Eğitim Sitesi

İstiklal Marşımız Şiiri

İstiklal Marşımız Şiiri | M.Nihat MALKOÇ

İstiklal Marşımız

Umutlar bilenir, yürekler coşar
İstiklal Marşımız söylendiğinde...
Şahlanır duygular, ruhumuz taşar
İstiklal Marşımız söylendiğinde...

Bayrağı selamlar dağlar ve taşlar
Bükülmez bilekler, eğilmez başlar
Buğulu gözlerden dökülür yaşlar
İstiklal Marşımız söylendiğinde...

Hürriyet aşkıyla dolar özümüz
Hakikate köprü olur sözümüz
Hakk'ın nazarıyla görür gözümüz
İstiklal Marşımız söylendiğinde...

Bahara erişir ilimiz bizim
Sevgi, barış söyler dilimiz bizim
Bahçelerde açar gülümüz bizim
İstiklal Marşımız söylendiğinde...

Bayrak gölgesinde dağlar aşarız
Uygun adım yürür, Hakk'a koşarız
Tarifi imkânsız hisler yaşarız
İstiklal Marşımız söylendiğinde...

Gönül surlarında gedik açarız
Gül yurdumda gülce koku saçarız
Vatan göklerinde her dem uçarız
İstiklal Marşımız söylendiğinde...

İstiklal boy verir çağlarımızda
Bulutlar dağılır dağlarımızda
Özgürlük yeşerir bağlarımızda
İstiklal Marşımız söylendiğinde...

M. Nihat MALKOÇ

add

tag İstiklal Marşımız Şiiri M.Nihat MALKOÇ şiirleri çocuk şiirleri eğitici öğretici şiirler yeni şiirler

İstiklal Marşımız Şiiri Hakkında Yorum Yazın

  

İstiklal Marşımız Şiiri Hakkındaki Yorumlar

irem şahin çok güzel bir şiir 2013-12-04

Yazılan son 1 yorum gösteriliyor.

İçerikle ilgili 1 yorum yazılmış.

Benzer İstiklal Marşı ve Mehmet Akif ERSOY Şiirleri

Mehmet Akif

Akif denince ilk akla
Mehmet Akif gelir
çünkü o yürekli birisidir
o bizim istiklal marşımızın şairidir
O sadece şair değil o bir vatanseverdir

Her milletin bir marşı vardır
ama bizimki bambaşkadır
çünkü o istiklal Marşıdır
o bizim Türkiye'nin marşıdır
O Akif'in marşıdır

Havvanur özdemir

Mehmet Akif Ersoy

1873 senesinde;
İstanbul’un Fatih semtinde,
Küçük bir köşk içinde;
Ragıyf isminde,
Bir çocuk dünyaya geldi…

Bu çocuk Mehmet Akif’ti,
Bağımsızlık marşını yazacak,
Dünyaya seslenecekti…
Marşımızla tanınacak;
Evrenselleşecekti…

Daha yaşı dört iken,
O her şeyin bilincinde...
Emsallerinden çok erken,
Mahalle Mektebinde,
Okudu sevinç içinde…

İptidai Mektebine katıldı,
Bir de liderliğe atıldı,
Çocukluğunun başında,
Henüz çocukluk çağında,
Beş buçuk, altı yaşında…

Ders kitapları elinde,
Kaynak kitapları dilinde,
Müfredatın çok üzerinde,
Birincilik yine onun elinde,
Yükselirdi hep en önde…

Sevilirdi, severdi,
Herkes onu överdi,
O her yerde liderdi
Ve en önden giderdi,
Yine de övünmezdi…

Babasından ders aldı,
Okudu anladı, Kur’an’ı,
Esat Efendi’den de yararlandı,
Küçük yaşta; Mesneviyi,
Hafız Divanını…
Bir yandan da ezberledi Gülistanı…

Yoktu onun boş zamanı;
Okumakla geçerdi her anı,
Rüştiyeyi de birincilikle başardı,
Çünkü o yürümez hep koşardı,
Öğretmenleri bu hale şaşardı…

Biter bitmez Rüştiye;
Başladı Mektebi Mülkiye…
Ardından derdi külliye…
Her biri sıra sıra, üst üste,
Toplandı Mehmet Akif’te…

Babasının vefatı,
Bozuldu Akif’in hayatı…
Bir de evleri yanınca;
Ne kaldı okul hayatı,
Ne de huzuru, rahatı…

Artık ne bir sarılacak bir baba,
Ne kalınacak bir ev,
Ne de bir çare vardı,
Dediler baytariye açıldı,
Koştu hemen kayıt yaptırdı…

Baytar iye yatılıydı,
O birincilik için ileri atıldı,
Sonunda veteriner hekimi oldu,
Sahalarda tanınacak,
Hastalara şifa olacaktı…

Akif dolaşıyordu her yanı,
Tedavi ediyordu her hayvanı.
Salgın hastalıklarla mücadele etti.
Yorulduysa da sabretti.
Veterinerlik zor bir meslekti…

Eserleriyle de deva oluyordu,
Aziz milletinin,
Kahraman devletine,
Çünkü vatanını çok seviyor,
Kalıcı çareler arıyordu…

Akif ülkeleri gezerdi: Anadolu, Rumeli,
Arnavutluk, Berlin, Lübnan,
Bazen de Suudi Arabistan,
Çoğu zaman Mısır’da kalırdı,
Orada bir de unvanı vardı…

Edebiyat uzmanıydı
Ve iyi bir araştırmacıydı,
Kur’an okur meal yazar,
Kur’an’ı açıklar, tefsirini yapardı.
Çünkü o hakikatin yolundaydı…

Akif tanınıyordu azar azar,
Ne de olsa araştırmacı ve yazar,
Hem iyi bir din bilgini,
Hem de iyi bir dil mütercimi,
Arapça, Farsça, Fransızca…
Tercümeleri var…

Bir yandan şair, yazar,
Veteriner hekimi,
Edebiyat profesörü,
Burdur milletvekili,
Kısaca Akif bir bilgi birikimi…

Akif evliydi, İsmet Hanım ile
İslâmi bir çizgide,
Hoşgörü ile birlikte,
Mutluydu ailesi ile…
Çocukları vardı yarım düzine;
İbrahim ile Feride, Tahir, Emin ile
Bir de Suat ve Cemile…

Mehmet Akif oldukça mütevazı,
Kur’an’a tam uygun,
ALLÂH(c. c.) ’a bağlı,
Aydın ve de inançlara saygılı,
Vatanı, milleti için faydalı,
Güvenilir, vefakâr bir insandı.

Çünkü o;
Ne bağlanırdı kaderine,
Ne boyun eğerdi kederine,
Ne de taviz verirdi dinine,
Mantıklı bir çözüm ile
Dosdoğru giderdi emeline...

Yıl 1919:
İzmir işgal altında,
Akif vaaz veriyordu,
Vatanının kurtuluşu için,
Milletinin bağımsızlığına…

Ev ev, sokak sokak, cadde cadde,
Türk milleti tek görüş ve tek fikirde,
Halk coşuyor, coşuyor ve coşuyordu.
ALLÂH (c. c.) ALLÂH (c. c.) sesleriyle,
Cephelere koşuyordu…

Akif kısacık ömrüne;
Sayısız eserler sığdırdı gönlüne,
Gazete ve dergide denemeler;
Makaleler, çeviriler, derlemeler,
Şiirler, vaazlar, tefsirler…
Daha neler neler…

Sırat-ı Müstakim denilen;
Sebil- ül-Reşat dergilerinde,
Halk tarafından çok sevilen,
Akif’in şiirleri yayımlanırdı;
Haftanın bütün günlerinde…

Akif’in bütün şiirleri,
“Safahat’ın içinde,
“Gölgeler” ve “Asım”,
“Hakk’ın Sesleri”,
“Süleymaniye Kürsüsünde”…

Ulusal amaçlı bir yarışma açıldı,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
Yarışmaya bir de;
Para ödülü katıldı,
Yüzlerce şiir ayıklandı,
Binlerce müsvedde çöpe atıldı…

Son çare Akif’ti:
Fakat Akif ant içmişti,
Yazmıyordu para karşılığında,
Ama canını bile verecekti,
Vatanı ve milleti uğrunda…

Akif haklıydı.
Bu bir İstiklâl Marşıydı;
Ne alınırdı ne de satılırdı…
Ya ödül kaldırılmalıydı;
Ya da bir vakfa bağışlanmalıydı…

Akif devletini biliyor,
Milletini seviyordu…
Kendine güveniyor
Ve ısrar ediyordu.
Bağışlayacağım, diyordu…

Sonunda İstiklal marşımız,
Yazıldı yüce andımız,
Mehmet Akif Ersoy tarafından,
12 Mart 1921’de;
Alkışlarla;
Büyük Millet meclisinde...

Marşımız hemen bestelendi.
Sevildi ve ezberlendi,
Tüm dünyada benimsendi;
Dünya andımızı tanıdı.
Bu marş canımızdı, kanımızdı.

Elinde Kur’an tefsirleri,
Uğraşıyordu bitirmeye,
Eli varmıyordu…
İsteyenlere…
Tefsirlerini vermeye…
İşte tefsirler diyemiyor;
Belki de bir şeyler gizliyordu...
“Şimdi eksik,
Ben ölünce tamam olur! ” diyor;
Başka da bir söz söylemiyordu...

Akif’i üzdüler,
Mısır’a gönderdiler,
Bir süre Mısır’da kaldı,
Fakat hastalandı,
Öleceğine inandı…

Çok geç kalmıştı,
Hastalık anlaşılıyordu...
Derhal hazırlandı,
Mısır’dan ayrıldı,
Kendisi de biliyordu,
Ölüm yaklaşıyordu…
Vatanına doğru yol aldı.
Çünkü yurt özlemi çekiyordu.

Vatan, millet aşkı ile yanıyordu…
Vatanım vatanım diyordu…
Vatan onun her şeyiydi.
Vatanında ölmeliydi,
Vatanına gömülmeliydi,

Döndü İstanbul’a apar topar.
Kalacaktı Beyoğlu’nda;
Haftalar belki de aylar…

Ne yazık ki;
Mısır Apartmanının bir katında,
1936 yılında vardı,
Hakk’ın huzuruna;
Edirne Kapı Kabristanlığında;
Gömüldü şehit mezarlığına.

(1997)
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

İstiklal Marşımız Değerlerimizdendir 2

Yalnızca sembol değil o varlığımızdandır,
Şehitlerimize vefa taşıdığımızdandır…

Diyemezsin, okunup ezberlenip geçilen,
Kutlamalarımızda saygıyla geçiştirilen…

Marşımız yüreğimizdir ulvi düşüncemize,
Minnettarlık duygusu tüm şehitlerimize…

Yürekten geldiğince değerlerimizdendir,
Türk’e yakışan onur, Rabbimize yemindir…

Bu marş şükür gibidir bağımsızlığımıza,
Ant gibidir Mehmet Akif Ersoylarımıza…

Manası ile yaşa geçmişi gelecekten,
Sakın uzak da durma vatanına sevgiden…

Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

İstiklal Marşı

Kabul edildi 12 Mart 1921 de
Yazıldı bağımsızlığımız için
Bağımsızlığımızı ifade etti
Bize saygı ve güç kattı

Yazdı Mehmet Akif Ersoy
Onca yarışmacı içinden seçildi o
Adını koydular İstiklal Marşı
O kazıdı duvara milleti için

Ödülünü fakir fukaraya dağıttı
O vatanı için yazdı
Okudular ilk kez 1985 de
Ezberle onu sende

Okulda okunur
Evde okunur
İstediğin her yerde okunur
Onun adı İstiklal Marşı

Yakup Emir Çakar

İstiklal Marşı ve Mehmet Akif ERSOY Şiirleri, İstiklal Marşımız Şiiri