Eğitim Sitesi

Gazilerimize Şiiri

Gazilerimize Şiiri | Şeyma KURT

Gazilerimize

Vatan aşkı yüreğinde,
Dalgalanmış, bayrak olmuş.
Dile gelmiş,dağlar,taşlar,
İnancınla hayat bulmuş.

Çıktın yola,haykırarak:
"Vatan için aksın kanım,
Ya şehitlik,ya gazilik,
Bu yurt;benim canım,kanım".

Düşmanlara karşı durdun,
İman dolu göğsün ile.
Güzel vatan şanlı bayrak,
Senin ile gelir dile.

Güzel yurdum senden bize,
Ne değerli hediyedir.
Sana sonsuz minnettarlık,
Hepimizin gönlündedir.

Şanlı gazi sana selam!
Selam sana ey şüheda!
Vatan için bizlerin de,
Canlarımız olsun feda!

add

tag Gazilerimize şiiri eğitici şiirler okul şiirleri öğretici şiirler öğrenci şiirleri amatör kısa şiirler

Gazilerimize Şiiri Hakkında Yorum Yazın

  

Gazilerimize Şiiri Hakkındaki Yorumlar

Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.

Benzer Şehitlik Konulu Şiirler

Dumlupınar'da Şehît Asker'în Mezarı Başında

Bu kabarmış toprağa yüzünü sür, kucakla,
Elbette bağı vardır "olmuş"un "olacak"la.

Dudağa değer gibi şimdi alnı her erin,
Bu havada ruhları dolaşır şehitlerin.

Biz, bu kutsî havanın içinde var olmuşuz,
Biz, bununla yoğrulmuş, biz bununla dolmuşuz.

Sâdece döğünmedik "Vatan! İstiklâl!" diye,
Sakarya boylarından çıktık Kocatepe'ye;

Bu yol ki hürriyetin, kurtuluşun yoludur,
Zincirsiz yaşamanın tek çıkar yolu budur.

Bir daha nikaylıydık sevgili hürriyete;
Kahramanlık Tanrı'dan vergidir bu millete...

Bir damla asîl kanda bir mucize saklıdır,
Bu topraklar Türklüğe inanmakta haklıdır.

Akdeniz'e tank gibi koştu bütün kağnılar,
Ey sevgili istiklâl, ey güzel Dumlupınar!

Elbet yiğit olanlar lâyık böyle toprağa;
Selâm şanlı orduya, selâm şanlı bayrağa,

Selâm ey Başkumandan, Mustafa Kemal selâm;
Emânetin yaşıyor, güven, imânımız tam:

Omuzlarımız hisar, başlarımız burç yurda,
Can vermeğe and içtik hepimiz tek uğurda!..

Bir târihten gelinir, bir târihe gidilir;
Yaşamak istiyenler savaşmasını bilir.

Zamanın kahramanlar gelebilir hakkından,
Bize sesler geliyor uzaklardan, yakından.

Duyuldu mu bir kere "-Haydin silâh başına!"
Yeniden girişiriz istiklâl savaşına...

Ödü varsa düşmanın, meydan açık, hazırız:
Bu toprakta biz doğduk, biz yaşadık, biz varız!

Kından sıyrılmış kılıç, top ağzında mermiyiz,
Dumlu çocuklarıyız, hiç yoldan döner miyiz?!

Söz verip baş koymuşuz: İstiklâl bize haktır,
Buna göz diken düşman çıksın, kahrolacaktır!..

Osman ATİLLÂ

Osman ATİLLÂ

ŞEHİTLER ÖLMEZ

Yavrumun yatağını yanıma serin,
Bedeni toprakta, gönlümde yerin.
Gözyaşım akar sellerden derin.
Ananın gözyaşı dinmez Memedim.

Yüreğinde kurşun, ağır yarası
Tezkereye az kalmış, düğün arası
Eline yaktığım asker kınası
Kıyamete kadar çıkmaz Memedim.

Tabut içinde yüzünü gördüm
Aklım çıktı, deliye döndüm.
Sanma ki yaşarım, seninle öldüm.
Dünyaya bir daha gelmez Memedim.

EMİNE ŞURA KARATAY

Çanakkale Şehitlerine

Şu Boğaz Harbi Nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,
Ne hayasızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle "bu: bir Avrupalı"
Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya'yla beraber bakıyorsun ; Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...
Hani tauna da zuldür bu rezil istila...
Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına,
Maske yırtılmasa hala bize affetti o yüz ...
Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.
Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'makı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, başa, edecek kahrına ram?
Çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkam.
Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bir göğüslerse Huda'nın edebi serhaddi;
"O benim sun'-i bediim, onu çiğnetme" dedi.
Asım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.
Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makber'i kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe"desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...
Seni ancak ebediyetler eder istiab.
"Bu, taşındır" diyerek Ka'be'yi diksem başına;
Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsan oradan;
Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,
Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;
Sen ki, a'sara gömülsen taşacaksın... Heyhat,
Sana gelmez bu ufukalar, seni almaz bu cihat...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmet Akif ERSOY

Mehmet Akif ERSOY

Çanakkale Şehidine

Bir orduya bir bölükle,
Boş karınla, boş tüfekle,
Karşı duran yiğidim.
Ey benim yalın ayak,
Yama tutmaz libâs giyen şehidim.
Aşsız, susuz düşmana saldırıpta,
Aç karnından, kurşun yiyen şehidim.
Düşmanın çiğnediği vatanda can,
Bedenime yüktür, diyen şehidim.

Senin candan ve cânandan,
Yücede tuttuğun vatan,
Kolyuğa pazarlanıyor.
Sığıntılar başa geçti,
Sahipler azarlanıyor.
Parçalayıp bölmek için,
Sinsice hızarlanıyor.

Bizi adam belleyip,
Emanet ettiğin yurt,
Uğruna şehid olup,
Bağrında yattığın yurt,
Soysuzlar eline düştü,
Kölelik yoluna düştü..

Senin diktirmediğin,
Bayraklar dikiliyor.
Tüm temel değerlerim,
Sırayla yıkılıyor,
Hazan vurdu çınarı,
Yapraklar dökülüyor..

Biz uyurken düşmanlar,
Etrafımızı sarmış.
Meğerki içimizde,
Nice Anzaklar varmış.
Hilâlli maskelerle,
Haçlı içime girmiş.

Maskeli soysuzlara,
Inananda hakkın var.
Tek dişli canavara,
Yamananda hakkın var.
Yabancı bayraklarla,
Gönenende hakkın var.

Bizi affet demeye,
Bunların yüzleri yok.
Bunlar serapa kabuk,
Bomboşlar, özleri yok.

Affetme yiğidim, ihânetlerini,
Can verdiklerini, verenlerin.
İki elin yakalarında olsun, ahirette,
Bayrağı kumaş,
Vatanı toprak,
Bağımsızlığı boş görenlerin..

Ergenekon çevirdi, yine dört yanımızı,
Demirdağları bulmak, borcumuzdur şehidim.
Nevruz vakti, bu çemberden çıkmaya,
Ateşle geçit delmek, borcumuzdur şehidim.
Seni geçilmez eden, Çanakkale ruhunu,
Silkinip, tekrar bulmak, borcumuzdur şehidim....

İlhan Esen

İlhan Esen

Şehitlik Konulu Şiirler, Gazilerimize Şiiri