Eğitim Sitesi

Şehitlerimiz Değerlerimizden Şiiri

Şehitlerimiz Değerlerimizden Şiiri | Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

Şehitlerimiz Değerlerimizden

Çayını kahveni yudumlayabiliyorsan,
Sokaklarda caddede hürce geziyorsan…

Ev bark kurabiliyor film izleyebiliyorsan,
Yediğimiz yemekten tat alabiliyorsan…

Mehmetçiklerimiz ve onların sayesinde,
Bu mertler de olmasa asla hiçbir şekilde…

Onlar, değerlerimiz yüce insanlarımız,
Şehitler ve gazilerimiz, kutsallarımız…

Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

add

tag Şehitlerimiz Değerlerimizden eğitici şiirler çocuk şiirleri okul öğrenci şiirleri Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

Şehitlerimiz Değerlerimizden Şiiri Hakkında Yorum Yazın

  

Şehitlerimiz Değerlerimizden Şiiri Hakkındaki Yorumlar

Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.

Benzer Şehitlik Konulu Şiirler

Şehitler Günü

Şehitler ölümsüzdür Rab'be vardıklarından,
Şehit, vatan uğrunda vatan, üstün canından...

Dinini, bayrağını, korurken niyet eder,
Rab'bin tevhit yolunda şehadetle ilerler...

Şehit Rab'bine kuldur ruhuyla bütünleşir,
Peygamberler yanında cennetine yerleşir...

Rab'bin katında diri, şehit ki ölü değildir,
Millî karakteriyle ülküsü istiklâldir...

Mehmet Tevfik Temiztürk

Mehmet Tevfik Temiztürk

Çanakkale Şehitlerine

Şu Boğaz Harbi Nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,
Ne hayasızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle "bu: bir Avrupalı"
Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya'yla beraber bakıyorsun ; Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...
Hani tauna da zuldür bu rezil istila...
Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına,
Maske yırtılmasa hala bize affetti o yüz ...
Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.
Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'makı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, başa, edecek kahrına ram?
Çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkam.
Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bir göğüslerse Huda'nın edebi serhaddi;
"O benim sun'-i bediim, onu çiğnetme" dedi.
Asım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.
Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makber'i kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe"desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...
Seni ancak ebediyetler eder istiab.
"Bu, taşındır" diyerek Ka'be'yi diksem başına;
Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsan oradan;
Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,
Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;
Sen ki, a'sara gömülsen taşacaksın... Heyhat,
Sana gelmez bu ufukalar, seni almaz bu cihat...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmet Akif ERSOY

Mehmet Akif ERSOY

Babanın Şehide Seslenişi

Tezkerene bir ay kalmıştı
Bize telefon açtın oğul
Dedin ki,ölümüm yaklaştı
İçine mi doğmuştu oğul...

Haber yürekleri dağladı
Göz yaşı sel oldu çağladı
Uçan kuşlar bile ağladı
Gözde yaş kalmadı oğul...

Cenazen gelince inanki
Yer yerinden oynadı sanki
Bir öldük bin dirildik belki
Şehitler ölmezlerki oğul

Kanatlanıp semaya uçtun
Orda meleklerle buluştun
Şehitlerle tek tek konuştun
Cennetine kavuştun oğul...

Bu dünyada sefa sürmedin
Daha muradına ermedin
Düğününü bile görmedin
Sana nasıl kıydılar oğul...

Yerine askere gideyim
Bir aylık borcunu ödeyim
Haklarımı helal edeyim
Vatan sağolsun deyim oğul...

Mezarında güller açacak
Allah yardımcın olacak
Herkesten dua kucak kucak
Gelip seni bulacak oğul...

Vatan,Türk'ün ekmeği,aşı
Ölür vermez ufak bir taşı
Dinmedi bir türlü savaşı
Yeter sabrımız taştı oğul...

Sayende ayakta bu vatan
Gel der yerin altında yatan
Sahip çıkıyor sana atan
Zaferin kutlu olsun oğul...

Ömürlü'nün son bir sözü var
Ülkemde herkesin gözü var
Küllenmiş davanın közü var
Bu davanın tezi var oğul...
Sevr'i var, Lozan' var oğul...

Ömürlü Aksoy
Kayseri-Eylül, iki 1000 sekiz

Ömürlü Aksoy

Dumlupınar'da Şehît Asker'în Mezarı Başında

Bu kabarmış toprağa yüzünü sür, kucakla,
Elbette bağı vardır "olmuş"un "olacak"la.

Dudağa değer gibi şimdi alnı her erin,
Bu havada ruhları dolaşır şehitlerin.

Biz, bu kutsî havanın içinde var olmuşuz,
Biz, bununla yoğrulmuş, biz bununla dolmuşuz.

Sâdece döğünmedik "Vatan! İstiklâl!" diye,
Sakarya boylarından çıktık Kocatepe'ye;

Bu yol ki hürriyetin, kurtuluşun yoludur,
Zincirsiz yaşamanın tek çıkar yolu budur.

Bir daha nikaylıydık sevgili hürriyete;
Kahramanlık Tanrı'dan vergidir bu millete...

Bir damla asîl kanda bir mucize saklıdır,
Bu topraklar Türklüğe inanmakta haklıdır.

Akdeniz'e tank gibi koştu bütün kağnılar,
Ey sevgili istiklâl, ey güzel Dumlupınar!

Elbet yiğit olanlar lâyık böyle toprağa;
Selâm şanlı orduya, selâm şanlı bayrağa,

Selâm ey Başkumandan, Mustafa Kemal selâm;
Emânetin yaşıyor, güven, imânımız tam:

Omuzlarımız hisar, başlarımız burç yurda,
Can vermeğe and içtik hepimiz tek uğurda!..

Bir târihten gelinir, bir târihe gidilir;
Yaşamak istiyenler savaşmasını bilir.

Zamanın kahramanlar gelebilir hakkından,
Bize sesler geliyor uzaklardan, yakından.

Duyuldu mu bir kere "-Haydin silâh başına!"
Yeniden girişiriz istiklâl savaşına...

Ödü varsa düşmanın, meydan açık, hazırız:
Bu toprakta biz doğduk, biz yaşadık, biz varız!

Kından sıyrılmış kılıç, top ağzında mermiyiz,
Dumlu çocuklarıyız, hiç yoldan döner miyiz?!

Söz verip baş koymuşuz: İstiklâl bize haktır,
Buna göz diken düşman çıksın, kahrolacaktır!..

Osman ATİLLÂ

Osman ATİLLÂ

Şehitlik Konulu Şiirler, Şehitlerimiz Değerlerimizden Şiiri