Eğitim Sitesi

Tam 26 Yaşında Şiiri

Tam 26 Yaşında Şiiri | EM.POLİS BİROL ÜNLÜTÜRK

Tam 26 Yaşında

TUNCELİ HOZATTA
VATAN İÇİN DAĞ BAŞINDA
TAM 26 YAŞINDA
ŞEHİT OLDUN ARKADAŞIM
ANAYI YARİ SILADA BIRAKTIN
GÖZLERDEN KANLI YAŞI AKITTIN
KUNDAKTAKİ ARİFİ BİZE BIRAKTIN
RAHAT UYU ŞEHİTİM RAHAT UYU
KİMSE BÖLEMEZ BU GÜZEL YURDU
ANALAR ARİF GİBİ ÇOK ASLAN DOĞURDU
YIKAMAZLAR İNAN YIKAMAZLAR
BU GÜZEL YURDU ÇÜNKÜ BU YURDU
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE
SİLAH ARKADAŞLARI KURDU.

add

tag Tam 26 Yaşında şiiri şehitlik konulu şiirler eğitici şiirler okul şiirleri öğretici şiirler bilgilendirici şiirler dersimiz.com şiirleri öğrenci şiirleri amatör seçme şiirler şiir okul şiir sitesi

Tam 26 Yaşında Şiiri Hakkında Yorum Yazın

  

Tam 26 Yaşında Şiiri Hakkındaki Yorumlar

Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.

Benzer Şehitlik Konulu Şiirler

Ses

Verdi ana, baba canını,
Gökler: "Daha da ver" dedi.

Bir savaştı, Allah! Allah!
Su: "Allahuekber" dedi.

Toprak ölüme taş iken,
Taş ecele: "mermer" dedi.

Duyamadım bir Mehmetçik,
Yüz düşmana neler dedi.

Dağlar dağ oldu bir daha,
Sömürgene: "yeter!" dedi.

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

Tam 26 Yaşında

TUNCELİ HOZATTA
VATAN İÇİN DAĞ BAŞINDA
TAM 26 YAŞINDA
ŞEHİT OLDUN ARKADAŞIM
ANAYI YARİ SILADA BIRAKTIN
GÖZLERDEN KANLI YAŞI AKITTIN
KUNDAKTAKİ ARİFİ BİZE BIRAKTIN
RAHAT UYU ŞEHİTİM RAHAT UYU
KİMSE BÖLEMEZ BU GÜZEL YURDU
ANALAR ARİF GİBİ ÇOK ASLAN DOĞURDU
YIKAMAZLAR İNAN YIKAMAZLAR
BU GÜZEL YURDU ÇÜNKÜ BU YURDU
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE
SİLAH ARKADAŞLARI KURDU.

EM.POLİS BİROL ÜNLÜTÜRK

İstiklal Ordusu Şehitlerine

Düne kadar en vakur ölümlere güldünüz,
Bugün bütün milletin gönlüne gömüldünüz,
Rahat rahat uyuyun son aşiyanınızda.

Artık ne gözünüzde köy dönmek emeli,
Ne yaranızı saran ince bir kadın eli,
Belki arkanızda yok bir ağlayanınız da.

Varsın dolu bulunsun bin elemle göğsünüz;
Siz, Tanrı'nı n övdüğü kullardan büyüksünüz;
Zemzem kutsiyeti var her damla kanınızda.

Fani akislerini kaybeden sesleriniz.
En mağrur alınlara diyebilirler: Eğil!
Edebiyyet en küçük payedir yanınızda.

Çünkü hürriyet için söndü nefesleriniz,
Yâdınıza yabancı badiyelerde değil,
Ana vatanınızda, ana vatanınızda...

Kemaleddin KAMU

Kemaleddin KAMU

Çanakkale Şehitlerine

Şu Boğaz Harbi Nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,
Ne hayasızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle "bu: bir Avrupalı"
Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya'yla beraber bakıyorsun ; Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...
Hani tauna da zuldür bu rezil istila...
Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına,
Maske yırtılmasa hala bize affetti o yüz ...
Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.
Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'makı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, başa, edecek kahrına ram?
Çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkam.
Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bir göğüslerse Huda'nın edebi serhaddi;
"O benim sun'-i bediim, onu çiğnetme" dedi.
Asım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.
Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makber'i kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe"desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...
Seni ancak ebediyetler eder istiab.
"Bu, taşındır" diyerek Ka'be'yi diksem başına;
Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsan oradan;
Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,
Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;
Sen ki, a'sara gömülsen taşacaksın... Heyhat,
Sana gelmez bu ufukalar, seni almaz bu cihat...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmet Akif ERSOY

Mehmet Akif ERSOY

Şehitlik Konulu Şiirler, Tam 26 Yaşında Şiiri