gökçe Beni cok aglatti neyseki babam olmedi ama sinifta bir arkadasimin hatta iki arkadasimin babasi oldu ona bu siiri soylicem yazsinlar 2015-05-08
Baba Şiiri | Şenol Mersin
Baba
sığmazsın bilirim bir kaç mısraya,
anlatmak isterim seni dünyaya,
acelen neydiki uçtun semaya,
mezarının başında ağlarım baba,
gururu sevgiyi senden öğrendim,
mis gibi kokunu özledim baba,
bu kadar genç yaşda ölmemeliydin,
hasretin ciğerimi deliyor baba,
bu kadar acıya nasıl dayandın,
sabırlı olmayı öğrettin baba,
bu koca dünyaya neden sığmadın,
geride bıraktın bizleri baba,
hastane yolları kaderin oldu,
yanında biz varız üzülme baba,
o kanser illeti ecelin oldu,
mevladan ümitler kesilmez baba,
sen gittin kimsemiz kalmadı şimdi,
bizi terketmeye hakkın yok baba,
dostum dediklerin düşmandır şimdi,
iyiki namerdi görmedin baba,
ağlarım gizlice sensiz günlerde,
faydasız bilirim ağlamak baba,
yaşamak isterdin sende bizlerle,
sensizken mutsuzuz inanki baba,
siğaran elinde kaşların çatık,
nasılda sevDİğini gizlerdin baba,
bir dilim ekmeğe soğanı katık,
çayıda çok fazla severdin baba,
Şenol Mersin
babalar günü şiirleri çocuk şiirleri okul şiirleri eğitici şiirler öğretici şiirler amatör şiirler şiirlerimiz öğrenci şiirleri Şenol Mersin
Baba Şiiri Hakkında Yorum Yazın
Baba Şiiri Hakkındaki Yorumlar
İçerikle ilgili 38 yorum yazılmış.
Benzer Babalar Günü Şiirleri
Canım Babam
Gel, seninle anacığım, maziyi yadedelim,
Analım babamızı, ruhunu şadedelim,
O, bu masum yuvanın oldu aziz şehidi,
Bu günleri görmeden kara toprağa gitti.
Öttürse borusunu İsrafil bir an için,
Mezarı kıpırdasa, oynasa için için.
Halimize bir baksa, kaldırsa bir başını,
Silse gözlerindeki ıstırabın yaşını,
Kafasında yer alan istifhamlar çözülse,
Bizim için yaptığı bütün gamlar çözülse.
Sükunla toprakları çekse bir üzerine,
Halinden memnun olsa, yatsa tekrar yerine.
Sana şefkat gösterdi masum bir evlat gibi,
Sonra Azrail geldi korkunç bir feryat gibi,
Kasıp kavurdu gitti, onu beraber aldı,
Arkasında hatıra iki zavallı kaldı.
Bürüdü gözlerini korkunç hırçın bir korku,
Gözleri açık gitti, kaderin cilvesi bu.
Bazı ufka dalarım, gözlerini görürüm,
O gözler ki sahibi mezarda bir kötürüm,
Yerinden kıpırdamaz, kolunu kaldıramaz,
Yolumuzda durana vurmak ister vuramaz.
Seneler önümüze ıstıraplar yığardı,
Küçük kalplerimize kasırgalar sığardı.
O göklerden bakardı, bize ilham verirdi,
Biz muvaffak oldukça, güler selam verirdi,
Bugün, hayatımızda mustarip bir sükun var,
Ne kadar ferahlasak, onsuz bize dünya dar.
Ufuktaki gözlerin tahassürü bir sönse,
Ne olurdu Allah' ım, gidenler geri dönse...
Mehmet Akif Demirbaş
Âh Baba Âh!...
Yalancı dünyanın düzeni bozuk
Kalmadı kimsede ar babacığım!...
Gafil, çaktım sanır dünyaya kazık
Kabrin gelir sana dar babacığım!...
Özlemin dağ gibi, yanıyor özüm
Kaderin hükmüne kâr etmez sözüm
Senden başkasını görmüyor gözüm
Yürek yangın yeri, hâr babacığım!...
O güleç simanı göresim gelir
Yüzünü yüzüme süresim gelir
Vuslatın yoluna giresim gelir
Hasretin gönlümde nâr babacığım!...
Canımdan can parçam, yürekte yârsın
Gönlümün kıblesi, kutlu diyarsın
Ruhumu vuslatın ateşi sarsın
Yüreğin tertemiz, kar babacığım!...
Meleğe benzeyen yüzün ay gibi
Gönlün öyle geniş, bir saray gibi
Sohbetin içimde demli çay gibi
Altından bir kalbin var babacığım!...
Hayalin gözümde, kendin uzakta
Kader kaydırırmış kulu kızakta
Kör şeytan bekliyor bizi tuzakta
Yorganım ol, beni sar babacığım!...
Seni bıraktığım yerde ararım
Uçan kuştan, esen yelden sorarım
Tekleyen kalbimi ağlar, yorarım
Senden özge var mı yâr babacığım?...
Yola düşmek varmış meğer seherde...
Serviler dalını eğer seherde...
Yüreğime hüzün değer seherde...
Mezarın gönlümde er babacığım!...
Salının serviler, rüzgarlar esin!...
Kulağımdan gitmez o müşfik sesin
Bu yetim hâlimi kimse görmesin
Söndü gözlerimde fer babacığım!...
Kaybolan izini arar dururum
Hangi diyardasın, sorar dururum
Gönlümü acıyla yorar durum
Kar beyaz elini ver babacığım!...
Öfkem şimşek gibi, her çakışında
Nefesim olurdun dağ yokuşunda
Kendimi bulurdum gül bakışında
Gönül bahçemden gül, der babacığım!...
Çağa söyleyecek sözümüz vardır
Hakikati gören gözümüz vardır
Aynaya bakacak yüzümüz vardır
Aramıza girmez şer babacığım!...
Şerefli ceddini rahmetle andın
Güneşin altında çalışıp yandın
Bir somun ekmeği helal kazandın
Akıttın sırtından ter babacığım!...
Kahır nöbetinde öfkeni yuttun
Diş bileyenleri çabuk unuttun
Düşenin her zaman elinden tuttun
Bakmadın kimseye hor babacığım!...
Duan kuvvet verir bana işimde
Gölgeni sürürüm her an peşimde
Mübarek yüzünü gördüm düşümde
Bu rüyayı hayra yor babacığım!...
Tene sığmaz ruhun, çıkar yüceye
Alnındaki ışık düşer geceye
Gönüldeki hasret sığmaz heceye
Perişan hâlimi sor babacığım!...
Saçını tarayan tarak olsaydım
Seninle birlikte toprak olsaydım
Servinin dalında yaprak olsaydım
Ayrılığın rengi mor babacığım!...
Köstekli saatim hicranı vurur
Hüzün ırmakları çağlar da durur
İçimdeki azgın melal kudurur
Sinem alev ateş, kor babacığım!...
Gece yarısında rüyama girsen...
Muhabbet bağından goncalar dersen...
O gülden yüzünü önüme sersen...
Sensizlik ne kadar zor babacığım!...
M. NİHAT MALKOÇ
M. Nihat Malkoç
Babacığım
Yüreğimde öyle derin
Bir yerin var babacığım
Üstünde tüm sevgilerin
Bir yerin var babacığım
Doydum içtim ellerinden
Emeğimden ak terinden
Bu gönlümde en derinden
Bir yerin var babacığım
Rüya
Çünkü O Benim Babam
Benim Babam
Benim bir babam vardı;
Harika bir insandı.
Boylu, poslu, yakışıklı
Yani, baba gibi babaydı.
Benim bir babam vardı;
Üzerime titrediğini bildiğim
Ama çocukken çekindiğim,
Benim bir babam vardı;
Öksüz,
Üç yaşında babasız,
Ana kucağında kimsesiz.
Benim bir babam vardı;
Ne onun beni,
Ne de benim onu anladığım.
Her şeyi bildiğini
Yıllar sonra öğrendiğim.
Benim bir babam vardı;
Yemeyip yediren, içmeyip içiren,
Bizden önce ölmek isteyen,
Duygusal,
Genç yılların yorduğu,
Yufka yüreği arızalanan,
Dermansız derde düşen.
Benim bir babam vardı;
Her hatırladığımda
Ağladığım.
Ruhuna her gün,
Üç İhlâs,
Bir Fatiha okuduğum.
Gökçe