sevgi süper 2017-05-24
Empati Şiiri | Nevzat Bayramoğlu
Empati
"En iyi arkadaşlarınız hayvanlardır. Ne soru sorarlar ne de kusur, kabahat bulurlar"
George Elliot
EMPATİ
Kirli ve sırnaşık bir sokak kedisinin
Kısık gözlerinin ardından baktın mı hiç
Kiminde boş duran
Kiminde koşturan siluetlere?
'Hav'lamaya mecali bile yokken
Kalçasında tekme izi, ayağında raptiye
Hüzünlü bir yüzün içindeki
Mat ve ıslak gözlerin ötesinden
Süzebildin mi insanları?
Vurulmuş böğründen
Kar üstünde, kan içinde can çekişen
Ve biraz sonra derisi yüzülecek
Ve acı içinde ölecek
Bir tilkinin yakaran gözleri olabildin mi?
Bir çift kürdan üstünde biblo misali duran
Titrek ve kırık kanatlı
Minicik yalnız bir kuşun
Bilyeleşmiş puslu gözlerinin
Suskunluğuyla bağırabildin mi?
İki yanında kazma, kürek, tırmık, çapa
Boynunda durmadan şaklayan sopa
Olanları kaderi bellemiş
Sesiz, topal ama dik bir eşeğin
Kırpışan gözlerini pencere belledin mi hiç?
Sana gerçekten 'kurban' olacak
Ve ömrü bu yolda son bulacak
Çekerek mezalim bir ömrün ıstırabını
Ama yine de hiç bozmadan adabını
Koparılan bir başın yarıya çekilmiş göz kapakları
Arasında olabildin mi?
Kuş, balık, börtü böcek
Gün gelecek hepsi ölecek
Sen kendini bile yok ederken insanoğlu
Dünya senden daha çok şey kaybedecek
Hazır insanken!
Başarırsan benzemeyi masum bir hayvana
Vahşi bir yaratıkken yahut
'Adam'a öykünmeyi becerebilirsen eğer...
İşte o zaman ey insanoğlu!
Yaşamaya, yeryüzü yaşamaya değer.
Hürdemi Nevzat Bayramoğlu - 1 Mart 2013
Empati eğitici şiirler okul şiirleri hayvanlarla ilgili şiirler şiir sitesi değişik şiirler öğretici şiirler öğrenci şiirleri Hürdemi Nevzat Bayramoğlu
Empati Şiiri Hakkında Yorum Yazın
Empati Şiiri Hakkındaki Yorumlar
Yazılan son 2 yorum gösteriliyor.
İçerikle ilgili 2 yorum yazılmış.
Benzer Hayvanlarla İlgili Şiirler
Tilki
Neden kızıyoruz sanki
"kurnaz hayvandır" diye tilki?
Budala olanları
Kim sever sanki!
Fevzi GÜNENÇ
Fevzi GÜNENÇ
Kedileri Severiz 17
Pencereme gelmişler, düzen oluşturmuşum,
Düzenim hiç aksamaz, hem gönüllü olmuşum...
Sürekli doyurulur, özel mamalar ile
Mahalle bilmemeli, engellenir vesile...
Bazen duyanlar olur, nasihat önerirler,
"Bu melunlar nankördür, "diye tembih ederler...
Derim: "Beslediniz mi? " hiç beslememişlerdir,
Sevgi, merhamet nedir, pek düşünmemişlerdir...
İçtikleri sigara, mamalara yetişir,
Masraflar eşitlenir, emek bile denkleşir...
Hiç karışıyor muyum, sigaralarınıza?
Adım deliye çıkmış, nam olmuş şahsımıza...
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Bin Başlı Boğa
MAĞARADAN ÇIKTI GAMBA
İlkeldi yerler gökler
Canlı cansız dağ taş
Uçan kuş uçmayan kuş
Hava su bitki toprak
İlkeldi aylar yıllar
Sevmek ölmek yaşamak
İlkeldi göz yaşları
İlkeldi gülmek ağlamak
Milattan baruttan önce
Biledi baltasını Gamba
Sürterek ön dişlerini
Çıktı mağradan dışarı
Baltasının ağzı yalap yalap
Daldı Silpius ormanına
Keserek ışığı gölgeyi
Korkuyu korkutarak
BİR BOĞAYA RASTLADI
Önde korku arkada Gamba
Tırmandılar Silpius dağına
Yüzü sararmıştı korkunun
Tutulmuştu dizleri
Önce büzüldü küçüldü korkucuk
Sonra silkini verdi birden
Bir boğa oldu kocaman
Bir boğa ki bin başlı
Gözleri çıngıl çakmak
Soluğu göğü yakıyordu
Puf dedi korku-boğa
Ağzından fışkırdı öfkesi
Çıktı göğe indi yere
Dağları ufalttı gölgesi
Çoğaldı boynuzları bin bin
Gitti öte öte korku-boğa
Geldi beri beri bin bin
Bin bin yürüdü ayakları
Gözleri baktı bin bin
Soluğu ölüm kokuyordu
PİŞİRİP YEDİ BOĞAYI
Uuu dedi uludu Gamba
Irgalandı Silpius dağı
Çoğaldı elleri ayakları
Yüreği çoğaldı bin bin
Çıktı göğe indi yere
Savrudu baltasını bin bin
Bin başlı boğa üzerine
Devrildi yere boğacık
Ormanı sularken kanı
Ağlıyordu gözleri bin bin
Sürterek odunu oduna
Yaktı ilk ateşi Gamba
Pişirip yedi korku-boğayı
Yalap yalap dilleri
Gözleri çıngıl çakmak
Yaladı ellerinin kanını
Sildi kıllı gövdesine
Sonra mağarasına girdi
Gömüldü karanlığın içine
Taş yastığa koydu başını
Uzandı taş yatağına
BOĞA DİRİLDİ DÜŞÜNDÜ
Gözlerini yumar yummaz
Daralmaya başladı mağara
Gamba şişmeye başladı
Dirildi karnında korku-boğa
Oflayıp puflayarak bin bin
Ateşin üstünden atlayarak
Deşiniyordu Gamba'nın karnında
Binlerce boynuzlarıyla
Daraldıkça daraldı mağara
Sıkıştıkça sıkıştı Gambacık
Yamyassı oldu gövdesi
İki duvar arasında
Tepiniyordu karnında boğa
Binlerce ayaklarıyla
Çıkarak göğe inerek yere
Pişirip yiyordu Gamba'yı
Binlerce dişleriyle
BAŞLADI YENİ BİR GÜNE
Yiyip bitirince Gamba'yı
Uyudu bin başlı boğa
Küçülmeye başladı korku
Büyümeye başladı mağara
Doğdu Küncülü Boğaz'dan güneş
Bitti bin yıllık gece
Çıktı Gamba'nın karnından
Bin başlı boğa
Gitti geldiği yere
Uuu dedi uyandı Gamba
Fışkırttı sevincini göklere
Biledi baltasını bin bin
Sürterek ön dişlerine
Gözleri çıngıl çakmak
Baltasının ağızı yalap yalap
Düştü korkunun peşine
Korkarak korkutarak
Başladı yeni bir güne
Ali YÜCE
Ali YÜCE
Sebil Ve Güvercinler
Çözülen bir demetten indiler birer birer,
Bırak, yorgun başları bu taşlarda uyusun.
Tutuşmuş ruhlarına bir damla gözyaşı sun,
Bir sebile döküldü bembeyaz güvercinler...
Nihayetsiz çöllerin üstünden hep beraber
Geçerken bulmadılar ne bir ot ne bir yosun,
Ürkmeden su içsinler yavaşça, susun, susun!
Bir sebile döküldü bembeyaz güvercinler...
En son şarkılarını dağıtarak rüzgâra,
Beyaz boyunlarını uzattılar taslara...
Bir damla suya hasret gideceklermiş meğer.
Şimdi bomboş sebilden selviler bir şey sorar,
Hatırlatır uzayan dem çekişleri rüzgâr
Mermer basamaklarda uçuşur beyaz tüyler.
ZİYA OSMAN SABA
damla158