınarların, sessiz bestesi.

Yürek yarasını kor ateşte saklayan.

Bazen tutkun, bazen meczup gibi,

Davranan sevdalı şair.

Neden önce güle âşık edilir,

Sonra ortaya salınır bülbül.

Güllerin arasında,

Aradığı sevgiliyi bulmak mıdır öncesi,

Yoksa gözüne mil çekip, lal ederek

Yaşam zindanının, siyah renginde

Aşk ateşinde yakmak mıdır Türkçesi.

Dışarıda keskin ayaz ve soğuk,

Ölümcül fırtına sonrasında,

Tıkanan boğazda atılamayan çığlık,

Bikes ve naçar.

Yalnızlığın huzur dolu, kör hatırasında

Daha, sabaha çok var.

Zamanı birbirine bağlayan,

Başkasına bu denli destanlar yazan,

Duygusal koca adam.

Bilir mi acep kendi yalnızlığını,

Görür mü ruhuna gece mateminin dolduğunu,

Kimseye etmem şikâyet, ağlarım ben halime derken,

Kurduğu hayallerle avunup,

Sahili ağlayıp gezerken,

Menekşe gözlerde hiç vefa görmeyen,

Sesini ve gözlerinin rengini unutmayan,

Hem gözlerinin rengine hasret kalan,

Sütliman aydınlık, duyguların hâkimi.

Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar kadar mı yalnızlığın.

Yoksa yıldızların altında mest olmak mı hasretin.

İçindeki korkunun sebebi ne?

Ömrümüzün son demi dizesi mi?

Yoksa, gelen hazan mevsimi.

Belki de, sonraki ölüm sessizliğindeki kış.

Ürkütür seni.

Mazide bıraktıklarına mı yanarsın, gençliğine mi yoksa?

İstikbalde yaşanacakları bilir gibisin.

Karanlıkların bekçisi

Sözlerin efendisi.

Cevap ver bana şimdi.

Ayrılık yaman kelime derken,

Neden, hep ölümden beter anarsın yalnızlığı.

Dipsiz kuyuların, çıldırtan sessizliği mi olsun.

Kasvet, hüzün, gözyaşı ortaklığı mı?

İçinde yaşattığın ölünün görüntüsü mü?

Hangisi daha iyi anlatır ayrılığı.

Ölüm mü bu yaşadığın yoksa.

Tarifi ve tanımı imkânsız.

Diline ve sözüne yakışanı

En iyisini sen bilirsin gene de.

Ayrılık şarkısı yazan diğer şairler

Bilir mi ki ölümü.

Bu kadar kesin konuşur.

Ölmüş gibi başka zamanda.

Ne zaman ölüm uğrarsa bana.

Gelsinler bana o dem, ayrılık şairleri.

Anlatırım hangisinin daha zor olduğunu.

Gem vurulmazsa dilime.

Belki ondan sonra

Yalnız, çaresiz, kimsesiz ve yorgun şairler.

Başka şiir yazarlar ölüme..



Saygılarımla.



ARALIK–2008

Ecz.Abdulkadir Nur GÖRDÜK

Abdulkadir Nur GÖRDÜK Şiirleri

  

Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.

Benzer Abdulkadir Nur GÖRDÜK Şiirleri:

Ğeribler Kenti

Seni gördüğümde, içerim yanar,

Seslenirem sana, sen ağlama yar,

Kurumuş Anzele, Hamravat, pınar,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Anlatsam geçmişi, zaman yetmiyor,

Gülistan kalmamış, bülbül ötmüyor,

Hiçbir belde senin yerin tutmuyor,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Ben u sen karanlık, Hançepek ıssız,

Bağları virane, bağbanı sessiz,

Hem eşi, dostu yok, hem de çaresiz,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Gazi köşkü mahzun, güz akşamında,

Şad akmıyor Dicle nehri, yanında,

Mardinkapı şen olmuyor sonunda,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Kırklardağı diye bir yer var mıdır?

Hevsel bahçaları tarumar mıdır?

Belli değil, kış mıdır, bahar mıdır?

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Saraykapı yıkık, sokakları dar,

Aslanlı çeşmenin yerinde duvar,

Gazel olmuş, dağda duman yeri var,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Ne Yenikapıda kalmış atlılar,

Ne fincanı durur, ne etrafı var,

Dillere takılmış, vallahi o yar,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Ne meclisi kalmış, ne âlimleri,

Ne ipek şalları, ne kilimleri,

Memleket unutmaz, o zalimleri,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Dörtkapıdan, kimler girmiş buraya,

Taşı gibi rengi çalmış karaya,

Derman imiş, meyankökü yaraya,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Komşular darılmış, bizlere küsmüş,

Eyvanda cümbüşlü, fasıllar kesmiş,

Baharın nesimi, başka tür esmiş,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Çay önünde vardı, karpuz bostanı,

Kara hübür bitmiş, kalmış yabanı,

Ğeriblerle dolmuş, şehrin her yanı,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



İçkale hıraba, kopmuş kapısı,

Merhametsiz elde, çökmüş yapısı,

Kalplere kazılı, gerçek tapusu,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Ağlayan gözümde, yaşım kan oldu,

Fiskayaya baktım, içim yan oldu,

Seni seven, inan yarım can oldu,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Şark bülbülü Celal, yaş destanında,

Anlatmış hayatı, hayal sonunda,

Yatacağız bir gün, senin koynunda,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Saygılarımla.



Haziran_2010

Ecz. Abdulkadir Nur GÖRDÜK


Abdulkadir Nur GÖRDÜK

Yolculuk Vakti

Buğulu gözlerdeki ıslaklığın nedeni,

Mey ile meyhanede, hemhal olan sakidir.

Yorgunlukla dinlenen, bu mecalsiz bedeni,

Sonsuz yolculuklara, hazırlama vaktidir.



Bir ağaç gölgesinden, geçen atlının izi,

Ecel denen durağa, insanlar dizi dizi,

Kısacık bir ömürle, çağırıyorken bizi,

Ebedi yolculuğa, giden tren vaktidir.



Ömür sermayesinden, düşen takvim yaprağı

Birer, birer eksilir özlemişken toprağı

Issız bir kasabada, kimsesizler sokağı

Sükunet limanına, kalkan gemi vaktidir.



Bir ışık, bir karanlık beyhude geçen günle,

Açılan tomurcukla, filizlenen sürgünle,

Huzur dolu, bembeyaz gelinlikli düğünle,

Uzaktaki sevgiliye kavuşmanın vaktidir.


Abdulkadir Nur GÖRDÜK

Şehidin Bayramı

Makamına yürürken, on binlerle beraber

Herkes ayakları üzerinde, sen ise el.

Kara haber ulaşınca anaya, yavukluya.

Yürekler dağlanıyor, gözyaşları da sel.



Yiğidim, girdin özlediğin toprak bağrına

Ölümle randevusu vardı, fidan bedenin.

Merminin deldiği yer, şeref madalyasıdır.

Sevgiliden ayrılıp, dosta yalnız gidenin



Bugün bayram sabahı, aslan parçası,

Namaz sonrası geldim, bak mezarına.

Soğuk taşı yıkayan annenin duyguları

Okşayıp, koklayarak yel üfürür narına.



Kutlu olsun bayramın, bekle bizi orada

Sıramız geldiğinde umarım yanındayız.

Çiçeklerin sulandı, temizlendi otların.

Rahat uyu ki bizler, Şehit vatanındayız.



Bu mubarek mertebe, herkese şamil ise

Toprak koynunda yatmak, aynı ana kucağı.

Yürürken Tanrısına, üstünde kan elbise

Bir elinde bayrak var, bir elinde bacağı.



Peygambere komşuluk, çoğuna nasip değil

Gösterdin heybetini, ölüme gülenlerle.

Cesaretin, sonsuza dek yükselirken sema ya,

Şeref duyacak mahşer, kefensiz gelenlerle.



Parsa toplayanlar varsa, dökülen kandan

Zannederler bu ateş, onları yakmaz.

Görev sırası gelip, yola çıkmayanlardan

Allah sorar hesabını, karşılıksız bırakmaz


Abdulkadir Nur GÖRDÜK

Gecelerin Şahidi Yalnızlık Şiiri