Dönmek Yok Oğul Şiiri | Halil MANUŞ
Dönmek Yok Oğul
Hak bildiğin doğru yolda
Ölmek var dönmek yok oğul
Din uğrunda sen, sen olda
Ölmek var dönmek yok oğul
Yol alınmaz hep durursan
Bayrak inmez sen korursan
Cihat için çağrılırsan
Ölmek var dönmek yok oğul
Yaptığın işin başında
Haram olmasın aşında
Küfre karşı savaşında
Ölmek var dönmek yok oğul
Farzı farz bil, uymaya bak
Beşeri izmleri bırak
Mahşeri sen, sanma uzak
Ölmek var dönmek yok oğul
Halil, Rabbim ne buyurdu?
Kitabında da duyurdu
Korumak için bu yurdu
Ölmek var dönmek yok oğul
HALİL MANUŞ
Dönmek Yok Oğul şiiri Halil Manuş çocuk şiirleri çocukluk konulu şiirler baba nasihatı ile ilgili şiirler eğitici şiirler okul şiirleri öğretici şiirler öğrenci şiirleri amatör kısa şiirler
Dönmek Yok Oğul Şiiri Hakkında Yorum Yazın
Dönmek Yok Oğul Şiiri Hakkındaki Yorumlar
Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.
Benzer Çocuk - Çocukluk Konulu Şiirler
Çocuk
İşte şuradaki çocuk,
Almış güneşi evine götürüyor.
Avuç avuç ceplerinde yıldızlar,
Her biri ay kadar...
İşte şuradaki çocuk,
Binmiş sırtına Anka Kuşu'nun,
Keyfine bakın şunun...
Haykırıyor dünyaya
Sevincini çocuk olmanın...
BÜLENT ÖZCAN
BÜLENT ÖZCAN
Geçmişe yolculuk
Geçmişe özlem duyuyorum
Hayal ediyorum
Ne kadar güzeldi çocukluk
Sanki hiç bir şey soruluyordu benden.
Hayat toz pembeydi çocukken,
Sevmek,sevilmek her şey çok güzeldi.
Küçükken hep oyuncak ayımla,bebeklerimle oynardım
Ve şimdiyse biliyorum ki büyüyorum
Hiranur Demir
Üç Resim
Annem
Sıcacık
Beni öpünce
Babam
Kaşlarını indirince çirkin
Yavrum deyince güzel
Ben mi
Daha çok çocuk
Şöyle durup
Gülümseyince
Ali BURHAN
Ali BURHAN
Kağıttan Mermiler
toprak yolların tozunda öğrendik yürümeyi
dizimiz yara, elimiz bere içindeyken
hiç oyuncak küreklerimiz olmadı bizim
ha babam tırnak sallardık derecik kumlarına
naylon pabuçlarımız sevkıyat kamyonlarımızdı
üç adım öteye vızır vızır işleyen.
boyumuzun yettiği çatılardan aşırdığımız
kiremitlerden inşa ederdik "tombik" kulelerini
mahallenin en büyük tümseğini "kale"den sayardık
"kale benim"der zaptederdik tepedekilerin "kale"lerini
"kızdı kızdı"larımız vardı saklı kemerlerin şaklayan sesiyle
silahlarımız tahtadandı, ölmemek için "kıpırdama"yeterdi.
makaradan "okatan"lar, lastikten sapanlarımız vardı
birde üfleme borularımız...
mermileri kağıttandı.
marifetti eline batırmadan soymak "şeker dikeni"ni
bedavadan şeker bulmuşcasına sevinirdik
gün boyu kolay kolay girmezdik evlere
körpe sarmaşık yapraklarıyla bastırırdık açlığımızı
çağlasını talanla tükettiğimiz zerdali ağacının
gövdesinden sızan "bal"a üşüşürdük
aç bebelerin memeye saldırması gibi.
sundurmalardan yürüttüğümüz naylon terlikler
ya yüz gram kırık leblebi ederdi
yahut elli gram keçiboynuzu
parası olanlar beş miskete
bazen bir elmalı şeker ısmarlardı
bazen de tornavida ucunda şeker macunu.
hiç eskimezdi katmerli naylon toplarımız
"yakan top" "tek vuruş", "tek kale"
ve tek top ile oynanırdı bütün bu oyunlarımız
"aşık" atardık, malzemesi koyun dizinin eklem yerinden
"ilik" oynardık gazoz kapaklarıyla
gazoz kapaklarının bir değeri vardı o zaman
yani paramız yoktu ama oyun çoktu bizde
"kuyu kazmaca", "uzun eşek" filan
bir çocuk dünyamız vardı ki bizim
biz küçücüktük, o dünya kocaman.
Hürdemi Nevzat Bayramoğlu
Hürriyet Demir